İslam, silm/barış, din/düzen, batı-doğu dünyası-1
“Büyük bunalımdan Kur’an ile kurtulabiliriz” dedik bundan önceki son yazımızda.
Bunu hem yazı başlığımızda dedik hem de yazı içeriğinde detaylandırdık…
Detaylar içinde de öz ve özet olarak iki önemli hatırlatma yaptık…
İşte o önemli iki hatırlatmayı vurgulayarak başlayalım…
Bir: Hayatımızın dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî dört alanında da SOSYAL TUFAN seviyesinde sorunlarımız var, bu sorunların çare ve çözümleri de var…
İki: Bu çare ve çözümler de Kur’an’da var, bu çözümler sayesinde de insanlığın çağımızda içinde bulunduğu bunalımdan kurtulabiliriz. Bu çözümlerin de yarım yüzyıllık Kur’an ve ilim çalışmalarımızın sonucunda elde edilen “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen, Adil Dünya Düzeni ve Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” olduğunu biliyorsunuz…
Biz artık yarım yüzyılı da aşan bu çalışmaları neden yapıyoruz ya da bunları neden Kur’an ve ilim merkezli yapıyoruz? Bir de “İslam” yani “Silm/barış” ve “din/düzen” meselesi var ki; yani “İslam dini” kavramının “İslam düzeni” olarak anlaşılması…
Roger Garaudy İslam dinini/düzenini seçerken söyledikleri aslında her şeyi özetliyor; onları yani o söylenenleri tekrar hatırlayalım: "İslam, çağları arkasından sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise çağların arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi, değiştirildi. Kur’an-ı kerim ise indirildiği günden beri her zamana hükmetti. O zamanı değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlar üstü bir olaydır. Bugüne kadar bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslam materyalizme de pozitivistlerin görüşüne de ekzistansiyalistlere de hakimdir. Fakat bunlardan hiçbiri, İslam'a hâkim değildir."
Bugünkü yani bu yazımdaki girizgâhı iki sebepten dolayı yaptım…
Birincisi bugün ve bundan sonra yazacaklarımdan dolayı yazmış oldum…
İkincisi de “Batılı Leviathan’ın gölgesinde İslâm’la savaş stratejisi Çin’i de Hindistan’ı da “bitirir”” başlıklı, 15/09/2023 Cuma tarihli Yusuf Kaplan’ın yazısıdır…
İşte o yazıdaki giriş bölümü ile devam edelim:
“Tarihin yeniden yapıldığı bir dönemeçten geçiyoruz: Batı uygarlığının kendisinin yaşadığı ve dünyaya her bakımdan hâkim olduğu için de bütün dünyaya yaşattığı büyük bir felsefî (teorik) ve siyasî (pratik) krizle karşı karşıyayız. Hem köklü bir anlam krizi var; hem de Batılı Leviathan’ın (küresel kapitalist canavar’ın) kendisi dışındaki bütün dünyaları, medeniyetleri, kültürleri, felsefeleri ayartarak uyutması ve yutması tehlikesi. Batılı Leviathan’ın hem varlığa hem de bütün insanlığa saldırısına Çin ve Hindistan da eklemlendi. Batılı Leviathan’ın İslâm’la savaşına var güçleriyle destek çıktıkları gözleniyor iki yükselen dünya gücünün de. Oysa Batılı Leviathan, İslâm’ı canavarlaştırarak kendini aklamaya ve yeniden icat ederek varlığını idame ettirmeye çalışıyor; bunun için İslâm’la savaşıyor. Bu ayartıcı stratejinin Çin ve Hindistan tarafından da benimsendiği, her iki ülkede de İslâm’ın izlerinin silinmeye çalışıldığı, bunun için çok büyük insanlık suçlarının işlendiği gözleniyor. Şu ân öfke doluyuz ama sakin bir kafayla olup bitenleri nasıl anlayabileceğimiz ve ülkemizi yöneten insanlara izleyebilecekleri derinlikli bir yol haritasını nasıl önerebileceğimiz meselesi üzerinde kafa patlatmamız gerekiyor burada yazacağım konuyla ilgili bir dizi yarıda.”
Orta bölümdeki iki sonuç ile devam edelim…
1) “Batılıların kurdukları dört asırlık dünya düzeni, dünyaya nizam ve intizam getirmedi; öncelikle varlığın ontolojik hiyerarşik düzenini bozdu. İnsanı tanrılaştırdı, Hıristiyanlık kilisesini yıktı, yerine bilim kilisesi, ekonomi kilisesi, politika kilisesi gibi laik kiliseler dikti; dünyanın dengesini alt üst etti: Varlığın anlam düzenini yerle bir etti…”
2) “Japonya, Çin ve Hindistan’ın başını çektiği Doğu dünyası, Batı modernitesinin saldırısına direnemedi, aksine beklenildiğinden de kolay bir şekilde eklemlendi, Batılı Leviathan (seküler-kapitalist canavar) tarafından ayartıldı, uyutuldu ve yutuldu...”
18.9.2023