Operasyon, bürokrasi sorunu ve çözümü-1
[Hüküm cümlesini en başta yazalım: Onlar “OPERASYON” ile oyalanadursunlar; biz “ADİL DÜZEN”in “teşhis ve tedavilerini” yazalım, “çare ve çözümler” üzerinde duralım…]
Mahir Kaynak’ın kanaatini de bekledim. Nihayet son yazısında (21 Aralık 2013) yazdı, hüküm cümlesi şöyle: “Birbirleriyle ilişkili olmayan bu olayların bir bütün hâline getirilmesi bunun bir OPERASYON olduğu anlamına geliyor.” Tamamdır.
Başka bir yazarın önemli yazısındaki şu cümle de çok ama çoook önemli: “Bu paralel yapının 'EMNİYET VE YARGI CUNTASI' diye adlandırılması boşuna değildir...”
EMNİYET VE YARGI! Geriye ne kaldı!..
Hem de “Emniyet ve Yargı CUNTASI” yani “BÜROKRASİ CUNTASI!!!
***
BÜROKRASİ SORUNUNU haftalar/aylar öncesinde yazmıştım ama bekletiyordum...
Son iki yazı konumuz neydi? Sadece başlıklarını hatırlatalım: “Bütçe krizleri ve Adil Düzene göre çözümü” (24.10.2013). ‘BÜROKRASİ sorunu ve çözümü’ ile başlayan ikinci yazımızın başlığı şöyleydi: “Yıkılmakta olan Türkiye Devleti nasıl kurtulur?” (25.10.2013) Mezkur yazıda Türkiye’nin 5 sorun ve 5 çözümünü ele aldık. Bu sorunların başında “BÜROKRASİ SORUNU” gelmekte, bundan dolayı bu sorun daha detaylı olarak üzerinde durulmayı hak etmektedir; elbette “ADİL DÜZENE GÖRE ÇÖZÜMÜ” ile birlikte.
“ADİL DÜZEN”de bir insanın hareketini diğer bir insan kısıtlayamaz. Kişiler kendi hareket kurallarını kendileri koyarlar, şeriatı/hukuku kendileri oluştururlar. Herkes konmuş kurallara göre hareket eder. Herkesin hareket sınırı başkalarının hareket sınırıdır. Herkes kendi sınırını kurallar içinde kendisi çizer. Niza olursa HAKEMLERE giderler. Taraflardan biri bir hakem, diğeri ikinci hakemi seçer; sonra ikisi yani iki hakem başhakemi seçer. Hakemlerin kararları nizalı sınırı çizer, taraflar ona uyarlar. Geleceğin “Adil Düzen”i budur.
Gelecekte “ADİL DÜZEN”e katılanlar olacak, “Adil Düzen”i reddedenler olacaktır.
“Adil “Düzen”e katılanlar anlatıldığı şekilde yaşayacaklardır.
Hakemlerin üstünde bir güç olmayacak, herkes doğrudan hakemlere tabi olacaktır. Aracı sınıf yoktur. Kişiler eşittir. Amir-memur yoktur. Herkes kendi işlerinde kendisi amirdir, kendi içtihadı ile hareket eder, haksızlık yaparsa hesabını yalnız hakemlere verir.
“Adil Düzen”i kabul etmeyenlere karşı ise “Adil Düzen”e inananlar birlik oluştururlar, dayanışma meydana getirirler ve onlarla yani karşı çıkanlarla mücadele ederler.
İşte… Silahlı güçlerin görevi hakem kararlarına uymayan kimseleri yola getirmek, onları “Adil Düzen” içinden çıkarmaktır, “Adil Düzen” topluluklarından uzaklaştırmaktır. Yani gelecekte BÜROKRAT/LAR olmayacaktır. Halkın hareketlerini denetleyen trafik polisi olmayacaktır. Trafik polisi sürücüye ceza kesemeyecektir. Kavşaklarda trafik polisi durabilir, gelip geçenlere yol gösterebilir. Uyan uyar, uymayan uymaz. Bir zarara sebep olmazsa ona diyeceğimiz bir şey yoktur. Zarar verirse onu polis değil “hakemler” muhakeme eder.
Bugün “Adil Düzen” yani “adil yargı düzeni” olmadığı için onun yerini “bürokratlar” doldurmaktadır. Her şey “bürokratların” iznine ve denetimine tabi tutulmaktadır. İşler birçok “BÜROKRATİK kurallara” tabi tutulmuş, insanlar için yaşamak “işkence” hâlini almıştır.
Bir iş kuramazsınız, çünkü karşınızda yüzlere varan bürokratları aşmak zorundasınız. İşçi bile olamazsınız, çünkü işçi olurken bile yine onlarca bürokratı aşmak zorundasınız.
Biz bir kooperatif kurduk. Geçen günlerde bir tomar tebliğ geldi, 1300 TL damga vergisi istiyorlar, 2010’dan beri ödenmemiş; faizleri ile 3000 TL’yi geçmiş!
İşte böyle; “kayıt” içine girdiniz mi, yüzlerce değil binlerce bürokratın cenderesinde eziliyorsunuz demektir. Ömrümüz boyunca bu gibi halleri o kadar çok yaşadık ki…
Eş adayınızla anlaştınız ama evlenemezsiniz; oradan oraya günlerce, haftalarca muamele peşinde koşacaksınız! Boşanmak mı istiyorsunuz? Mümkün değil! Hakemler yerine hâkimler oturtulmuş, yine sizin işiniz bürokratlarla çözülür. Davanız kırk sene sonra hükme bağlanır, ömrünüz yetmez, sonuçları siz göremezsiniz; oğlunuz belki; ya da torunlarınız!!!