Bakış açısı
1133 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Sivil itaatsizlik 27 Mart 2011 Pazar

Sivil itaatsizlik

 

Herhangi bir eylem, eylemi yapanın iddialarıyla değil yaratacağı sonuçlarla değerlendirilir. BDP’nin politikasının Kürtlerin taleplerini gerçekleştirmek amacıyla yapılmadığı yaratacağı sonuçlara bakılırsa anlaşılır. İktidar geçmişte uygulanan politikalara karşı çıkmış ve bölücülük ithamını bile göze alarak herkesin kimlik ve kültürel haklarına saygı göstereceğini söylemiş, bu tavır kendisine yönelik en ağır eleştirilerin sebebi olmuştur. BDP bu olumlu gelişmeyi destekleyecek bir politika yerine eleştirilere hak verdirecek bir tavır sergilemiştir. Oysa ılımlı bir tavır sergileseydi bugün çok daha ileri bir konuma geçmek mümkün olurdu. BDP hiçbir şeyle tatmin olmayacağını, istekleri yerine getirilirse daha fazlasını bulmaya çalışacakları intibaını yaratmıştır. Çünkü amacı Kürtlerin konumunu iyileştirmek değildi ve Kürt taleplerini başka politikaların aracı olarak kullanıyordu.

- BDP Kürtlere değil başka hesaplara hizmet ediyor. İktidarın uzattığı ele karşılık kol istiyor. Hepsini isteyebilir.

- Bu değerlendirme tam değildir. Kürt halkından kopmamak için öyle konuşmak zorunda olabilir.

 

İzledikleri politikalar o kadar bıkkınlık yaratmıştı ki TÜSİAD yeni anayasa tartışılırken mutluluğun bölünmekten daha önemli olduğunu söylemek zorunda kalmıştı. Bu, ülkemizdeki etkili bir kitlenin, soruna barışçı bir çözüm imkanı olmadığını, tedavi edilemeyen bir organın kesilip atılmasının daha iyi olacağını düşündüğü anlamına geliyordu.

- Tüsiad mutluluk bölünmekten daha iyidir demiştir.

- Tüsiad’ın mutluluğu başka Türk halkının mutluluğu başkadır. Hangi bölünen abat olmuş!

 

İzlenen politikanın bu amaca yönelik olduğunu sanmıyorum. Bölge büyük güçlerin ilgi alanındadır ve küçük bir grubun kaprislerine feda edilip istenmeyen bir sonuca yol açılamaz. Bu durumda bölgenin nasıl bir şekil almasının düşünüldüğünü ve Kürtlerin bu yeni yapılanmada yerinin ne olacağını hesaplamak gerekir.

- Bölge büyük güçlerin ilgi alanındadır. Kürtleri hesaba katıp sorunları çözmeliyiz.

- Çözüm bir milyondan az olan illere ayırarak illeri bağımsız il haline getirmemiz ile mümkündür. Tüm ülkeye aynı statü uygulanmalıdır. Farklılık bölücülüktür.

 

Kürtler içinde yaşadıkları her ülkeyle sorunludur. Irak’ta işbirlikçi, İran ve Suriye’de asi konumundalar. Türkiye tüm sorunları demokratik bir yaklaşım içinde çözmek isterken onlar çatışarak ve bu çatışmadan zaferle çıkarak bir şeyler elde etmek istiyor. Biz mücadele eder ve istediklerimizi alırız havası içindeler. Oysa biri mücadele yolunu seçerse diğerine bu mücadeleden başarıyla çıkmak istemekten başka yol kalmaz. Öyle şeyler söylüyorlar ki bunun art niyetli olduğundan kimsenin şüphesi kalmıyor. Mesela silahlı eylem bizim hakkımızdır ama buna karşı tedbir almak ve silah kullanmak demokratik bir hak değildir deniyor.

- Silahlı ayaklanma hakkımızdır. Ama devletin silah kullanması haklılık değildir diyorlar.

- Savaş kuvvete dayanır. Dünya onların arkasında. Bizden güçlüler. O zaman da silah kullanmayın ha deniyor. Haklılar. Ne var ki elin gücü güç değildir. Biz de askerler silah kullandı diye yargılamıyor muyuz.

 

Uygulanan politikalar Kürtlerin daha mutlu olmasıyla ilgili değildir. Mesela taleplerinin ve projelerinin içinde bölgenin ekonomik kalkınması yer almamakta, sosyal değişimden söz edilmemektedir.

- Gaye bölge halkının mutluluğu değildir.

- Aç mağdur olan halkın istismarıdır. Suç bizdedir. Ülkenin sorunlarını Adil Düzen’le çözmeliyiz.

 

Bölgenin yeni düzeni için şunu söyleyebiliriz: Suudi Arabistan ve Mısır Sünni Arap aleminin temsilcisi olacak ve İran’ın temsil edeceği Şii alemin karşısında yer alacaktır. Şiilerin Rusya, Sünnilerin ABD ile yakınlaşması beklenir. Bu bir çatışmanın değil farklılaşmanın işaretidir.

- Sünnîler ABD Şiîler de Rusya yanlısı olacaklardır.

- Yeni düzen de nüfusları 30 ile 100 milyon arasında olanlar ulusal devletler kuracaklardır. Bloklaşma olmayacaktır. Sömürme sona erecektir.

 

Irak’ın bölünmesi söz konusudur ama bağımsız bir Kürt devletinin kurulması söz konusu değildir ve Kürtlerin yaşadıkları ülkeyle uzlaşmaları şarttır. Türkiye ne asimilasyon ne de reddetme peşinde değildir aksine bölgedeki her etnik grup ve inançla uzlaşmak istemektedir.

- Türkiye asimile peşinde değildir. Uzlaşma peşindedir.

- Türkiye’de asimile olmuştur. Türkiye’de Türküm diyen herkes Türk’tür. Alt kimliklerini isteyenler koruyacaktır. Gelecekte her ilin ayrı alt kimliği olacaktır.

 

BDP’nin politikasının Kürtlerle hiçbir ilişkisi yoktur. Sadece önümüzdeki seçimler ve ondan sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde etkili olmak için kullanılmaktadırlar.

- BDP kullanılmaktadır.

- Türkiye’deki halkların mecliste temsilcileri olmalıdır. Türkiye’deki mezheplerin mecliste temsilcileri olmalıdır. Bunlar sabırla ülkemize sadık ırk ve din mensubu olmalıdır.

 

 

 

Bakış açısı 2 Nisan 2011 Cumartesi

Mahir KAYNAK

Bakış açısı

Geçmişte siyasi akımları ya da ülkelerin rejimlerini sağcı solcu olarak tasnif eder ve onların konumlarını belirlerdik. Şimdi bu kriter önemini kaybetti ve artık hem kişilerin siyasi tercihlerini hem de rejimleri demokrat ya da otoriter olarak sınıflandırıyoruz. Ben bu sınıflandırmalara geçmişte de katılmadım şimdi de önemsemiyorum. Önemli olanın ülkenin dünya dengelerindeki yeri olduğunu ve rejiminin de buna göre belirleneceğini düşünüyorum. Mesela İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, büyük güçler dışında, hiçbir ülkenin kendi rejimini belirlemediğini, Sovyetlerin payına düşenlerin komünist, ABD’ninkilerin de demokrat olmak zorunda olduklarını gözlemliyordum.

Bugün devlet dediğimiz ve toprak bütünlüğünü savunduğumuz Ortadoğu ülkelerinin sınırlarının İngiltere tarafından bir cetvelle çizildiğini, rejimlerinin ve yöneticilerinin onun tarafından belirlendiğini, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin etkisi altına girdiklerini görüyorduk. Bu ülkeleri komşularından ayıran hiçbir şey yoktu, İngiltere kendine göre bir yapı geliştirmişti. Mesela Türkiye ile Suriye arasındaki sınır bir demiryolu hattıydı ve bu hat iki halkı birbirinden farklılaştırıyor hatta bazen düşman haline getiriyordu.

- Rejimler düzenler, Batılılar tarafından çizilmiş cetvelli sınırlar içinde onların isteğine göre uygulanıyordu.

- Uygarlık ulusal değildir. Uygarlık beşeridir. Bir grup uygarlığı elinde bulundurur. Batı uygarlığı Sermayenin Hıristiyanları kullanarak oluşturduğu uygarlığıdır.

 

Bu ülkeler arasındaki ayrışmayı sürekli kılmak için her birinde farklı bir tarih algılaması yaratılması ve birbirine benzemeyen yanlarını bularak bunun kalıcı hale gelmesi sağlanmalıydı. Bu bazen farklı kabile reislerinin başa geçirilmesiyle, halkın benzerliğinin göz ardı edilerek kabilelerin farklılığını ön plana çıkarmakla gerçekleştiriliyordu. Bugün Libya’da yaşanan bu değil mi?

- Uluslar farklılaştırılıyordu.

- Bir devlet 30 milyondan az olamaz, 100 milyondan fazla olamaz. Her devletin resmî dili vardır. Uzun zaman bir devlet içinde yaşayanlar ulus olurlar. Ulus olanlar devletlerini kurarlar.

 

Bir gücü etkisiz hale getirmenin en iyi yolu bu gücü yıkmak değildir. Onu kendi içinde ayrıştırır ve birbiriyle çatışır hale getirirseniz sonuca gayet rahat ulaşırsınız. Bu ülkemizde en çok kullanılan yoldur. Mesela 12 Eylül öncesine Emniyet solcu ve sağcı olarak ayrışmış ve birbiriyle çatışır hale getirilmişti. Bugün farklı kriterlerle benzer bir durum yaratılıyor ve halkın güveni zedeleniyor. Bununla yetinilmediği, yargı içinde de aynı projenin uygulanmak istendiği gözleniyor. Herhangi bir kurumda farklı görüşte kimselerin bulunması doğaldır ama bunlardan birinin diğerini düşman ilan etmesi ve etkisizleştirmeye çalışması kabul edilemez. Herkes serbestçe düşüncesini söyler, şikayeti varsa hiyerarşi içinde amirlerine ulaştırır ve son kararı yetkili kişi verir. Yapılanları doğru bulmuyorsanız ve ciddi olumsuzluklar yaratacağını düşünüyorsanız istifa eder düşüncelerinizi halka anlatırsınız.

- Devlet kurumlarını ve kurumlar içinde grupları birbirine düşürmek devleti yıkmanın en kolay işidir.

- Devlet güce dayanır. Orduda gruplar olamaz. Yaş kararları onun için temyiz edilemez. Diğer kurumlar da hakemlerden oluşan bağımsız yargı denetiminde olacaktır. Silahlı güç yargı kararlarını uygulayan güç olur demek budur.

 

Bugün siyasetteki olumsuzluklar bürokrasiye yansımaktadır. Bir muhalefet partisi iktidarı ülkeyi bölmeye çalışmakla itham ederse bürokrat emre itaatsizliği vatanseverlik sayabilir. İktidarı destekleyenler suçun bireysel olduğunu unutup ‘geçmişte asker darbe yaptı, şimdi de yapar’ der ve askeri demokrasinin düşmanı ilan ederse halkın bu kuruma güveni kalmaz. Yarın bir savaşa girerseniz onun her yaptığının yanlış olduğunu söyleyenlere inanılır ve siz savaşın psikolojik boyutunu kaybetmiş olursunuz. Suçluluk bireyseldir. Onu buna iten sebepleri de görmek gerekir. Ülkeye hizmet ettiğini sanırken suç işleyenlere emir verenleri de soruşturun.

- Suç bireyseldir. Devlet emir komuta ile yaşar. Failin yanında amirdir hatırlanmaktadır.

- Sivil yönetimde amirin memuru cezalandırma yetkisi yoktur. Dolayısıyla suçlu olan emir veren değil yasak emri yerine getirendir. Askerlikte ise üst astı cezalandırabilir. Suçlu olan ast değil emri veren üsttür. Bu ayrımı yapmadığınızda hiçbir sorunu çözemeyiz.

 

Yorum:

 

Bir beden zayıfladığı, aç kaldığı, sağlık şartları dışına çıktığı zaman mikroplar virüsler de bedene girer onu hasta eder ve öldürür. Ölmek istemeyenler sağlık şartlarına riayet etmelidirler. Bir topluluk da sağlıklı bir düzeni kuramamışsa iç dış düşmanlar harekete geçer onu yıkarlar. Bu doğanın değişmez kanunudur. Türkiye Cumhuriyeti sosyal sağlık şartlarına mutlaka ulaşmalıdır:

a)  Yüze yakın illere ayrılmalıdır. Bir ilin nüfusu bir milyondan fazla olmamalıdır. 300 binden de az olmamalıdır. İller içlerinde bağımsız olmalıdır. İç güvenliği kendilerinin oluşturduğu zaptiye tarafından sağlanmalıdır. Orta öğrenimini kendi dilleri ile yapabilmelidirler. Kendi illerinde kendilerine özgü paraları olmalıdır.

b)  Hakimlik sistemi yerine hakemlik sistemi getirilmelidir. Hakemleri taraflar seçmelidir. Hakem kararları kesin olmalıdır. İller ile devlet eşit kişiliğe sahip olmalıdır.

c)  Basın yayın ulaşım gibi hizmetleri bölgeler arası devlet yapmalıdır. İl içindeki hizmetleri illerin kendileri yapmalıdır. Orta işletmelerden alınan vergiler illerin olmalıdır. Bunlar il içinde kurulmalıdır. Bölge merkezlerindeki iller devletin olmalıdır. Büyük işletmeler buralarda kurulmalı ve buranın vergileri devlete ait olmalıdır. İllere devlet bir şey ödemeyecek. İller de devlete bir şey ödemeyecektir. Herkes kendi yağıyla kavrulacak.

d)  Türkiye 12 bölgeye ayrılmalı. Her bölgenin merkez illeri merkezden yönetilmeli. Burası bağımsız olmalıdır. Her bölge merkezinde bir ordunuz olmalıdır. O ordunun askerleri başka bölgelerden gelmelidir. Ülke bütünlüğü böyle korunmalıdır. Eyalet sistemi katiyen uygulanmamalıdır.

e)  Ekonomi bakımından herkese aş ve herkese iş ilkesi benimsenmelidir. Bunun için halka faizsiz sipariş kredisi verilmelidir. Yıllık ihtiyaçlar siparişler yoluyla temin edilmelidir. Devlet ayrıca artan emeğe çalışma kredisini verecektir. İşverenler borçlanacaktır. Halk çalıştığı gün yevmiyesini devletten alacaktır.

İşte sorunları bu şekliyle çözdüğünüz zaman mikroplar virüsler çekilip giderler. Yoksa ölmeniz haktır. İlahi kanun böyledir.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 95 | Tarih: 3.04.2011
Ruşen Çakır
“Yandaş medya” tartışmalarına bilimsel bir yaklaşı
1248 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Hakan
Fethullah Gülen durumun farkında
Kin, nefret, düşmanlık
1230 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
İdam Cezası
1207 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Zülfü Livaneli
Adalet, adalet, adalet!
1152 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Bakış açısı
1133 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Paranın Saltanatı
1101 Okunma
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler