İnnalillahi ve innaileyhi raciun; Rabia Hocahanım-14
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazıları yazıyor, böylece hem dünya hem de ahiret hayatımız ile ilgili gerçekleri anlamaya çalışıyoruz…
Bu konudaki ilk üç yazıda Bakara Suresi 156’ıncı ayet üzerinde durduk…
Daha sonraki yazılarda ise Fecr Suresi son dört ayeti tefsirlerimizi okuduk…
Tekrar Bakara Suresine dönelim ve konu ile ilgili 28’inci ayet üzerinde duralım…
***
Ayetin anlamı ile başlayalım: “Keyfe tekfurûne bi(A)llâhi ve kuntum emvâten feahyâkum(s) śumme yumîtukum śumme yuhyîkum śumme ileyhi turce’ûn(e)”
“Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek sonra tekrar diriltecek ve sonra sonunda O'na döneceksiniz; öyleyken Allah'ı nasıl inkâr edersiniz?” (Bakara, 2/28)
“KaYFa TaKFuRUvNa BielLAHi /Allah’ı nasıl tekfir edersiniz?”
“Küfretmek” kapatmak demek, örtmek demek, inkâr etmek demektir. O’nun varlığını görmemek, hesaba katmamak demektir. O’nun verdiği nimetleri yok sayıp O’na saygısızlık etmek, O’nun koyduğu kanunlara karşı çıkmaktır.
Allah eğer dünya hayatının şartlarını ve kurallarını koymuşsa o şartlara ve kurallara uyulması gerekmektedir; uyulmadığında neler olduğu ve olacağı bilinmektedir, tarih bunun şahididir. Eğer ‘katil’ yani ‘öldürme’ varsa, ‘kısas’ da 'diyet' de var olacaktır. Eğer ‘aile’ müessesesini yaşatacaksak ‘zina’ suç olacaktır. Eğer mülkiyet varsa hırsızın kolu kesilecektir.
Ben O’ndan daha akıllıyım diyenler hüsran içinde olurlar. Kısasın makul açıklaması vardır, ama yirmi senelik hapsin hangi aklî açıklaması vardır? Allah’a inananları akılsızlıkla itham edenler, kendileri akıllarını yitirmiş kimselerdir. Şeriatta yani İslam hukukunda ne varsa bunları sosyal ve doğal kanunlarla izah edemezsek, karşı olanlar da onun doğal ve sosyal kanunlara aykırı olduğunu ispat ederse derhal bırakmaya hazırız. Biz hemen Kur’an’ı ona göre tevil ederiz. Kur’an bize bunu böyle yapmamızı emrediyor. Siz ise tam tersine bir şeyi moda yapar, onu tartışmadan kabul eder, sonra ona aykırı düşünenlere saldırırsınız. Kısası ve idam cezasını hangi mantıkla kaldırırlar? Zinayı hangi mantıkla kabul edebilirler?
Bunlara karşı olanlar günümüzde kalabalıktırlar, bunların servetleri de vardır ve bunlar bu güçlerine dayanarak varlıklarını sürdürebileceklerini sanıyorlar.
Bunlar insanlık tarihindeki benzerleri gibi çöküp gidecekler, hüsrana uğrayacaklardır.
Burada dikkat etmemiz gereken şey şudur. Onlar kendi yaptıkları nedeniyle hüsrana uğrayacaklarıdır. Biz onları çökertmeyeceğiz. Biz onlara saldırıp ortadan kaldırmayacağız. Kendileri kendi pislikleri kendi bataklıkları içinde boğulup gideceklerdir.
Hep söylüyorum ve burada bu vesileyle bir defa daha tekrar hatırlatıyorum ki; Adil Düzen çalışanlarının görevi onlarla savaşmak değildir. Onlar çöküp gittiği zaman bizim düzenimiz ile adaleti getirmemiz gerekir, felahı getirmemiz gerekir. Biz bunun için çalışmalıyız, buna hazırlanmalıyız…
Allah bilmiyor, biz biliyoruz diyenler elbette küfretmektedirler...
‘Bu çağda “Adil Düzen” mümkün değil’, ‘günümüzde “Adil Düzen” pratik değil’, hatta ‘ülkemizde “Adil Düzen” yasak’ bile diyenler vardır; ‘o halde onu bırakalım, “zalim düzen” ile Allah’a ibadet edelim’ diyenler, hangi akla hizmet etmektedirler. Yasak ancak kanunların kullandığı kelimelerle tesis edilebilir. Hangi kanunda “Adil Düzen” yasak ve suçtur diye yazılıdır. Efendim, Anayasa Mahkemesi öyle karar vermişmiş! İşte bunlar böylesine cahildirler. Anayasa Mahkemesi yasak koyamaz, kanun yorumlayamaz, sadece belli konularda içtihadıyla uygular; o da sadece o olay ve o kimseler için geçerlidir. Anayasa Mahkemesi kanun anayasaya aykırı olduğu için iptal eder, ama Anayasa Mahkemesi kanun yapamaz.
(Devamı var)