BAŞÖRTÜLÜ HANIMLARIN DEVLET KURUMLARINDA ÇALIŞMASINA KARŞIYIM, ÇÜNKÜ:
İmamhatip mezunu kardeşiniz olarak söyleyeceklerim var.
Başörtüsü konusu, her seçim öncesi tüm siyasetçiler tarafından seçim malzemesi yapıldığını hepimiz biliyoruz.
Başörtüsü, kıyafet serbestliği adı altında yasalaşırsa, resmi kurumlarda çalışanların kimisi başörtüsü takarken, kimisi de yatak odası kıyafeti ile işe gelir. Devlet ciddiyeti diye bir şey kalmaz.
Resmi kurumlarda çalışacak olan başı açık hanımların da devlet ciddiyetine yakışır biçimde ve ölçülerde kıyafet mecburiyeti olmalı.
Başörtüsü ile çalışmak isteyen hanımların, dünya meşgalesine fazla dalacakları için, başörtüsüne (dini hassasiyetlerin hakkını vererek) İslami kurallara hakkıyla sahip çıkabileceklerine ihtimal vermiyorum. Şeytan muhakkak bir gün sağdan yaklaşacak, onlara hatalar yaptırarak, İslam'a zarar vermelerini sağlayacaktır.
Şeytanı yenecek seviyede imanı sağlam olan bir bayan zaten evliyadır. Evliyanın da dünyevi işlerde zaman harcayacağı düşünülemez.
Bu durumda, tesettürden vazgeçmeyecek seviyede dindar olan bir bayan, dini vecibelerini gereği gibi yaşayamayacağı ortamlarda çalışmaya talip olmaz.
Dini bütün yaşamak isteyenlerin, mecbur olmadıkça çalışmamaları, ev hanımı olarak yaşamaları, insanlığa verecekleri en büyük hizmettir.
Dini bütün hanımların yetiştireceği evlatlar, dünya işlerini Allah'ın rızasına uygun yaparlar. Yaptıkları tüm hizmetlerden anneleri de sevaplarını alırlar. İşte bu sebepten dolayı dindar annelerin en büyük, en önemli vazifeleri dindar nesiller yetiştirmektir.
Diğer taraftan; doktor, hemşire, öğretmen, güvenlik görevlisi gibi mesleklerde bayanların olması elzemdir ancak başörtüsü ile dünya işleri dengeli yürümez.
Başörtülü bir bayanın her davranışı, her sözü şahsına değil, İslam'a fatura edilir. Yapacağı her yanlış hareket, söyleyeceği her kırıcı söz, insanların İslam'dan nefret etmesine sebebiyet verir.
Öyleyse başörtülüler tercihlerini yapmalıdırlar.
Ya başörtüsünden vazgeçerek devlet kurumlarında çalışmaya talip olurlar. Ya da başörtüsünün ağırlığını idrak ederek, ev hanımı olarak veya hanımlara yönelik işlerde, hanımlar ortamında, dikiş, nakış, çocuk eğitimi, kız kur'an kursu gibi alanlarda meslek edinerek hayatlarını idame ettirirler.
Evli olan hanımların çalışma zorunda kalması ise, devletin ayıbıdır.
Devlet her anneye, her çocuk başına asgari ücret nispetinde aylık vermelidir. İşte o zaman, geçim sıkıntısı çeken her ailede huzur olur, bereket olur. Tayyip emice'nin istediği 3 çocuktu, bak o zaman her ailede kaç çocuk oluyor.
Bekâr olup, çalışmak zorunda kalan tesettürsüz genç kızlarımızın da, devlet tarafından öncelikle işe alınmaları, tesettürlü olup çalışmak isteyenleri de devletin uygun ortamlarında çalışmalarına yardımcı olmaları gerekmektedir.
SÖZÜN ÖZÜ: yüzde doksanı müslüman olduğunu iddia ettiğimiz ülkede, hanımları, kızları çalışmak zorunda bırakan; yöneticilerin, vakıfların, derneklerin, cemaatlerin, siyasetçilerin, Müslümanlığı tartışılır.
Çok mu zor ? Bir fon oluşturup, devletin bekâsı olan anne adaylarına, annelerinize, bacılarınıza sahip çıkamıyormusunuz. Onları çalışmak zorunda bırakıp, sonra da hangi kıyafetle çalışabilirler konusunu tartışıyorsunuz ya. pes vallahi pes !
Selam ve dua ile.
Hüseyin Bağdatlı