“Adil Düzen”e uymak farzdır, uymamak şirktir
‘Kur’an düzeni deyince “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır.
‘Nerden biliyorsunuz’ diyeceksiniz.
Burada kastedilen söndürme olayı insanlık tarihinde başka hiçbir zaman olmamıştır. Hıristiyan ve Yahudiler birleşip müşriklerle bir olarak tüm dinlere birden saldırıda yalnız ve yalnız bu dönemde bir ve beraber olmuşlardır. Bundan sonra da olacağını zannetmiyoruz, çünkü artık onu söyleyecek dayanakları kalmamıştır.
Kur’an’ın burada bahsettiği Huda ve Hak Din “Adil Düzen”dir, “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası”dır. Çünkü “Allah’ın nuru” demek, devlet aşamasına geçmek demektir. 20. yüzyıla kadar insanlığın tamamı devlet aşamasına geçmemişti. Afrika’da, Sibirya’da, kutuplarda henüz devlet içinde olmayan topluluklar vardı. Bugün ise tüm insanlık devlet aşamasına geçmiştir. Birinci adım atılmıştır, sadece düzen “Adil Düzen” değildir.
Bu olay tarihte bir defa tekerrür etmiştir. Çünkü bundan sonra kimse devlet aşaması dışında kalmayacaktır. Kur’an bunun için artık o günler geri gelmeyecektir diyor. Elbette Kur’an’ın aydınlatması kıyamete kadar devam edecektir. Denizlerde ve uzayda Kur’an hükümleri ortaya konacak ve insanlığı aydınlatacaktır ama temel olarak bizim içinde bulunduğumuz bu binyılımızda aydınlatacaktır. Hakemlerden oluşan yargı, yerinden yönetim, karşılıklı kaydî para, millî ordular bugün insanlar tarafından benimsenmiştir. “Demokrasi, demokrasi” diyorlar, sonra zırvalıyorlar. Demokrasi demek “içtihat sistemi” demektir…
Kâinat insan için yaratıldığına göre Kur’an Kâinat kadar önemlidir. O’nun kelamı olması bu önemini yeteri kadar anlatmaktadır.
Kur’an 1400 sene önce nurunu tamamlayacağını bildirmiştir.
Şimdi biz ne yapıyoruz?
O nuru “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” ile tanımlıyoruz. Kur’an’ı alıp tilavet ediyoruz. Bir de bakıyoruz ki III. binyılın bütün sorunlarını çözüyor. Bundan anlıyoruz ki bu kitabı getiren kimse Allah’ın resulüdür.’ (s.10; KUR’AN VE İLİM, 739. Hafta Semineri’nden.)
‘Kur’an diğer bütün kitapları da içeren mucize bir kitaptır. Bu durum diğer kitaplar için eksik bir durum değildir, aksine onların da ilâhi kitaplar olduğunu biz Kur’an’la bilebilmekteyiz. Kur’an onları tasdik eden ve destekleyen bir kitaptır, onlar da Kur’an’ın anlaşılmasını sağlayan kitaplardır.’
‘Fatiha Sûresi’nde ‘bize müstakim sıratı hidayet et’ diye dua etmeye başlarız. Ondan sonra gelen ilk sûre de Kur’an’ın Huda olduğu belirtilmiştir. Yani Kur’an hidayetle başlamakta, Kur’an’ın Huda olduğu bildirilmektedir. / “Adil Düzen” Kur’an’ın nurudur. Eksikler bize aittir, yanlışlar bizimdir; aydınlık yani nur ise O’na aittir.
Kur’an yol gösterme bakımından bütün insanlara hidayettir, yola götürme bakımımdan ise müslimlere ve müminlere hidayettir. Işık ortalığı aydınlatır ve yol gösterir. Hidayet ise helal ve haramı ortaya koyar. İnsanlar duyarlar, işitirler, anlarlar ve ona uyarlar yahut uymazlar. Dünyada uymaları için zorlanmazlar, hesabı âhirette verirler. Yani hidayet insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini öğreten bir bilgidir. Sigara içersen hastalanırsın. Bunu bilmek hidayettir. İdam cezasını kaldırırsanız anarşi olur, bu hidayettir. Boşanmayı yasaklarsanız boşanma artar.
Biz Kur’an’ı Allah’ın bize ihtiyacı olduğu için okumuyoruz. Bizim ona ihtiyacımız vardır. Allah Kur’an’ı bizim için indirmiştir. O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah’ın kendi yarattıklarına nasıl ihtiyacı olabilir ki.
“Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” Kur’an hidayetinden bizim anladıklarımızı içermektedir. Onun tetkiki ile “Adil Düzen” anlaşılmış olacaktır. Bucaklar kendi anladıkları “Adil Düzen”e uymakla yükümlüdürler. İnsanlardan Kur’an’ın istediği her söze kulak vermeleridir. Bu arada Kur’an’a da kulak verilmelidir. Başkalarını bırakın; Kur’an’a kulak vermeyi yasaklayan zihniyet en yakın arkadaşlarımızın yanında yer almıştır!..
Oysa “Adil Düzen”e uymak farzdır, uymamak şirktir. İçtihat müessesesi budur.’ (s.11)