YENİ ANAYASA NASIL YAPILMALI?
Anayasa Mutabakat Komisyonu önceki hafta ilk toplantısını TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın başkanlığında yaptı ve çalışma yöntemi hakkında bilgi verdi, TBMM’de grubu bulunan siyasi parti genel başkanlarına birer mektup gönderdiğini hatırlattı...
Bu vesileyle ben de bu haftaki yazılarıma “Anayasa Mutabakat Komisyonu” ile başladım, “ANAYASA RÜYASI!” ve “ANAYASA ÇIKMAZI!” diyen iki görüş ile devam ettim… Bizim “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” çalışmamızı daha önce çok yazmıştım, bu vesileyle bu hafta üç yazı daha yazdım ve yeni hatırlatmalarda bulundum; ilgilenip ilgilenmemek “ilgililerin sorunu” olsun… Devam ediyorum…
Mevcut Anayasa’mıza göre “yasama görevi” Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir.
Hükümetler yasaları teklif edebilirler ama Yeni Anayasa teklif edemezler. Anayasa ancak Meclis içinde yeter sayıda milletvekili tarafından teyit edilir.
Hükümet’in görevi yasaları uygulamaktır.
Anayasa’yı uygulama görevi sadece Hükümete verilmemelidir.
Türkiye’nin Hükümet’ten bağımsız kurumları vardır; Yargı, Ordu, Partiler, Sendikalar, Odalar… gibi. Bunlar arasındaki uyumu sağlamak da Devlet Başkanı’na aittir.
Türkiye’de bir tuhaflık vardır; Hükümet Meclis’in yapacağı işleri yapmakta, Devlet Başkanı da Hükümet’in yapacağı işleri yapmak istemektedir!
Anayasa’yı kabul etme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir.
Ancak yasa yapmak son derece zordur, derin ilim ister. Hükümetlerin ve hukukçuların işi yasaları uygulamadır, yasa yapma değildir. YASALARI ÂLİMLER YAPARLAR, meclisler de kabul ederler. Cumhurbaşkanı onaylar. Halka gidebilir.
YENİ ANAYASA YAPILMA ŞEKLİ NASIL OLMALI?
Devlet Başkanı, Cemal Gürsel ve Kenan Evren’in yaptığı gibi bir YENİ ANAYASA İLİM HEYETİ KURULU kurar. Sivil Cumhurbaşkanı bu ilim adamlarını kendisi atamaz, partilere aldıkları oy nispetinde dağıtır, onlara seçtirir. Bunların sayısı 20 civarında olur, yüzde 5 oy için bir ilim adamı atanır. Bunlar çalışırlar ve bir Anayasa hazırlarlar.
İLİM ADAMLARI NASIL ÇALIŞIRLAR?
Önce halkın temsilcisi olan din adamlarından halkın ihtiyaçlarını tesbit ettirirler; halkın nelere ihtiyaçları var, bunlar sorulur. Bu din adamları ilahiyatçılar değildir, tarikat adamlarıdır. Benzer soruyu Orduya sorarlar. Ordu neye ihtiyacı olduğunu bildirir. Odalar ve Sendikalar da ihtiyaçlarını bildirirler. Böylece toplanan istekler İLİM ADAMLARI tarafından ele alınır. Yirmi âlimin her biri ayrı ayrı Anayasa yapar.
Sonra ikili grup oluştururlar. Grup arkadaşlarını kendileri seçerler. İkişer ikişer çalışarak 20 Anayasa 10 Anayasaya inmiş olur. Anlaşamadıkları hususlarda hakemlere giderler ve Anayasalarını tekleştirirler. Sonra yine ikili grup olarak çalışır ve Anayasa sayısı 5 Anayasaya iner. 5 Anayasa sıralanır; sıralamayı aynı ilim adamları yaparlar. Sırada birinci gelen ile takdirde birinci gelen tüm ilim adamları ile istişare ederek ayrı ayrı 2 Anayasa olarak hazırlanır. Bunlar tartışılır. Gerekirse hakemlere gidilir. TEK ANAYASA ortaya çıkar. Anayasa’nın maddelerinde çelişki varsa, uygulama imkânı yoksa, üye âlimlerden her biri ayrı ayrı hakemlere gider ve mevcut Anayasa’nın yeniden değerlendirilmesi istenir.
Böylece Cumhurbaşkanı tarafından hazırlatılan Anayasa milletvekillerine gönderilir. Yeter sayıda milletvekili bulunduğu takdirde Anayasa Meclis’e önerilmiş olur; bulunmazsa, o Anayasa kabul edilmemiş olur. Devlet Başkanı yeni âlimlerden yeni heyet oluşturur, onlar çalışmalarını yaparlar. Komisyonlarda görüşülür. Komisyondakiler görüşlerini bildirirler. Onların ret veya kabul yetkileri yoktur, sadece Meclis’e danışmanlık yapmış olurlar.
Yeni Anayasa Genel Kurul’da oylanır. Kabul edilirse yürürlüğe girer, kabul edilmezse reddedilmiş olur. Partiler kabul veya ret yönünde uzlaşırlar, Anayasa maddeleri üzerinde uzlaşmaları bir mana ifade etmez. Anayasa bir araba gibidir, bir parça uyumsuzsa tüm Anayasa çalışmaz ve uygulayıp yaşatmak mümkün olmaz... (Devam edeceğim…)