Sömürü sermayesi ve “Değişim Kooperatifleri”
Sömürü sermayesi bugün sadece ekonomiyi değil, dini, ilmi ve siyaseti de hükmü altına almıştır. Sahibi olduğu karşılıksız dolarla dünyayı istediği gibi yönlendirmektedir. Bugün mevcut olan tüm örgütler sömürü sermayesinin baskısı altındadır. Basın yani her türlü medya onun tebliğ aracıdır. Bir şey yapmak istediği zaman basına/medyaya emir verir, medya da o yöne yönelir, istedikleri kimseyi göğe çıkarır, istediği kimseyi batırır. Dolayısıyla herkes medyadan yani sömürü sermayesinden korkmaktadır.
Gizli istihbarat örgütleri de sömürü sermayesinin ikinci şahıdır. Merkezden denetlenemeyen istihbaratı parasıyla istediği tarafa yönlendirmekte, istemediği kimseleri devlet kadrolarından uzaklaştırmakta, istediği kimseleri de istediği makamlara getirmektedir.
Gizli istihbaratla yapamadığı şeyleri de mafya teşkilatı yapar. Mafyaya önce gayrimeşru işler yaptırmakta, sonra parasıyla ve rüşvetle failleri kurtarmaktadır. İdam cezasını kaldırarak ve hapishanelerde eziyeti yasaklayarak kolayca tetikçi bulmaktadır.
Mevcut milletvekilleri biliyorlar ki Ankara’da sadece maaş almakta, gösterilen istikamette parmak kaldırmakta, bunun dışında hiçbir iş yapmamaktadırlar.
Başbakanın yani hükümetin de eli kolu bağlıdır, pek bir şey yapamamaktadır.
Ordu da kendisini koruyabilmek için askeri metotlar kullanmakta, sömürü sermayesinin saldırılarına karşı önce davranıp değişik taktikler uygulamaktadır.
Bugün AK Parti iktidarı ile ordu arasında bir mutabakat var gibi görünmekte, sömürü sermayesinin saldırıları bir şekilde şimdilik bertaraf edilmektedir. Aslında öncesinde ve son on yıldan beri yapılmak istenen başkadır; askerler siyasilere saldıracak, siyasiler savunmaya geçecek, sonunda Türk ordusu ile Türk halkı karşı karşıya gelecek... Ordu da bölünerek iç savaş olacak... Bu çatışmalar devletimizi yıkacak... Asıl yapılmak istenen budur… Onlarca yıldır bu saldırılarılar değişik şekillerde bertaraf edilmekte fakat ağır bedeller ödenmekte…
Biz bu köşede başından beri iktidar partisine tavsiyelerde bulunuyoruz... Refah Partisi döneminde kendisiyle birkaç yıl birlikte çalıştığım Sayın Başbakana, bir toplantıda “artık görüşemediğimizi” söylediğimde; “Köşendeki yazıları okuyorum” demiştir!.. Sadece “okumak” yetmez; “anlamak ve uygulamak” yani “ana sorunları çözmek” gerek…
Bu yazımızın başında yazdığımız tesbiti bir kere daha hatırlayalım:
“Sömürü sermayesi bugün sadece ekonomiyi değil, dini, ilmi ve siyaseti de hükmü altına almıştır. Sahibi olduğu karşılıksız dolarla dünyayı istediği gibi yönlendirmektedir. Bugün mevcut olan tüm örgütler sömürü sermayesinin baskısı altındadır.”
Tesbit ve teşhis böyleyse, elbette her şey gibi hastalığın da bir tedavisi vardır. Peygamberler sistemine yani bize göre bunun çare ve çözümü halkın örgütlenmesidir. Bu örgütlenme “kooperatifler” şeklinde olacaktır. Peygamberler zalimlere (Nemrutlara, Firavunlara) ve zalim düzenlere karşı daima halkı örgütlemişler ve hep başarılı olmuşlardır.
Yeni düzen eski düzeni yıkmakla gelmez. Mevcut düzenden daha iyi bir düzen getirirseniz, zamanla eski işe yaramaz zalim düzen kendiliğinden ortadan kalkar.
Bugünkü örgütler iki sebeple yenilik yapamazlar. Birincisi; onlar örgüttür, güçsüzdür, keyifleri yerindedir, hâkimdirler, işlerinin bozulmasını istemezler. Tüm örgütler tutucudur. İkincisi ise; sömürü sermayesinin mutlak hâkimiyeti vardır, sermayenin etkisi altındadır. Mevcut örgütlerin sermayenin saldırısına karşı koyma araçları yoktur.
Bizim 1967’den beri İzmir’de kurduğumuz kooperatiflerde bu saldırılara karşı koyma bilgimiz ve 47 yıllık uygulamalı tecrübelerimiz vardır; kooperatiflerimiz hâlâ faaliyettedir...
Halk SEMT, HİZMET, ÇALIŞMA VE KREDİLEŞME KOOPERATİFLERİ kurarak hukuk düzeni içinde yarışacaktır. Halkımız bu “Değişim Kooperatifleri” ile örgütlenme faaliyetlerinde başarılı olursa, bu “zalim düzen” gider ve yerine bu düzenden daha ileri bir düzen yani “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” hâkim olur. Halkımız bu yeni düzeni getiremezse, sömürü sermayesinin güdümündeki zalim düzenin zulmü altında yok olup gider. Kur’an’a göre; başkaları gelir ve onlar öncekiler gibi olmaz. HAK gelince BÂTIL zâil olur...