Kur’an ve nebilerin vârisi müçtehit âlimler
Canlılar başlangıçta bir hücre olarak yaratıldılar. Sonra çoğaldılar, türden türe evrimleştiler ve bugünkü zenginliğe ulaştılar. En son tür insan türüdür. İnsan türünde biyolojik değişme yoktur. Âdem ve Havva hangi genleri taşıyor idiyse biz de aynı genleri taşıyoruz. Zekâ ve kabiliyet bakımından yaşlanmadan dolayı gerilemiş olabiliriz ama esasta farkımız yoktur. İnsan diğer canlılardan farklı olarak hem bilgisizdir hem de zayıftır, ne yapacağını bilmemektedir. Elleri ve ağzı da av yapmaya elverişli değildir. İnsan “zayıf” ve “cehul”dur. Buna karşılık insana “zekâ” verilmiştir, zekâ sayesinde sorunlarını çözmektedir. Buluşlarını çocuklarına “dil” vasıtası ile aktarmakta, “eğitim” ile gittikçe yenilikler yapabilmektedir. Buna “uygarlaşma” denmektedir. Uygarlaşmalar “yeni düzenler” ile ortaya çıkmaktadır. Tarihte bu uygarlaşmaları “PEYGAMBERLER” yaptırmışlardır. Hazreti Nuh, Hazreti İbrahim, Hazreti Musa ve Hazreti Muhammed uygarlıkları getiren peygamberlerdir. Azimet sahibi bu büyük peygamberler “KİTAPLAR” getirmiş ve uygarlıkları kurmuşlardır.
SON KİTAP KUR’AN’DIR.
SON PEYGAMBER DE HAZRETİ MUHAMMED’DİR.
Bunlardan sonra artık yeni peygamber gelmeyecek, yeni kitap inmeyecektir.
KUR’AN VE HADİSLER bunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
KUR’AN yalnız yeni peygamber gelmeyeceğini bildirmekle kalmamış, ne olacağını da çok açık şekilde anlatmış, Hazreti Peygamber de açıklamaları ile bunu teyit etmiştir.
KUR’AN ESKİ KİTAPLARDAN FARKLIDIR.
Eski kitaplar düzenleri getirmişlerdir, insanların nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair kurallar koymuşlardır. KUR’AN ise kurallardan sadece örnekler vermiş, diğerlerinin ona KIYAS edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Örnek olarak; Tevrat’ta etleri haram olan hayvanlar sayılmış, KUR’AN’da ise sadece domuz zikredilmiş, diğerlerinin kıyasla bulunmasını istemiştir. Yani KUR’AN kuralların nasıl konacağını öğretmiş ama kuralar koymamıştır.
“KUR’AN” KIYAMETE KADAR İNSANLARIN SORUNLARINI ÇÖZECEK BİR KİTAPTIR. Ne var ki bu kitabın sorunları çözmesi için FIKHA yani KUR’AN’DAN HÜKÜM ÇIKARMA İLMİNE ihtiyaç vardır.
KUR’AN’DAN İTİBAREN PEYGAMBERLERİN VÂRİSLERİ ÂLİMLERDİR.
1- İLK OLARAK HAZRETİ MUHAMMED aleyhisselâm Kur’an’ı Cebrail’in öğretmesi ile uygulamış, Böylece örnek uygulama ortaya çıkmıştır. Dört halife bu uygulamayı istişare ile yürütmüşler, vahyin yerini istişare almıştır. Bu uygulamalar bizim için örnek uygulamadır. Buna “SÜNNET” diyoruz.
2- SONRA MÜÇTEHİTLER GELDİLER. Sünneti ve Kur’an’ı karşılaştırarak Kur’an’ı anlama metodunu geliştirdiler, buna “USÛL-Ü FIKIH” dediler, hükümlerle şeriat yapma ilmini kurdular. O ilme dayalı olarak oluşan FIKIH insanlığı 1000 senedir idare ediyor.
3- Günümüzün sorunlarını çözebilmemiz için bugün ulaştığımız müsbet ilim uygarlığını kavramamız gerekir. Sorunlar o ilimler sayesinde tesbit edilebilecektir. Çözümlerde o ilimlerin teknolojisi kullanılacaktır. Ayrıca, fakihler döneminin fıkıh usulünü öğrenmemiz ve o usul içinde dört delile dayalı olarak sorunları çözmemiz gerekir.
4- İşte, zamanının sorunlarını çözen ilim adamlarının adı “müçtehit”tir. Bugünkü uygarlıklar bu müçtehitler sayesinde oluşmuştur. Batılılar bunlara “doktor” diyorlar.
İki çeşit içtihat vardır. Biri; mevcut düzende sorunları çözme içtihadıdır. Fıkıhçılar buna “mezhep içinde içtihat” demektedir. Diğeri ise; düzeni değiştirecek ve YENİ DÜZEN GETİRECEK İÇTİHATLARI YAPMADIR. Bunlara “mezhep müçtehitleri” denmektedir.
Başlangıçta mezhep müçtehitleri 200 civarında idiler, sonra dörde indiler.
Bugünkü üniversiteler “mevcut düzeni sürdüren doktorlar” yetiştiriyorlar. Biz “DÜZENİ DEĞİŞTİRECEK MÜÇTEHİTLER” yetişmesine imkân sağlamalıyız. İnsanlığın geçmişinde peygamberlerin yaptıklarını bundan sonra kıyamete kadar “PEYGAMBERLERİN VÂRİSLERİ OLAN MÜÇTEHİT ÂLİMLER” yapacaklardır.