Parti-Cemaat çatışıyor, “hormonlular” eriyor…
Hakan Şükür’ün “CEMAAT” adına “partiden istifa ettiği” gün (17 Aralık 2013), Başdanışman Yalçın Akdoğan “PARTİ” adına “İnadına muhabbet ve uhuvvet” başlıklı bir yazı yazdı!.. Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan twitter’da, aynı günkü yazısından şu bölümü paylaşmış: “Fenalığa fenalıkla mukabele etmek, husumeti artırır, kin ve nefreti körükler, insanı hem azapta bırakır hem KAYBET-KAYBET sarmalına sürükler... Kazananı olmayan bir külli kayıba götürür.”
Seksenli yılların başlarında yani 12 Eylül müdahalesi sonrasında, o dönemdeki şartlar gereği soluğu yurt dışında almıştım ve bu süreç tam altı-yedi yıl sürdü… Yurt dışından Türkiye’deki gelişmeleri izlemek bir başka oluyordu… Ülkeme geldiğimde izlenimlerimi büyüklerimle değerlendirmek vazgeçilmez tutkumdu… İşte o yıllardan itibaren ve sonraki dönemlerde, özellikle Millî Görüş Hareketi karşısında “CEMAAT” veya “PARTİ” olarak bazı “HORMONLU” büyümeler ve büyüklükler üretilmeye başlandı… Seksenli yıllardan biriydi, yurt dışında bulunduğum ülkeden Türkiye’ye izinli olarak gelmiştim… Mutadım üzere, İzmir’de -Üstadım dışındaki diğer- “Değerli Büyüğüme” uğramış, son zamanlardaki gelişmeleri değerlendirmesini istediğimde, “hormonlu büyüme” kavramını ilk defa O’ndan duymuştum… Daha sonra “CEMAAT” veya “PARTİ” olarak “MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ” karşısına çıkarılan her oluşumu, işte bu “HORMONLU BÜYÜME” kavramı altında değerlendirdim… Mesele çok derin… Derinliğe açıklık kazandırmak gerekiyor…
Bir canlı kendi “DOĞAL doğum, büyüme ve gelişme süreci içinde” dünyaya gelip büyürse, “sağlıklı” olarak gelişme sürecini tamamlar ve ömrünü de doğal bir şekilde sürdürür; bu süreçte yaptıkları ve yaşadıkları da hep “normal şeyler” olur.
Bir canlı doğal değil de “HORMONLU doğum, büyüme ve gelişme süreci içinde” dünyaya gelir ve yine “doğal gelişmeden önce hormonlu bir şekilde büyürse”, bu canlı “sağlıklı hizmetler” yapamaz, “anormal şeyler” yapar ve de “erkence” erimeye başlar…
Gündemde CEMAAT-PARTİ ÇATIŞMASI veya çarpışması var ya… Bu çatışmada bizlere “anormal” gelen pek çok davranış var ya… İşte bu meseleyi “bir de bu açıdan” ele alıp değerlendirmek gerekiyor, “mümin feraseti ve derinliği” bunu gerektiriyor…
Bediüzzaman’ın Risale-i Nur talebeleri ve cemaatleri sağlıklı büyümüşlerdir. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendisi de samimi bir nur şakirdidir. Nur Cemaatleri de bu yolda ülkemizdeki en samimi cemaatlerdendir. Biz bunları 1960’ların başından beri çok yakından tanıyoruz ve Nurcuların takriben “kırk cemaat” olduğunu da biliyoruz...
Ne var ki Süleyman Demirel ve partileri AP ile DYP, Turgut Özal ve partisi ANAP, Fethullah Gülen ve “Cemaati” veya “Camiası” ya da “Hizmeti”; bilhassa “MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ ve onun Lideri Necmettin Erbakan”a karşı “HORMONLU” büyütülmüşlerdir.
AK Parti’nin kurucusu ve başkanı Recep Tayyip Erdoğan, da Millî Görüş Hareketi içinde olduğu dönemde yani -kendi ifadesiyle- “Millî Görüş gömleğini” çıkarmadan önce samimi bir kimseydi… Ama “Millî Görüş gömleğini” çıkardıktan sonra; o, arkadaşları ve partileri, aynen yukarıdan beri izah ettiğimiz bir başka “HORMONLU” versiyondur. Aynı Recep Tayyip Erdoğan, “ADİL DÜZEN”e başından itibaren karşı olduğunu ise bizzat “Adil Düzen”in teorisyeni olan Süleyman Karagülle’ye söylemiştir; bendenizin bu konudaki tesbiti ise çok daha eskilere dayanmaktadır… “Adil Düzen”e, “Adil Ekonomik Düzen”e karşı olmak!!! Türkiye’de ve dünyada “Adil (Ekonomik) Düzen”e karşı olanlar belli… Yani!!!???
İşte… Açıkladığımız bütün bu gibi “sebeplerden” dolayı, bunların sağlıklı “hizmet” vermesi zordur... Zaten kendilerinin “ömrü” de kısa olur... Çatışmalarının “sebebi” de budur...
PARTİ-CEMAAT çatışıyor ve “HORMONLU büyüyenler” eriyor, helâke gidiyor…
Ama Risale-i Nurlar, Millî Görüş ve Adil Düzen varlığını 1000 (bin) yıl sürdürecektir.
Zaman gazetesinin ve Samanyolu televizyonunun, zaman zaman var olan ve son zamanlarda artan tasvip etmediğimiz yayınları işte bu “hormonlu” olmanın tabii sonucudur.
Bizim bu durumda yapacağımız şey; “samimi olan Risale-i Nur şakirtlerini” desteklemek ve 1000 yıllık “Millî Görüş Hareketi ve Adil Düzen Medeniyeti” yolculuğunda adımlarımızı biraz daha hızlandırmak, sabır ve sebatla yolculuğumuza devam etmektir...