İslam, silm/barış, din/düzen, batı-doğu dünyası-2
Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Önceki yazımızın en sonunda ne dedik; onu hatırlayarak devam edelim…
“Japonya, Çin ve Hindistan’ın başını çektiği Doğu dünyası, Batı modernitesinin saldırısına direnemedi, aksine beklenildiğinden de kolay bir şekilde eklemlendi, Batılı Leviathan (seküler-kapitalist canavar) tarafından ayartıldı, uyutuldu ve yutuldu...”
Bu konu özellikle Hindistan’da yapılan ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı son G-20 toplantısı sonrasında daha çok önem kazandı…
G-20 toplantısı ile ilgili klasik değerlendirme ve yorumlara bakılabilir…
Ancak o değerlendirme ve yorumlar bizi pek ilgilendirmiyor…
Biz meseleye sadece bizi ilgilendiren açıdan bakacağız…
Önemine binaen derinlemesine ve detaylandırarak üzerinde duralım; “Batılı Leviathan’ın gölgesinde İslâm’la savaş stratejisi Çin’i de Hindistan’ı da “bitirir”” başlıklı, 15/09/2023 Cuma tarihli Yusuf Kaplan’ın yazısında bu konuda yazılanlarla devam…
“Otantisitesi (yani varlığının özel bir özü ve cevheri / RNE) olan bir Japon ruhu vardı; Batılı Leviathan’a direnemedi, dönüştürüldü ve bitirildi.
Aynı şekilde otantisitesi ve Japon ruhunu da besleyen tarihî derinliği olan bir Çin ruhu vardı; Batılı Leviathan tarafından kötürümleştirildi, delik deşik edildi; henüz bitirilemese de teslim alındı; şu an bitkisel hayatta, komada, uyutuluyor; belli bir süre sonra yutulacak…
Komadan çıkması, çıkarılması mümkün mü?
Çok zor. Bir ejderha gibi böğürüyor verilen ilaçların acısından ve hazzından ötürü… Ama cenazesi kaldırılacak onun da bir süre sonra. Sırada Asya’nın kültürlerinin kaynağı Hindistan var. Çin’le aynı kaderi paylaşacak o da: Ayartılacak, uyutulacak ve yutulacak.
Batı gücü, Batılıların kontrolündeki küresel kapitalist sistem, şu an ayartıcı bir leviathan’ı/canavar’ı andırıyor. Batı Leviathan’ı Çin’i ve Hindistan’ı kuşatmayı, yörüngesine almayı başardı. Şu an özellikle son birkaç yıldır ürpertici boyutlar kazanacak şekilde Çin ve Hindistan, İslâm’ın önünü açarak kapitalist saldırıyı püskürtecek bir meydan okuma geliştirmek yerine, Çin’deki ve Hindistan’daki İslâm varlığını yok edecek bir saldırı üretmekle meşguller. Bu Çin’in ve Hindistan’ın harakiri yapmaları anlamına gelir: İslâm’la ittifak Çin ile Hindistan’ı felsefî-kültürel olarak Leviathan tarafından yutulmaktan kurtarabilir.
Batı’dan sonra Çin ve Hindistan da İslâm’la ittifak yapmak ve kapitalizme müşterek bir meydan okuma geliştirmek yerine İslâm’la savaşmayı tercih ettiler. Çin’in ve Hindistan’ın İslâm’la savaşı konjonktürel/geçici midir, kalıcı mı?
Çin ve Hindistan’ın İslâm’la savaş stratejilerinin gerisinde İngilizler var. Bu kadar derinlikli bir stratejiyi ancak sinsi İngiliz aklı geliştirebilir. Bu stratejiyi geliştiren akıl İngiliz aklı ama uygulayan akıl Yahudi aklı.
Yahudi aklı ne peki?
Gözünün yaşına bakmadan imha ermek, yok etmek!
Çin ve Hindistan, küresel sisteme eklemlenme stratejileriyle kendi ayaklarına kurşun sıkıyor, hem kendi tarihlerine hem de insanlık tarihine ihanet ediyorlar: Batı uygarlığının felsefî olarak çöktüğü, dünyayı cehenneme çevirerek yaşanılamaz bir yere dönüştürdüğü bir zaman diliminde Batılı Leviathan’a direnemediler ve yutuldular, diye geçecekler tarihe.
Bu süreçte küresel konjonktürde İslâm-Rus ittifakı belirdi… Böyle bir ittifak ne kadar mümkündür ve umut vadedici olabilir acaba? Bu da başka bir yazının konusu…”
Bu mesele bazı detayları ile bilahare ele alınmak üzere şimdilik burada dursun yani bu konuda yazılabilecekler ve yapılabilecek yorumlar bu kadar! Hem tespit ve teşhis hem de tedavi ve çözüm açısından yazılması ve yapılması gerekenleri geçmişimizden de ilham alarak yazmaya devam edeceğiz… Daha geniş anlamda düşünüldüğünde bu yazılanlar özellikle bundan sonra yazacaklarımızın ve yapmaya çalışacağımız değerlendirmelerin girizgâhı mahiyetindedir, dolayısıyla yazacaklarımızın devamı farklı şekilde olacak…