Kurtuluş Adil Düzen’de, Adil Düzen Anayasası’nda
‘Bugün insanlık ağırlaşma ve durgunluk içindedir. “En basit şeyleri değiştirin, insanlık zulümden kurtulsun” diyoruz. İnsanlar bir türlü değişmeye yanaşmıyorlar. Tuhaf bir gaflet insanlığı sarmış bulunmaktadır…’
‘Bir zamanlar en yakın yol arkadaşlarımız olanlar Anayasa ekseriyetiyle iktidar oldular. Aradan on sene geçti, bahaneleri bir türlü bitmedi. Cumhurbaşkanı onlardan değildi, Allah onu da verdi. Ordu onlara mani oluyordu, orduyu mahvettiler. Hiçbir engelleri kalmadı ama... Şimdi de üç devreden fazla kalmayacaklarını beyan ediyor ve sahneden kaçıyorlar!..
Bilhassa AK Parti’ye hitap edilmektedir. İnsanlığa hitap edilmektedir. Arz’da değil de Arz’ın imarına, Arz’ın işlerine yöneldiniz. İnsanlık yeryüzünü imar etmekte ve böylece daha çok insanın yaşayacağı şekle sokmaktadır. Diğer taraftan da insanın nüfusunu artırmakta ve nüfusun topluluk hâline gelmesini sağlayarak uygarlaşmaktadır.
Türkiye dâhil bugün insanlık yeryüzünün imarı hususunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir, önemli adımlar atılmıştır. Ne var ki uygarlaşmada yani “insanların hakları ve toplulukların düzenleri” hususunda hiçbir hareket yok! Yol yaptın, tünel yaptın, bina yaptın...
Güzel ama bunları kimin için yaptın; insanlar için yapmadın mı?
Evet... Bugün imar alabildiğine gelişmiştir, hâlen de gelişmektedir ama “insanların huzuru ve saadeti, hattâ refahı” artmamakta, aksine azalmaktadır. Teknoloji süratle ilerlemekte, “HUKUK ve YÖNETİM” ise iflasa doğru gitmektedir. Adalet saraylarındaki(!) davalar 40-50 sene sürüyor!.. Bir iş mi yapacaksınız; onu üretirken harcayacağınız zamandan daha çoğunu “BÜROKRATİK engelleri aşmak” için zaman harcıyor, uğraş veriyorsunuz!...
İktidarlar bu çıkmazları aşmaları gerekirken, yöneticiler “imara ve rantiyeye” çakılmış durumdalar, “ZULÜM DÜZENİ VE ZULÜM DÜNYASI” gittikçe kök salmaktadır.
Bunları nasıl düzelteceğiz, bu çakılmanın önüne nasıl geçeceğiz?
Elbette “ADİL DÜZEN”le, elbette “ADİL EKONOMİK DÜZEN”le...
Biz 1960’larda bu durumu düzeltmek için yola çıktık... Sonunda Anayasa ekseriyeti ile iktidar olundu ama yine yere çakılma ve zulüm durumu, “zulüm düzeni” devam etmekte!..’ (s.3)
‘Recep Tayyip Erdoğan; ‘Ben “Millî Görüş” gömleğini çıkardım, ben “Adil Düzen”e başından beri karşıyım’ diyor! Madem öyle diyor, ona şunu sormalıyız: 1970’lerde Millî Görüş Hareketi ortaya çıktığı zaman siz neden istikbali karanlık olan bu harekete katıldınız?! Niçin Demokrat Parti’nin (AP’nin) veya Milliyetçi Hareket Partisi’nin çizgisinde olmadınız?!.
Evet, onlarla birlikte olmadınız, çünkü siz bizim gibi “MEVCUT ZALİM DÜZENİN” çağımızın sorunlarına çözüm üretemeyeceğini biliyordunuz, ÇÖZÜMÜN İSLÂM’DA OLDUĞUNA da inanıyordunuz. Bunun için bizim yanımızda yer aldınız. Birçok sıkıntılara ve baskılara bizimle birlikte göğüs gerdiniz...
Biz ne yapmak istiyorduk, siz ne yaptınız?
Erbakan, “ÖNCE AHLÂK VE MANEVİYAT” dedi. Bu söz “ÖNCE HUKUK VE YÖNETİM, sonra teknoloji” demektir. Yani biz bir iş yapacağız ama elde ettiğimiz sonuçları nasıl paylaşacağımızı bilmeliyiz.
Siz otoyol yapıyorsunuz, köprü yapıyorsunuz. Halk buralarda “bedava” giderken, şimdi “para” ile gitmektedir! Köprüyü yaptınız, çoktan kendisini amorti etti, hâlâ neden para ile geçiş sağlıyorsunuz, en basitinden neden trafiğin aksamasına sebep oluyorsunuz?!.
İşte buradaki bu âyet, ülkemizin ve insanlığın bütün sorunlarını çözmek için faaliyete geçmiş olan kimselere hitap etmektedir. İnanmış ama inancının gereğini yapmayanlara hitap etmektedir. Başta Adil Düzen Çalışanlarına hitap etmektedir. Çünkü onlar muasır medeniyetin fevkine nasıl çıkılacağının projesini ortaya koymuşlardır. Diğerleri ise Batı’nın çıkmaz sokaklarında dolanıp durmaktadırlar. Yere çakılmış vaziyette sadece teknikle başarılı sonuçlar elde edeceklerini sanmaktadırlar. Oysa kurtuluş sadece Marmaray yapmakta değil, “ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” yapmak ve uygulamakla olacaktır.’ (s.4; KUR’AN VE İLİM, 742. hafta, Tevbe Sûresi 38-39. âyetlerin tefsir çalışmamızdan...)