Baykal komplosu parti içinden mi hazırlandı?
Bugünlerde mektup yağıyor ve bu mektuplarda ‘benim bile aklıma gelmeyen’ çok şey var. Mesela Aysen Amar isimli okurumuz şöyle demiş; “Hiç kimse merak etmiyor ‘İklim Bayraktar da Oda TV’dekilerle aynı ekiptendi, aynı suçlamalara tabiydi ama neden salındı’ diye. Evli, bir çocuk annesine ‘Baykal’ın taciz ettiği iddiası karşılığı tutuklanmayacağı’ sözünün verildiğine kimse inanmıyor mu, inanmak mı istemiyor(...) Savcının hakkında daha önce ciddi şikayetler olmadı mı, dava açılmadı mı?
İklim Bayraktar genç ve küçük çocuğu olan bir anne(...) Peki, seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’nu ‘Baykal’a komplo kurma şüphelisi yapmak için’ Baykal’ın bir gazeteciyi taciz ettiği iddiasını getirmesi ve bu iddia ile de serbest bırakılması neden olmasın”.. Bunun yanında asıl meselenin Halk TV’nin Soner Yalçın tarafından alınıp seçim öncesi “yandaş kanallara alternatif, muhalif görüşleri de sunan bir kanal olarak kullanılmasını engellemek” olduğunu düşünenler oldukça fazla..
AKILDA KALAN NE?
Ben başlangıçta bu konuyu fazla kafa yormadan dinlemiştim çünkü duyduğumuz saçmalıkların haddi hesabı yok ve kafama ‘tüm saçmalıkları yükleyerek’ ihanet ediyormuşum gibi bir duyguya kapılıyorum artık. Şimdi düşününce İklim Bayraktar’ın hangi nedenle, darbe planı ile nasıl bir ilişki kurularak gözaltına alınmış olduğu hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığımızı, konuşulan ve sonuçta akıllarda kalan tek şeyin ise “Baykal ve komplo” sözcükleri olduğunu görüyorum.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE ÇAKARKEN
İklim Bayraktar-Baykal olayı adeta nedensiz şekilde daha doğrusu ‘özellikle cemaat faaliyetleriyle ilgili yazdıkları kitaplar, yaptıkları haberler nedeniyle’ gerçekleşen gazeteci tutuklamalarına yurt içi ve dışından gelen tepkilerin “Evet basın özgürlüğü önemli” kalıp cümlesiyle başlayıp “ama efendim basın özgürlüğü de bu komplolar değildir, siyasetin illegal yollardan manipülasyonu değildir” benzeri sözlerle TV’lerden püskürtülmesini sağladı. Ve tabii, bir taşla birkaç kuş; aynı zamanda “Birinci kaset olayı üstüne yıkılmaya çalışılıp tüm gayretlere rağmen başarılamayan” Kılıçdaroğlu’nu “Baykal’a 2’nci komplo”nun da içinde göstermeyi.. Asıl önemlisi, bu ve benzeri olaylar sadece Genel Başkanı yıpratmakla kalmayacağından yaklaşan seçimde ‘partiye olan güveni’ de esaslı şekilde etkilemeyi..
NEDEN HEP O?
İyi ama kardeşim sormaz mısınız; Neden bu cinsel içerikli komplolar hep ‘Baykal’ın adı etrafında’ dönüyor, başka siyasetçi mi yok, başka komplo mu bulunmuyor?.. Ayrıca şu anda Baykal eskisi kadar önemli bir rakip veya siyasi figür de değil, Kılıçdaroğlu veya bir başkası onunla niye uğraşsın? Bunlar ortada olduğuna göre acaba Baykal bugüne kadar pek az siyasetçide görülmüş şekilde “ismi etrafında dönüp duran ve aslında daha çok magazincileri ilgilendirecek dedikodulara ya da komplo iddialarına” kendisi mi neden olmaktadır? Öyle değilse, neden hep o?
NORMAL ŞARTLARDA OLMAZ
1- Normal şartlarda Muharrem İnce gibi “kendisiyle ilgili normal haber ve yorumlara” bile pek titizlenen ve üstelik evli bir siyasetçi “evli bir kadın gazeteciyi gece yarısı haber için bile baş başa, araba içinde görüşmeye çağırmaz ve üstelik içkili ise hiç çağırmaz (en azından partisi açısından da buna hakkı yoktur). Çağırdıysa da duyulacağını hesaba katarak “Kılıçdaroğlu’na bozuldum, onun sözlerini haber yap” demez, babasının kızı olsa bile..
2- Normal şartlarda evli bir kadın gazeteci de evli bir siyasetçi ile gece yarısı evini, eşini, çocuğunu bırakıp haber için buluşmaz, ertesi günü yok mu bunun? Haberi gece mi yazacak, insanları aptal yerine koymasınlar. Rakip partiden birini o gece görüntülemesini, yazmasını istiyorsa adresi mesajla yazar, isteyen gazeteci de gider, buluşmaya yine gerek yoktur.
BU TEKLİFİ YAPMAZ
3- Yetişkin bir kadın gazeteci Baykal tarafından tacize uğramışsa ona söylenecek söz “kafanız mı güzel” değildir, ilk girişimde çeker gidersiniz. Olayı anlatacak merci de yeni Genel Başkan veya yardımcıları değildir, şikayeti varsa yargıya gider veya yazarak olayı topluma duyurur. Ayrıca Kılıçdaroğlu’na “bana kayıt malzemesi verin, onu kayda alayım” demez zira yüzde yüz kabul edilmeyeceğini, her şeyi bir yana bırakın “bir tuzak ihtimalini”, hele de böyle bir dönemde mutlaka düşüneceğini bilir.
TELEFON DİNLEME BİLİNİRKEN..
4- Telefonların dinlendiği kesinlikle bilinen bir dönemde (eğer özellikle yakalanmak istemiyorlarsa) bir gazeteci de, siyasetçi de “olay yaratacak konuşmaları, ‘başbaşa yemek’ gibi buluşma tekliflerini” dinlemeye takılacak şekilde konuşmaz.
5- Saygı Öztürk Perşembe günü “İklim Bayraktar’ın hükümete yakın bir gazeteciye ‘beni gazetenize alın, size Oda TV’cilerin ne yaptıkları konusunda bilgi aktarayım’ dediğini” o gazetecinin ağzından yazdı. Bu da Bayraktar’ın ‘komplo, dolap çevirme işlerinde hiç acemi olmadığını’ anlatıyor.
İFADELER DEĞİŞTİ
6- Deniz Baykal’ın 8 Mart’taki ifadesiyle 10 Mart’taki ifadeleri çok farklı.. 8 Mart’ta kendisine sorulan “Taciz iddiası için ne düşünüyorsunuz” sorusuna “İnsanların sağduyusuna güveniyorum, aklı başında insan ne düşündüyse ben de onu düşündüm” cevabını vermiş; “Genel Başkanımız da içine çekilmek isteniyor” demiş (ki aklı başında insan “yeter artık, bıktık taciz olaylarından” diye düşünür).. Sonra iki gün içinde tamamen değiştirerek “Kemal Bey taciz iddiasını duyduğunda beni aramalıydı.. İklim Bayraktar açıkça benimle birlikte olmak istedi, kasete almak için çırpındı” demiş. Bunları başta neden sakladı?
ORGANİZE KOMPLO MU ACABA?
Ve arkasından ortaya CHP eski MYK Üyesi Savcı Sayan çıkıyor ve “Baykal’a karşı organize komplo devam ediyor, Baykal sahipsiz değildir, herkes haddini bilsin. Hükümet bu komployu kimin yaptığını bulsun vs..” Baykal şu anda genel başkan olmadığına göre bu sözler kime şüphe topluyor sizce?
Tablo ve bazı gazetelerde dün atılan “Gandi gate” gibi manşetler bu olayın CHP içinden işbirliği ile ve “CHP’nin oylarının, Kılıçdaroğlu’nun kredisinin yükselmesini önleme, böylece Baykal’ın genel başkanlığını tekrar gündeme getirme amaçlı yapılmış olabileceğini” de akla getiriyor..
Ergenekon’la en ufak alakası yok ama öte yanda; böyle bir olayın kullanılması için ortada öyle çok alan var ki, seç seçebildiğin kadar!..