Erbakan yol haritamızı çizdi
Sermaye terakümü olmasaydı Avrupa uygarlığı doğmazdı. O gün altın ve gümüşe ihtiyaç vardı. Halk altın ve gümüşü bankalara mevduat olarak koyar, bankalar da onu girişimcilere kredi olarak verir, böylece büyük işler yapılırdı. İşte, sermayenin dünyaya hâkimiyeti bu sayede olmuştur. O halde onlar kendi paylarına düşen görevleri yaptılar ve o sebeplere istinaden yaşadılar.
Tarihi seyirde Batı’nın geçmişi Mısırlılara dayanmaktadır. Bugünkü Avrupa’nın “Min Kabli” Roma uygarlığıdır. Onların “Min Kabli” Grek uygarlığıdır. Onların “Min Kabli” Mısır uygarlığıdır. Bunların her birerleri gelmiş ve teknikte uygarlıklarını kurmuşlardır. Herkes görevini yapmıştır.
Uygarlıklar arası görev taksimi vardır. Uygarlık içinde görev taksimi vardır. Mısır uygarlığı ilk merkezi ulusal devlet ve uygarlıktır. Grek uygarlığı ilk deniz uygarlığıdır. Roma uygarlığı ilk uluslararası imparatorluktur. Avrupa uygarlığı ilk tüm dünyayı tek ülke hâline getiren uygarlıktır. Tarihte bunların her biri kendi görevlerini yapmışlardır.
Bugünkü Avrupa uygarlık aşaması banka tekelinin oluştuğu bir kademedir. Ondan önce işyerleri tekeli vardı. Ondan önce sermaye tekeli vardı. Ondan önce toprak tekeli vardı.
Görülüyor ki tarih hep aşamalardan ibarettir. / Herkes kendi aşamasını yapar ve tarih olur. / Asıl uygarlıklar Doğu uygarlıklarıdır. Doğu uygarlıkları hukukta hamleler yapar. Nuh uygarlığı ilk uygarlıktır, “site devletleri” uygarlığıdır. İbrani uygarlığı ilk “yazılı hukuk” uygarlığıdır. Hıristiyanlık ilk “beşeri” uygarlıktır. Birinci Kur’an uygarlığı ise ilk “içtihat ve icmaya dayanan” uygarlıktır. Erbakan Hocamız konferanslarında ve kitaplarında hep bunları anlattı, hep bu aşamaları dile getirdi ve yapmamız gerekenlerle ilgili yol haritasını çizdi.
Bu âyetteki (Tevbe, 69) “Küm/siz” muhatabı biz olabiliriz. Çünkü yalnız Batı uygarlıkları değil İslâm uygarlıkları da yaşlılık zamanlarında uykuya dalarlar, bir türlü oyun ve eğlenceden kendilerini kurtaramazlar. (s.11; 752. hafta seminerimizdeki tevafukları aktarı-yorum…)
Burada önemli olan şudur. Batı uygarlıkları “zulüm” üzerine oturur, “sömürü” üzerine oturur, “sınıflaşma” üzerine oturur. Doğu uygarlıkları ise “adalet” üzerine, “hukuk” üzerine oturur. Batı köleleştirmeye çalışır, Doğu azat etmeye çalışır. Fıkıh kitaplarında Kitabu’r-Rıkka yoktur, Kitabu’l-Itak vardır.
Yaşlanmış uygarlığın tamamen terk edilmesi, yeni uygarlığın gelmesi gerekmektedir. Bu görevi bizden önceki nesil yani yirminci yüzyılın nesilleri yapmıştır. Ateizm ilk 33 sene zirveye çıkmış, ikinci 33 senede duraklama dönemine geçmiş, sonra son üçte birde yani son 33 senede ise ateizm def edilmiştir.
Yirmibirinci yüzyılda sömürü sermayesi artık ateizmi kullanarak yaptığı mücadeleden vazgeçmiştir, şimdi “karşılıksız parayı” yaşatmakla meşguldür. Karşılıksız para giderek dünya piyasalarına hâkim olmaya başlamıştır. Bundan sonra “Adil (Ekonomik) Düzen”in “altın, demir, buğday ve toprak paraları” yani karşılığı olan paralar yerleşmiş olacaktır. Bu değişmenin olması için karşılıksız kâğıt paranın tüm pislikleri ortaya çıkacaktır. (s.12)
Topluluklar başlangıçta büyük çabaya girerler, çoğalırlar ve belli büyüklüğe ererler. Sonra halk zevk u sefaya dalar, çalışmadan yaşamaya koyulur, mevcut olan varlıklarını tüketip bitirirler.
Türkiye bugün böyle bir yaşlılık durumuna girmiştir, Batılıların da teşvikiyle çalışmadan yaşamak herkesin ideali olmuştur.
Adil Düzendekiler böyle hak etmeden kazanma yolunu tutmazlar. Yaklaşık olarak elli yıldan beri faaliyette olan Akevler kooperatifleri bir yerden kredi veya yardım almamıştır, devletin bir yardımı olmamıştır; bilakis kendisi hep yardım etmiştir, hep vermiştir. Kooperatiflerimize ortaklarının üyelikleri dışında kimsenin bir yardımı olmamıştır.
İşte, “siz de onlar gibi havz ettiniz” demek, onlar nasıl çalışmadan yaşamak istemişlerse, siz de öyle çalışmadan yaşama yollarına gittiniz demektir. Bugün kamu mallarının değişik şekillerde yağmalanması bunun en belirgin durumudur... (s.13; devamı var)