Adalet, adalet, adalet!
05.04.2011
Napolyon sürgüne gönderildiği adada, Paris’ten haber almaya pek meraklıymış.
Sık sık eski adamlarıyla buluşur ve Paris’teki yönetim hakkında sorular sorarmış:
- Maliye nasıl gidiyor?
- Kötü!
- Peki savunma?
- İyi değil!
- Adalet!
- Fena değil. En iyi işleyen kurum adalet!
Bu cevaplar üzerine Napolyon susarmış.
Uzun bir süre Paris’ten gelen ziyaretçilerle konuşmalar böyle devam etmiş.
Ama bir gün, gelenler adaletin de bozulmaya başladığını söylemişler.
“Üzgünüz ama yargı da elden gidiyor!” demişler.
Bunun üzerine Napolyon “Çizmelerimi getirin!“ demiş. “Kurumlar bozulup, sonra zamanla düzelebilir ama adalet her şeyin temelidir. O bozuldu mu işler vahim demektir.”
Söylenti midir değil midir, bilmem ama hukukçular Napolyon’la ilgili bu hikâyeyi çok sever, sık sık anlatırlar.
Ne var ki anekdotla anlatılmak istenen doğru:
Adalet, insan toplumlarının bir arada yaşayabilmesi için hava kadar, su kadar gerekli.
Adaletsiz yaşam olmuyor.
Ama gelin görün ki insanlar, her devirde adaleti eğip bükmeye pek meraklı.
Hele bizim gibi büyük bir sarsıntı geçiren ve değerler sistemini yitiren toplumlarda bu istek daha da belirginleşiyor.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de zaman zaman, siyasetle hukuk alanları karşı karşıya geliyor.
O zaman herkesin kafasındaki formül hazır: Hukuku değiştirip, siyasete uyarlayalım, olsun bitsin.
Çünkü hukuk kural demek, siyaset ise fiili durum.
Dünya uygarlık tarihini bilmeyen ve uzun vadeli, analitik düşünme yeteneğine sahip olmayan birçok kişiye, kuralları fiili duruma göre değiştirmek cazip geliyor.
Oysa adalet gecikmeden, tarafsız ve vicdanlara uygun bir biçimde işlese; sorunları zamanında çözüme bağlasaydı bu çelişkiler doğmazdı.
Yaşadığımız sıkıntının temel nedeni, yargı organlarını bile birbirine düşüren hukuki kargaşadır.
Not: Bu yazı son derece güncel değil mi! Bugünü anlatıyor. Oysa yazıyı ilk kez dokuz yıl önce yayımlamıştım. Dokuz değil on dokuz yıl önce de olabilirdi. İşin trajik yanı da bu zaten. Devirler değişiyor, hükümetler yıkılıyor, seçimler yapılıyor, yeni hükümetler başa geliyor ama bu ülkenin temel gerçekleri değişmiyor.
YORUM:
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.
Demiş atalarımız.Bilmeyen derki acaba mal-mülk’le adaletin ne ilgisi
Olabilir?O zaman da işin içine Cehalet girer.Acaba cahil olanlardan
Adalet beklenebilir mi?
Cehaleti inceleyelim o zaman:”
Cehalet, ilmin zıddı olup, bilmeme halini ifade eder; üç şekilde görülür:
1. Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır.
2. Cehl-i mu’kab: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır.
3. Cehl-i mürekkep: Bilmediği halde, kendini biliyor zannetme veya yanlış malumatını doğru kabul etme halidir.Yanlış bilgisini ilim sanmaktır.”
Birde cehl i mürekkep sahiplerinin iktidarda olduğunu düşünün!
İşte o zaman adalet mumla aranır ve daha da kıymetlenir.
Yazara katılıyorum işe adaletten başlanmalı.,,,,,
Ama iktidar partisinin adının(ADALET VE KALKINMA PARTİSİ)başında adalet
kelimesinin olması bir şeyi değiştirmedi.Aksine dahada aranır oldu adalet.
Tek ümidimiz Adalet kelimesinin son 20-25 yıldır Adil Düzen’i çağrıştırır olması.
Bir söz duymuştum”Madem istetiyor öyleyse verecek”Bediüzzzaman Said
Nursi hazretlerinin sözüydü herhalde .Bizde tasdik edelim ve ısrarla isteyelim.
İnşaallah gelmesi yakındır…