İnsan, aile, evlilik ve ekonomi - 1
İnsan aile içinde dünyaya gelir. Ailesi ona bakar ve büyütür. Aile de ancak bir topluluk içinde var olabilmekte ve varlığını sürdürebilmektedir.
Bu şekilde aile içinde dünyaya gelen kişiye ailesi bakmakta, dolayısıyla kişi ailesine yani en başta anne-babasına ve topluluğa borçlanmakta, sonra kendisi aile kurarak ve çocuklar yetiştirerek bu borcunu eda etmiş olmaktadır.
İnsanlığın ilk ve en önemli kurumu “aile”dir. Bu kurum sağlam ise ondan sonraki kurumlar da sağlamdır; bu kurum sağlam değilse, sonraki kurumlar sağlam değildir.
*
Neden aile?.. Neden evlilik?.. Neden ekonomi?..
Bundan önceki yazımızın konusu neydi; TÜRKİYE NASIL UÇURUMA GİDİYOR?
O yazımızda özellikle ekonomik ve sosyal gidişatın ne kadar berbat olduğunu yazdık.
Bugünlerde öğrenci evleri, yurtlar, üniversiteler, zina yani evlilik dışı ilişkiler ve bu ilişkilerde dünyaya gelen çocuklar; yani bu ve bunlara bağlı meseleler gündemde…
Ayrıca…
Genel olarak iki-üç asırdan beri peşinde olduğumuz Batı dünyasında yani özellikle ABD dâhil AB ülkelerinde aile müessesesinin nasıl çöktüğü ve annesiz-babasız kalan çocuklar başta olmak üzere, bunun pek çok yönlü sosyo-ekonomik sonuçları hep gündemde…
Batı sevdalısı ve taklitçisi ülkemizde de bunun sonuçları apaçık görülmeye başlandı…
Zina serbest!.. Evlilik dışı ilişkiler serbest!.. Domuz eti serbest!.. Çok şey serbest!..
Sadece bir istatistik sonucu verelim ve meselenin vahametini idrak edelim…
Ülkemizde boşananların sayısı evlenenlerin sayısını geçmeye başladı!..
Ve…
Evlilik dışı dünyaya getirdikleri çocuklarını öldüren kadınlar ve erkekler!..
Söylenecek sözlerin ve yazılacakların bittiği yer işte tam da burasıdır…
Geriye İNSAN VE İNSANLIK adına paylaşacak ne kaldı ki?!.
*
Ama biz yine de bu önemli konumuza kaldığımız yerden devam edelim…
İnsanlar aile içinde doğarlar, insanlığa borçlanarak büyürler...
Büyüyünce evlenirler ve kendileri ailelerini kurarlar...
“Aile” birlikte yaşama ve tüketme ortaklığıdır...
Kadın çocuk doğurur, onu emzirip büyütür; yemek pişirir, evin temizlik işlerini yapar, sökükleri diker, bunlara benzer ev işlerini yapar.
Erkek ise evin yiyeceklerini ve giyeceklerini yani nafakasını tedarik eder. Savunma işleri ile kamu görevleri erkeğe aittir.
Kadın da isterse üretime katılır, servet edinebilir; ama aile masraflarına iştirak etmez.
*
Olgunluk yaşlarında karı-koca olarak çocuklarını yetiştirerek insanlığa yani anne babaları ile topluluğa olan borçlarını öderler...
Daha sonra kendi anne babalarına bakarak insanlıktan alacaklı olurlar...
Yaşlanınca da çocukları kendilerine bakar ve böylece alacaklarını alırlar...
Aile içi bölüşme katkılara göre değil ihtiyaçlara göredir.
Karının veya kocanın gücü aile ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değilse, yakınları onu desteklerler; bundan dolayı öldüklerinde bıraktıkları malları onlar paylaşırlar.
Yakınları bu görevlerini sıkıntısız yapabilmek için dayanışma ortaklıklarını kurarlar.
-HİSSÎ İHTİYAÇLARINI “DİNΔ…
-FİKRÎ İHTİYAÇLARINI “İLMΔ…
-BEDENÎ İHTİYAÇLARINI “MESLEKΔ VE
-SOSYAL İHTİYAÇLARINI “SİYASÎ DAYANIŞMA ORTAKLIKLARI” karşılar.
(Kaldığımız yerden devam edeceğiz…)