Başbakan’a; zalim düzene hizmeti sona erdir…
‘Başlangıçta “MİLLÎ GÖRÜŞ” ve “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” diyerek hareket ederlerken, şimdi uyuşukluk içinde ve yere çakılmış bir vaziyette, işe yaramayan yatırımları “kapitalist sistemlerle borçlanarak” yapmakta, “yönetimde ve hukukta zulüm” devam etmektedir. / Bu ifade ile Kur’an tüm partilere uyarı yapmaktadır. Sizi bu amaçla ortaya çıkmadınız mı? Muasır medeniyetin fevkine çıkmayı amaçlamadınız mı? İşte şimdi çözüm sizin ayağınıza geldi. “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” muasır medeniyetin üstüne çıkarma formüllerini getirmiştir. Kur’an; ‘neden ilgilenmiyor da bulunduğunuz yerde çakılı olarak duruyorsunuz’ diyor.’ (s.4)
‘Bülent Arınç gibi samimi bir kardeşimiz İslâm düzenini başörtüsüne indirgemekte, ‘İşte kanun da çıkardım, artık işim bitti, ben gidiyorum, siyaseti bırakıyorum!’ demektedir. Birisinin yakasına yapışıp; ‘Hey, nereye gidiyorsun, neyi çözdün? Bugün bütün partiler “YENİ ANAYASA” ihtiyacına inanmaktadırlar. Biz bunu 1960’larda ortaya koyduk. Sen ve partin ne yaptınız? Görevini yapmadan bir yere gidemezsin!..’ demesi gerekiyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da aynı şeyi söylüyoruz; ‘Yeter artık, cari sisteme hizmet etmeyi sona erdir. Git, Meclis Başkanı ol ve partilerin uzlaşması ile “ADİL DÜZEN ANAYASASI”nı çıkar.’
Ben size söylüyorum, siz de onlara söyleyin. Yani söylemek farzı kifayedir.
Kimse söylemediğine göre söylemek bize farzı ayın olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanı’na bir öneride bulunduk, teklif sunduk. Diğer bakanlara ve partilere de önerilerde bulunmak biz Akevler Adil Düzen Çalışanlarına farzdır. Kur’an’ı hep böyle okuyup anlatacaksınız ve bana ne diyor diye düşüneceksiniz…’ (s.5)
‘Burada verilen emir çoğuldur; topluluk yapmalıdır, topluca yapılmalıdır.
Bu sebepledir ki bir dernek, bir parti, bir kooperatif veya herhangi bir kurum kurmak gerekmektedir. Bir işi yapabilmemiz için teşkilatlanmak gerekmektedir.
Bugüne kadar insan kendisi üretip kendisi tüketiyordu, ürettiklerinin küçük bir kısmını değiştiriyor yani takas ediyordu. Bugün ise kimse kendisi üretip kendisi tüketmiyor. Dolayısıyla bugün en büyük sorun “İŞSİZLİK SORUNU”dur. Bu sorunun çözümü ancak kooperatifleşme veya diğer birlikteliklerle bir araya gelerek çözüm sağlanmıştır. Demek ki bir ortaklık kurmamız ve hep birlikte günümüzün sorunlarını çözmemiz gerekmektedir.’
“Allah’ın sebili” demek “topluluğun yolu” demektir. Topluluğun oluşmasını sağlayan şeydir. Topluluğun oluşması için günlük toplantıları yapma ve istişarelerle günlük sorunları çözme demektir. İstişareyi herkes yapar ve kendi işleri için kendisi karar verir, bu verdiği karar artık o kişiyi bağlar.
Burada öğreneceğimiz şey “teknik”le beraber “FIKIH”tır.
“Allah’ın sebilinde çıkma” demek “FIKIH ÖĞRENME” demektir. Zaten başka yerde “liyetefekkahû” denildiğinden nufur etmenin “fıkıh öğrenme” olduğunu öğreniyoruz.
Bugün Allah’ın sebili “MUHASEBE”dir. Çünkü insanlar borç ve alacakla birbirlerine bağlanmaktadırlar. Karşılıksız para yerine “KARŞILIKLI PARA” yani “muhasebe” kurulmalıdır.
Demek ki “Allah’ın sebili” demek “MUHASEBELİ FIKIH” şeklinde adlandırabiliriz. Muhasebeli fıkhı öğrenmek için nufur ediniz dendiği zaman denmiş olur. Teknoloji insanlığın bedeni ihtiyaçlarını karşılar. Topluluğun oluşması için “fıkhın öğrenilmesi” gerekmektedir.
Bugün kimse fıkıhla meşgul değildir, “Batı’nın faizli karşılıksız parasına” takılmış sürünüp gitmektedir. Artık “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”i öğrenip uygulamamız için seferber olmamız gerekmektedir. Bundan önceki âyette “Allah nurunu tamamlayacaktır” dedi. İşte o nurun tamamlanması için seferber olmamız gerekmektedir. Allah’ın nurunun tamamlanması için harekete geçmemiz gerekmektedir.
Âyetler arasında ne derece güçlü uyum olduğunu burada da açıkça görüyoruz.’ (s.6; KUR’AN VE İLİM, 742. hafta, Tevbe Sûresi 38-39. âyetlerin tefsir çalışmamızdan...)