Kısa bir süre önce Türk aşireti ile Metinan aşiretine bağlı Temelli ailesi arasındaki husumeti sona erdiren beş bin kişinin katıldığı bir barış yemeği verildi. BDP başkanı Demirtaş ve bazı üst düzey BDPliler yemekte hazır bulundular. Bu şölen gerçekte Kürt sorununun doğru anlaşılması için incelenmeye değer.
- Geçmişte toprak ekonomisi vardı. Artan nüfus aşiret çatışmalarıyla dengeleniyordu. Devlet aşamasına geçildiğinde hukuk düzeni kuruldu. Savaşlar devletler arasına kaydı. Ticaret dönemine geçemeyen geri yerler aşiret anlayışına devam etti. Şimdi sanayileşme başladığı için aşiretler arasında barışlar da başlamıştır.
Çeyrek asırdır devam eden Kürt sorununun temelinde bölücülük olduğu genel kanaat olmasına rağmen başından beri bu görüşe katılmadım ve şu sorulara cevap aradım: Sosyalist bir ideolojisi olan PKK bölgedeki aşiret yapısının devamına izin verir mi ya da bölgenin egemen gücü olan aşiretler sosyalist bir hareketi destekler mi? Eğer görünen manzara gerçekse ve bir tarafta sosyalist bir örgüt diğer yanda aşiret yapısı varsa bunlar birbirinin hasmı olmak zorundadır.
- Dünyadaki çatışmalarda ne din ne de rejim birinci derecede rol oynamaz. Sorun ekonomik sorundur. Din ve rejimler gruplaşmalara vesile olur ve çatışmalarla nüfus dengesi sağlanır. Bu sebeple sol ile BDP anlaşır. Çünkü sol amaç değil araçtır. BDP aşiretçiliği korumuyor, Adil Düzen’i getirmesi gereken Türkiye getirmediği için o devleti uyarıyor. Adil Düzenci ol diyor. Halkıma huzur getir, refah getir diyor. Bilinçsizce de olsa bunu anlatıyor.
Bölücülük bir kitlenin tüm sınıfları tarafından desteklenirse başarılı olur ve genelde kurtuluş hareketi adını alırlar. Kendi içinde hiçbir şart altında uzlaşmaları mümkün olmayan iki grubun beraberce bir amaca hizmet etmesi mümkün değildir. Bu arada bazı ilginç gelişmeler de gözleniyordu. Türk aşiretinden PKK’ya katılımlar olurken Temelli ailesinden korucular çıkıyordu. Şimdi şu soruya cevap aramalıyız: PKK ile korucular farklı dünya görüşüne sahip insanlardan mı oluşuyor yoksa birbiri ile çatışma halindeki aşiretlerden her biri birini mi destekliyor? Güneydoğu’da görev yapan emekli bir albay öldürülen teröristler için öldürenlere para verildiğini söylüyor. Öldürülenlerin terörist olduğundan emin misiniz yoksa hasımlar birbirini öldürüp teröristi bertaraf ettiklerini mi ileri sürdüler? Yani hasımlar arasındaki kavgada devlet tarafların birini parayla ödüllendirdi mi?
- Kürtler bölünmek istemiyorlar, adalet istiyorlar. Ekmek istiyorlar. Yani Adil Düzen’i istiyorlar. Adalet, hakemler sistemiyle gelecek. Ekmek, halka kredi sistemiyle gelecek. İstenen şey basit, yapılacak şey de basit. Ama iktidarlar kulaklarını tıkar, gözlerini kapatırlarsa uçuruma doğru yol alınır. Yanlış ne söylüyoruz. Yanlışlarımızı gösterin. Daha iyi çözümünüz mü var getirin karşılaştıralım.
Bölgedeki bu mücadelede devlet aşiretlerin yanında yer aldı. Bunun birinci sebebi seçilmişlerin aşiretlerin desteklediği kimseler olması ve onların siyasi dengede belirleyici rol oynamaları ikinci sebep devletin silahlı mücadele yapanların yanında yer almasının doğru olmaması.
- Devletin aşiretlerin yanında yer alması doğrudur. Hazreti Muhammed de kabile reislerini değiştirmedi. Sadece bölge valilerini atadı. Türkiye 100’den fazla ile bölünerek, bir ilin nüfusu 300 binden az olmayacak, 1 milyondan da fazla olmayacak. Yerinden yönetim gelecek. Halk isterse ağalık dönemini yaşatır, isterse patronluk dönemine geçer. İsterse Adil Düzen’i getirir. İller yarış içinde olurlar. Başarılı olanlar sonunda ülkeye hakim olur. Yahut her bölge kendi yönetim şeklini üretir.
Sorunun çözümünde önerdiğim yol şu oldu: Bölgedeki feodal yapıyı değiştirip serbest rekabet esasına dayanan bir ekonomik yapı kurulsun. Toprak reformu yaparak bölgede tarımın önde olması yerine gücü olanların sanayi kurmaları teşvik edilsin: Bu sanayinin tarıma dayalı olması da mümkündür. Yani toprak reformu ile bazı kişileri küstürmek yerine ağaları patrona dönüştürmenin daha kolay olduğunu düşünüyordum. Ancak bazı teşvikler bölgede sanayi kurulmasına harcanmadı, parası olanlar batıda yatırım yaptı.
- Ekonomi bakımından Adil Düzen’e geçmek için kural şudur. Önce devlet kendisi yenilik yapar, sonra halka veya vakıflara devreder. Devlet ülkede sanayileşme planlamasını yapar. Erbakan buna başlamıştı durdurdular. Fabrika döner sermayesini de içerir. Fabrika toprak sahiplerine toprak karşılığı satılır. Devlet halktan toprak alır. Fabrikada yalnız hisse sahibi olanlar yahut onların önerdiği kişiler alınır. Sonra topraklar aile işletmeleri şeklinde planlanır. Ora halkına taksitle satılır. Halk tarımdan artakalan zamanlarını sanayide değerlendirir. İki taraftan gelir sahibi olduğu için toprakları da sonunda alır. Böylece Adil Düzen’e göre modern sanayi ve tarım işletmeleri kurulur.
Bugün demokratik özerklik talep edenler bölgedeki yapıyı korumak amacını güdüyorlar. Yani devlet sosyal yapıyı değiştirecek herhangi bir girişimde bulunmasın ve sistem aynen devam etsin diyorlar. Barış yemeğine BDP’nin hazır bulunması ve yemekte bir araya gelerek sağlanana benzer bir barışı Türkiye ölçeğinde talep etmeleri yapının devam etmesinden yana olduklarının bir delilidir ve bu partinin sol bir dünya görüşüne sahip PKK’nın destekçisi olduğu iddiası anlamsızdır. Amaçları bu hareketi desteklediklerini söyleyerek onu kontrol altına almak ve sisteme yönelik mücadeleyi devlete karşı mücadeleye dönüştürmekti
- Adil Düzen’de devlet sosyal yapıyı değiştirmez. Ekonomik yapıyı da zorlamadan değiştirir. Fabrika yapar toprakla satanlar devreder. Onları fabrikaya alır. Sonra faizsiz olarak toprakları da kendilerine satar. Sonra illeri her bakımdan bağımsız hale getirir. Onlar kendi siyasi ve ekonomik yapıyı kurarlar. İller yarışa girerler. Başarılı olanların nüfusları çoğalır. Bir milyondan fazla olunca bölünürler, 300 000’den aşağıya düşünce illikten çıkarılır. İlçeler komşu illere devredilir. Böylece uygarlaşma devam eder.
Son sözüm şudur: Ekonomik ve sosyal yapıyı çağdaş hale getirin ve geri kalanı unutun.
- Biz de öyle söylüyoruz: Ekonomik ve sosyal yapıyı adil hale getirin ve geri kalanı unutun. Ne var ki çağdaş hale getirmek yerinde durmaktır. İnsanlık uçak gibidir. Durursa düşer. Muasır medeniyetin fevkine çıkın kalanı unutun. Mustafa Kemal 77 sene önce bunu söyledi. Mahir bey bile hala onların gerisinde.
Barış yemeği 3 Ekim 2010 Pazar yazının özeti
- Doğudaki beş bin kişilik barış şölenine BDP yetkilileri katıldı. Aşiretçilik sosyallikle karşı karşıyadır. Aşiret kavgasında aşiretlerden kimi, kimi zaman PKKcı kimi zaman da korucu oluyor. PKK ve koruculuk istismar ediliyor. Tarım ekonomisinden sanayi ekonomisine geçmeliyiz, aşiret ağalarını fabrika sahibi yapmalıyız demedim. Batıda yatırım yapıldı. BDP PKK’yı değil, toprak ekonomisindeki aşiret yapısını korumak istiyor.
Özet Yorum:
- Ekonomik planlama yapılmalıdır. Ülkenin nerelerinde hangi sınai kuruluşlarının kurulması gerektiğini belirlenmelidir. Sonra fabrikaları kurmalıdır. Oradaki toprak sahibi ağa veya halktan toprağı alıp fabrikayı satmalıdır. Fabrikada hissesi olan o fabrikada çalışmalıdır veya istediğini çalıştırmalıdır. Sonra toprakları modern aile işletmeleri haline getirmelidir. Yine köylüye satmalıdır. Bu aşiret davalarını sona erdirir, PKK’yı da bitirir.
• Global strateji 9 Ekim 2010 Cumartesi yazısının özeti
PKK sorun değil, başörtüsü de sorun değil. Sorun iki kutuplu düzen yıkıldı. İnsanlıkta dengesizlik var. Süper güçler güçlerini yitiriyor. Denge kurulmasa dağınık çatışmalar devam eder. Yeni denge kurulacak. Sorun ABD ve AB ilişkileri ve Çin’in durumu. Rusya ve ABD geçmişte birlikte savaştı. Düşmanı yenince de kendileri kutuplaştı. Şimdi Çin ve AB’ye karşı birleşir mi?
Özet Yorum:
ABD ve AB kapitalist. Çin ve Rusya sosyalist. Rejimler üzerinde denge bunların bloklaşması üzerine kurulur. ABD ve Rusya arasında çıkar çatışması yok. Çin ile AB arasında da çıkar çatışması yok. Böylece gruplanabilirler. Gelecekte Adil Düzen gelecek gruplaşma olmayacak. Ulus devletler silahlı güç olacak. Kıtalar ise insanlık tarafından barış içinde olacaktır. “Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası”nda bu sorunlar çözülmüştür.