Barış yemeği
1065 Okunma, 4 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Kısa bir süre önce Türk aşireti ile Metinan aşiretine bağlı Temelli ailesi arasındaki husumeti sona erdiren beş bin kişinin katıldığı bir barış yemeği verildi. BDP başkanı Demirtaş ve bazı üst düzey BDPliler yemekte hazır bulundular. Bu şölen gerçekte Kürt sorununun doğru anlaşılması için incelenmeye değer.

-       Geçmişte toprak ekonomisi vardı. Artan nüfus aşiret çatışmalarıyla dengeleniyordu. Devlet aşamasına geçildiğinde hukuk düzeni kuruldu. Savaşlar devletler arasına kaydı. Ticaret dönemine geçemeyen geri yerler aşiret anlayışına devam etti. Şimdi sanayileşme başladığı için aşiretler arasında barışlar da başlamıştır.

 

Çeyrek asırdır devam eden Kürt sorununun temelinde bölücülük olduğu genel kanaat olmasına rağmen başından beri bu görüşe katılmadım ve şu sorulara cevap aradım: Sosyalist bir ideolojisi olan PKK bölgedeki aşiret yapısının devamına izin verir mi ya da bölgenin egemen gücü olan aşiretler sosyalist bir hareketi destekler mi? Eğer görünen manzara gerçekse ve bir tarafta sosyalist bir örgüt diğer yanda aşiret yapısı varsa bunlar birbirinin hasmı olmak zorundadır.

-       Dünyadaki çatışmalarda ne din ne de rejim birinci derecede rol oynamaz. Sorun ekonomik sorundur. Din ve rejimler gruplaşmalara vesile olur ve çatışmalarla nüfus dengesi sağlanır. Bu sebeple sol ile BDP anlaşır. Çünkü sol amaç değil araçtır. BDP aşiretçiliği korumuyor, Adil Düzen’i getirmesi gereken Türkiye getirmediği için o devleti uyarıyor. Adil Düzenci ol diyor. Halkıma huzur getir, refah getir diyor. Bilinçsizce de olsa bunu anlatıyor.

 

Bölücülük bir kitlenin tüm sınıfları tarafından desteklenirse başarılı olur ve genelde kurtuluş hareketi adını alırlar. Kendi içinde hiçbir şart altında uzlaşmaları mümkün olmayan iki grubun beraberce bir amaca hizmet etmesi mümkün değildir. Bu arada bazı ilginç gelişmeler de gözleniyordu. Türk aşiretinden PKK’ya katılımlar olurken Temelli ailesinden korucular çıkıyordu. Şimdi şu soruya cevap aramalıyız: PKK ile korucular farklı dünya görüşüne sahip insanlardan mı oluşuyor yoksa birbiri ile çatışma halindeki aşiretlerden her biri birini mi destekliyor? Güneydoğu’da görev yapan emekli bir albay öldürülen teröristler için öldürenlere para verildiğini söylüyor. Öldürülenlerin terörist olduğundan emin misiniz yoksa hasımlar birbirini öldürüp teröristi bertaraf ettiklerini mi ileri sürdüler? Yani hasımlar arasındaki kavgada devlet tarafların birini parayla ödüllendirdi mi?

-       Kürtler bölünmek istemiyorlar, adalet istiyorlar. Ekmek istiyorlar. Yani Adil Düzen’i istiyorlar. Adalet, hakemler sistemiyle gelecek. Ekmek, halka kredi sistemiyle gelecek. İstenen şey basit, yapılacak şey de basit. Ama iktidarlar kulaklarını tıkar, gözlerini kapatırlarsa uçuruma doğru yol alınır. Yanlış ne söylüyoruz. Yanlışlarımızı gösterin. Daha iyi çözümünüz mü var getirin karşılaştıralım.

 

Bölgedeki bu mücadelede devlet aşiretlerin yanında yer aldı. Bunun birinci sebebi seçilmişlerin aşiretlerin desteklediği kimseler olması ve onların siyasi dengede belirleyici rol oynamaları ikinci sebep devletin silahlı mücadele yapanların yanında yer almasının doğru olmaması.

-       Devletin aşiretlerin yanında yer alması doğrudur. Hazreti Muhammed de kabile reislerini değiştirmedi. Sadece bölge valilerini atadı. Türkiye 100’den fazla ile bölünerek, bir ilin nüfusu 300 binden az olmayacak, 1 milyondan da fazla olmayacak. Yerinden yönetim gelecek. Halk isterse ağalık dönemini yaşatır, isterse patronluk dönemine geçer. İsterse Adil Düzen’i getirir. İller yarış içinde olurlar. Başarılı olanlar sonunda ülkeye hakim olur. Yahut her bölge kendi yönetim şeklini üretir.

 

Sorunun çözümünde önerdiğim yol şu oldu: Bölgedeki feodal yapıyı değiştirip serbest rekabet esasına dayanan bir ekonomik yapı kurulsun. Toprak reformu yaparak bölgede tarımın önde olması yerine gücü olanların sanayi kurmaları teşvik edilsin: Bu sanayinin tarıma dayalı olması da mümkündür. Yani toprak reformu ile bazı kişileri küstürmek yerine ağaları patrona dönüştürmenin daha kolay olduğunu düşünüyordum. Ancak bazı teşvikler bölgede sanayi kurulmasına harcanmadı, parası olanlar batıda yatırım yaptı.

-       Ekonomi bakımından Adil Düzen’e geçmek için kural şudur. Önce devlet kendisi yenilik yapar, sonra halka veya vakıflara devreder. Devlet ülkede sanayileşme planlamasını yapar. Erbakan buna başlamıştı durdurdular. Fabrika döner sermayesini de içerir. Fabrika toprak sahiplerine toprak karşılığı satılır. Devlet halktan toprak alır. Fabrikada yalnız hisse sahibi olanlar yahut onların önerdiği kişiler alınır. Sonra topraklar aile işletmeleri şeklinde planlanır. Ora halkına taksitle satılır. Halk tarımdan artakalan zamanlarını sanayide değerlendirir. İki taraftan gelir sahibi olduğu için toprakları da sonunda alır. Böylece Adil Düzen’e göre modern sanayi ve tarım işletmeleri kurulur.

 

Bugün demokratik özerklik talep edenler bölgedeki yapıyı korumak amacını güdüyorlar. Yani devlet sosyal yapıyı değiştirecek herhangi bir girişimde bulunmasın ve sistem aynen devam etsin diyorlar. Barış yemeğine BDP’nin hazır bulunması ve yemekte bir araya gelerek sağlanana benzer bir barışı Türkiye ölçeğinde talep etmeleri yapının devam etmesinden yana olduklarının bir delilidir ve bu partinin sol bir dünya görüşüne sahip PKK’nın destekçisi olduğu iddiası anlamsızdır. Amaçları bu hareketi desteklediklerini söyleyerek onu kontrol altına almak ve sisteme yönelik mücadeleyi devlete karşı mücadeleye dönüştürmekti

-       Adil Düzen’de devlet sosyal yapıyı değiştirmez. Ekonomik yapıyı da zorlamadan değiştirir. Fabrika yapar toprakla satanlar devreder. Onları fabrikaya alır. Sonra faizsiz olarak toprakları da kendilerine satar. Sonra illeri her bakımdan bağımsız hale getirir. Onlar kendi siyasi ve ekonomik yapıyı kurarlar. İller yarışa girerler. Başarılı olanların nüfusları çoğalır. Bir milyondan fazla olunca bölünürler, 300 000’den aşağıya düşünce illikten çıkarılır. İlçeler komşu illere devredilir. Böylece uygarlaşma devam eder.

 

Son sözüm şudur: Ekonomik ve sosyal yapıyı çağdaş hale getirin ve geri kalanı unutun.

 

-       Biz de öyle söylüyoruz: Ekonomik ve sosyal yapıyı adil hale getirin ve geri kalanı unutun. Ne var ki çağdaş hale getirmek yerinde durmaktır. İnsanlık uçak gibidir. Durursa düşer. Muasır medeniyetin fevkine çıkın kalanı unutun. Mustafa Kemal 77 sene önce bunu söyledi. Mahir bey bile hala onların gerisinde.

 

Barış yemeği 3 Ekim 2010 Pazar yazının özeti

-       Doğudaki beş bin kişilik barış şölenine BDP yetkilileri katıldı. Aşiretçilik sosyallikle karşı karşıyadır. Aşiret kavgasında aşiretlerden kimi, kimi zaman PKKcı kimi zaman da korucu oluyor. PKK ve koruculuk istismar ediliyor. Tarım ekonomisinden sanayi ekonomisine geçmeliyiz, aşiret ağalarını fabrika sahibi yapmalıyız demedim. Batıda yatırım yapıldı. BDP PKK’yı değil, toprak ekonomisindeki aşiret yapısını korumak istiyor.

Özet Yorum:

-          Ekonomik planlama yapılmalıdır. Ülkenin nerelerinde hangi sınai kuruluşlarının kurulması gerektiğini belirlenmelidir. Sonra fabrikaları kurmalıdır. Oradaki toprak sahibi ağa veya halktan toprağı alıp fabrikayı satmalıdır. Fabrikada hissesi olan o fabrikada çalışmalıdır veya istediğini çalıştırmalıdır. Sonra toprakları modern aile işletmeleri haline getirmelidir. Yine köylüye satmalıdır. Bu aşiret davalarını sona erdirir, PKK’yı da bitirir.

• Global strateji 9 Ekim 2010 Cumartesi yazısının özeti

PKK sorun değil, başörtüsü de sorun değil. Sorun iki kutuplu düzen yıkıldı. İnsanlıkta dengesizlik var. Süper güçler güçlerini yitiriyor. Denge kurulmasa dağınık çatışmalar devam eder. Yeni denge kurulacak. Sorun ABD ve AB ilişkileri ve Çin’in durumu. Rusya ve ABD geçmişte birlikte savaştı. Düşmanı yenince de kendileri kutuplaştı. Şimdi Çin ve AB’ye karşı birleşir mi?

Özet Yorum:

ABD ve AB kapitalist. Çin ve Rusya sosyalist. Rejimler üzerinde denge bunların bloklaşması üzerine kurulur. ABD ve Rusya arasında çıkar çatışması yok. Çin ile AB arasında da çıkar çatışması yok. Böylece gruplanabilirler. Gelecekte Adil Düzen gelecek gruplaşma olmayacak. Ulus devletler silahlı güç olacak. Kıtalar ise insanlık tarafından barış içinde olacaktır. “Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası”nda bu sorunlar çözülmüştür.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
11.10.2010
02:48

ÜSTAD’ın seçtiği yazar önemli biri:

Prof. Dr. MAHİR KAYNAK...

MAHİR KAYNAK yazılarını cumartesi-pazar günleri yazıyor ve Mahir Kaynak’ın bazı "pazar günü yazıları"nı yorumlayamıyor;

"TEHLİKELİ İLİŞKİLER" yazısı gibi: Pazar, 10.10.2010

Yazıda özellikle bir ülke var:

ÇİN.. ÇİN.. ÇİN...

Ve TÜRKİYE...

"TEHLİKELİ İLİŞKİLER" işte bu iki ülke arasında cereyan ediyor;

TÜRKİYE İLE ÇİN ARASINDA TEHLİKELİ İLİŞKİLER!!!

Ve diğer ülkeler:

ABD, RUSYA, HİNDİSTAN, İRAN, yine İRAN...

ORTADOĞU ÜLKELERİ VE AFRİKA...

- Geçen hafta ÇİN BAŞBAKANI TÜRKİYE’Yİ ZİYARET ETTİ...

- Daha öncesinde ÇİN UÇAKLARI İLE TÜRK UÇAKLARI, TÜRKİYEDE İLK DEFA GİZLİ(!) ASKERİ TATBİKAT YAPTI...

Daha başka şeyler de var ama ben uzatmayayım ve sizi

MAHİR KAYNAK’ın "TEHLİKELİ İLİŞKİLER" yazısı

ile baş başa bırakayım...

ÜSTAD vakit ayırıp belki bu yazıya da "YORUMLAR" yazar...

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi ile birlikte;

-Pazar günü SP’nin İst. İl Divanı’na katıldım-

İşte o divandaki heyecan ve coşkudan mülhem:

Allah’ın NİZAMI (MNP),

Allah’ın SELAAMETİ (MSP),

Allah’ın REFAHI (RP),

Allah’ın FAZİLETİ (FP) ve

Allah’ın SAADETİ (SP) ve de elbette

Allah’ın "ADİL DÜZEN"i ÜZERİNİZE OLSUN...

Mahir Kaynak - Star

2010-10-10

-------------------------------------------------------------------------------

Tehlikeli ilişkiler

Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Ven Ciabao’nun ülkemizi ziyareti ve yapılan anlaşmalar memnuniyetle karşılandı. İki ülke arasındaki ticarette ülke paralarının kullanılması ve doların devre dışı bırakılması ayrıca sevindirdi. Bana göre bu ziyaret ve varılan mutabakatlar bazı riskler taşıyordu.

Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler Çin ile ticari ilişkilerini sınırlandırmak isterken bizim bu kapıyı sonuna kadar açmamız hangi sonuçları yaratır? Çin bu sınırlandırmalara karşı yeni pazarlar aramaktadır. Gerçi Türkiye için öngörülen ticaret hacmi Çin için çok önemli değildir ama bu yakınlaşmanın getireceği siyasi yararlar vardır. Çin ihracata dayalı bir ekonomi politikası izlemektedir ve yeni pazarlara ihtiyacı vardır. Ortadoğu bu hedefe uygundur ve böylece Rusya’nın tek petrol ve doğalgaz sağlayan ülke olması da önlenecektir. Çin Türkiye’yi Ortadoğu’ya yönelik bir atlama taşı olarak kullanmak istemektedir.

Çin ekonomik olarak kalkındıkça iç talep artacak ve kendi doğal kaynakları hammadde ve özellikle tarımsal ihtiyacını karşılayamayacaktır. Bu açığı kapatmak için Çin ve Hindistan Afrika’yı gözüne kestirmiştir. Türkiye buraya açılan bir kapı olarak görülmektedir.

Anlaşmalar ticari ilişkilerle sınırlı değildir ve Çin stratejik ortak kabul edilmektedir. Bu durum, başta ABD ve Rusya olmak üzere, diğer güç odakları tarafından olumsuz karşılanacaktır. Birçok kişinin Rusya ile Çin’i yakın görmesi yanlıştır ve Rusya için tek tehdit Çin kaynaklı olabilir. ABD Çin’i bir tehdit olarak saymamaktadır ama yeni ekonomik anlayışı Çin’in sınırlandırılmasını gerektirmektedir. ABD’nin çok büyük dış ticaret açığının önemli bir bölümü Çin kaynaklıdır ve ABD bu açığı kapatmaya çalışmaktadır. Çin parası Yuan’ın değerlendirlmesini istemesi ve ithalata bazı sınırlamalar koyması bu amaca yöneliktir. ABD dış ticaret açığını kapatırken mahrum kalacağı malları içerde üretecek bir strateji izlemekte, küçük işletmelere kredi desteği sağlamaktadır.

ABD’nin İran’a yönelik sertlik politikasının nedeni nedir? Eğer rejim sorun olsaydı başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer İslam cumhuriyetlerine de aynı tavrı takınması gerekirdi. Rusya’nın yakın ilişkiler içinde olduğu İran’a karşı giderek olumsuzlaşan tavrının arkasında da aynı neden vardır. İran Çin’le yakın ilişki içindedir ve bu durum her iki ülkeyi de rahatsız etmektedir.

Türkiye’ye yönelik eksen kayması iddiaları Ortadoğu’ya yönelmesinden kaynaklanmamaktadır. Bölgede etkinliğimizin artmasını, başta ABD olmak üzere, bu iddiayı ileri sürenler de istemektedir ama bunun temel şartı onlarla aynı politikaları izlememizdir. Eğer hem bölgede etkin olur hem de yeni büyük güç odağı olmaya çalışan Çin ile birlikte olursak buna göz yummazlar. Zaten bize yönelik eleştirilerin temelinde İran’la ilişkilerimiz vardır.

Amacım Çin’le ilişkilerimizin yanlış olduğunu söylemek değildir. Sadece bunun yaratacağı sonuçları anlatmaya çalışıyorum. Bir örnek durumu açıklamaya yardım eder. Cumhurbaşkanımız Çin’i ziyaret etti ve Urumçi’de Çinliler’le Türklerin dost olduğunu söyledi. Bir hafta sonra bölgede kan aktı ve düşmanlığımız tescil edildi.

Reşat Nuri Erol
11.10.2010
03:06

SP İZMİR İL DİVANI’nda da önemli şeyler söylenmiş, önemli mesajlar verilmiş; bu arada yazılan "YORUMLAR"da da önemli detaylar ve vurgular var...

MİLLÎ GÖRÜŞ "ASRIN HİKÂYESİ" ...

SAADET’TEKİ İSTİFALAR ABARTILDIĞI GİBİ DEĞİL

11 Ekim 2010 02:34

Numan Kurtulmuş’un istifa ettiği Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Prof. Dr. Oya Akgönenç, ’’Partimize içeriden çökertme operasyonu uygulanıyor’’ dedi. Saadet Partisi’nin 17 Ekim 2010 tarihinde yapacağı büyük kongre öncesinde İzmir il başkanlığının Aylık Divan Toplantısı yapıldı. İl başkanlığında yapılan toplantıda partililere hitap eden Oya Akgönenç, Milli Görüş’ün "asrın hikayesi" olduğunu söyledi. Saadet Partisi’nin moralini bozmaya çalışanlar olduğunu belirten Akgönenç, şunları söyledi:

"Son derece önemli bir karar günündeyiz. Milli Görüş olarak birçok defa bu şekilde karar vermek durumunda kaldık. Bir AKP çıkardılar, bizi böldüler. Birileri bunun yetmeyeceğini, bu hareketin gömülüp üstüne beton dökülmesi gerektiğini söylemişti. Şimdi ise içerden çökertme operasyonu uygulanıyor. Saadet Partisi’nin içi boşaltılmak isteniyor. Moralimizi bozmaya çalışıyorlar. Bizi tanıyamamışlar. Böyle olaylar moralimizi bozamaz. Aksine bizi daha da çelikleştirir. Gün bunlara direnme günüdür. Başımızı dik tutmamız ve kendimize her zamankinden fazla inanarak çalışmamız gerekiyor."

İzmir İl Başkanı ve Olağanüstü Kongre Çağrı Heyeti Üyesi Şerafettin Kılıç ise partiden istifaların kamuoyuna yansıtıldığı boyutta olmadığını, sadece beklenen bazı ayrılmalar yaşandığını söyledi.

Genişletilmiş İl Divan Toplantısı’na il ve ilçe yönetimleri, gençlik kolları ve kadın kolları ile Büyük Kongre İzmir Delegeleri katıldı.

AA

Yorumlar: Toplam 10 Yorum Yapılmış

mesud akgül / 2010-10-11 08:57:22 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-9

hayata geçirmesini isteyenlerle; Millî Görüş kökenli iki parti ile Türkiye demokrasisini işletecek sistemi kurmaya çalışan Erbakan arasında yaşanmaktadır.Peki, sonuç ne mi olur? Millî Görüş’ün 40 yıllık mücadelesi boyunca TC’yi kuran Batı güdümündeki İttihat ve Terakki kökenli partiler sürekli zemin kaybedip yok olurken, güçlenen Millî Görüş kökenli partilerden biri olarak AKP bugün ülkeyi yöneten konumda bulunmaktadır. Millî Görüş’ün asıl temsilcisi Saadet Partisi ise tek sorunu genel başkanlık.

mesud akgül / 2010-10-11 08:54:26 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-8

Sadece çok küçük bir azınlık ise ne yapılırsa yapılsın inkârcı olarak kalır. Sonuçta Millî Görüş kökenli iki partili sistemle demokrasi işletildiğinde diyalektik rekabetle toplum Müslümanlaştırılır. Nasıl ki İttihat ve Terakki kökenli sağ ve sol partiler bu diyalektik rekabet sonucu milletimizi İslam’dan uzaklaştırıp sekülerleştirerek Batı tipi materyalist bir toplum haline getirdiyse. Türkiye’deki örtülü siyasi mücadele temelde, İttihat ve Terakki kökenli iki partinin sağda ve solda birlik projesi

mesud akgül / 2010-10-11 08:52:30 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-7

olan demokrasi ile aynı şekilde toplumu hak-batıl ayırımı ile olabildiğince Müslümanlaştırmak istemektedir. Sadece çok küçük bir azınlık ise ne yapılırsa yapılsın inkârcı olarak kalır. Sonuçta Millî Görüş kökenli iki partili sistemle demokrasi işletildiğinde diyalektik rekabetle toplum Müslümanlaştırılır. Nasıl ki İttihat ve Terakki kökenli sağ ve sol partiler bu diyalektik rekabet sonucu milletimizi İslam’dan uzaklaştırıp sekülerleştirerek Batı tipi materyalist bir toplum haline getirdiyse.

mesud akgül / 2010-10-11 08:51:49 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-6

Yine ne yaparsanız yapın herkesi mümin de yapamazsınız. Çünkü Yüce Yaratıcı insanların bir kısmını ne yaparsan yap inanacak şekilde, diğer bir kısmını ise ne yaparsan yap inanmayacak şekilde yaratırken, bir üçüncü kategoriyi de iyiye yönlendirilirse inançlı, kötüye yönlendirildiğinde inkârcı olacak şekilde yaratmıştır. İşte Siyonist Batı güdümlü demokrasiler sağ ve sol ayırımı ile toplumun bu büyük çoğunluğunu inkârcı ve materyalist yapmaya çalışırken; Millî Görüş ise çağın yaygın bir yönetim biçimi olan

mesud akgül / 2010-10-11 08:50:44 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-5

diğer kesimi de demokratik özgürlük içerisinde inkârcı olmayı tercih edebilmektedir. Zaten İslam dinde zorlamayı yasaklamıştır. “Benim dinim bana, senin dinin sana” diyerek zor, baskı ve her türlü dayatmayı reddetmektedir. Batıdaki uygulama toplumu isteyen inanır isteyen inanmaz şeklinde kategorize etmek yerine, sağ-sol diye kategorize ederek her iki kesime de inkârcılığı ve materyalizmi dayatmaktadır. Bu ise insanlığın yaratılışına aykırıdır. Ne yaparsanız yapın herkesi inkârcı yapamazsınız.

mesud akgül / 2010-10-11 08:49:57 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-4

Önce ANAP 4 eğilimi birleştirdi. Sonra da AKP bunu bir şekilde tekrarladı. Artık şu anda Türkiye’de, sağ-sol temelinde değil, millî-gayri millî şeklinde politikaların rekabet ettiği bir ortamda siyaset yapılıyor. Solcular bile ulusalcı oldu! Sağ-sol ayırımı toplumun her iki kesimini inkârcı, materyalist yapmayı amaçlıyor. Bu ise insanlık fıtratına aykırıdır. Çünkü insanların hepsini asla inkârcı yapamazsınız. Hak-batıl ayırımında toplumun bir kesimi olabildiğince inançlı yapılmaya çalışılırken diğer

mesud akgül / 2010-10-11 08:48:38 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-3

hak-batıl (millî- gayri millî) ekseninde rekabete soktu. Erbakan bir Millî Selamet Partisi mitinginde halka şöyle hitap ediyordu: “Yahudi seçimleri yazı-tura oyununa çevirmiş. Parayı havaya atıyor yazı geliyor CHP seçimi kazanıyor, Yahudi iktidar oluyor. Tura geliyor Adalet Partisi seçimi kazanıyor yine Yahudi iktidar oluyor. Biz bu parayı dik tutturacağız, dik!” Gerçekten 12 Eylül 1980 askeri darbesi silindir gibi sağın da solun da üzerinden geçti ve artık Türkiye’de sağ-sol ayırımı unutuldu.

mesud akgül / 2010-10-11 08:48:04 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-2

ediyor… Sosyalistler kazanıyor. Sosyalizm bu kez bölünüp sosyalistlerle komünistler birbiriyle rekabet ediyor bu kez komünistler kazanıyor. Toplum sonuç olarak giderek radikalleştirilip komünizme doğru sürükleniyor. demokratik diyalektik Türkiye’de halkı sağ ve sol olarak iki farklı kesimde kategorize etti. Sağcı ve solcu partiler birbirleriyle rekabet ederek toplumu İslam’dan uzaklaştırdı. Erbakan ve Millî Görüş ise bu gidişatı durdurarak toplumu yeniden Müslümanlaştırmak için

mesud akgül / 2010-10-11 08:47:06 MİLLİ GÖRÜŞ ASRIN TEK GERÇEĞİ-1

Batıda demokratik diyalektiğin tarihi seyri her iki tarafı da materyalist olan sağ ve sol partilerin birlikte toplumu sekülerleştirip dinden uzaklaştırması şeklinde yürütüle geldi. Bunun için sağ kendi içinde liberal ve faşist yöntemlerle toplumu Darwinist mantıkla dinden uzaklaştırıp sekülerleştirmeye çalışırken; yine aynı mantıkla sol ise sosyal demokrasi ve komünizm rekabetinde bir diyalektik yürüttü. Örneğin nazari olarak şöyle bir yol ve yöntem belirleniyor: Sosyal demokratlarla sosyalistler rekabet

Ziyaretçi / 2010-10-11 08:39:16

Üye olmayanlar bile genel merkeze istifa dilekçesi gönderiyor. Amaç SP’de deprem yaşanıyor dedirtmek.

Reşat Nuri Erol
11.10.2010
03:23

Bugünkü (11.10.2010) MİLLİYET gazetesinde uzun bir röportajda

NUMAN KURTULMUŞ, HERŞEYİ AÇIKCA ANLATTI!

Uzun röportajın devamı yarın/mış.

Çok kısa bir özet aktarıyorum, tamamını erak edenler oradan okur;

Benden sadece önemli "YORUM" lar:

11 Ekim 2010 09:19

İftar baskını için ’28 Şubat’tan daha ağırdı’ diyen Numan Kurtulmuş, yeni partinin logosu da olmak üzere merak edilen tüm sorulara cevap verdi. İşte Kurtulmuş’la yapılan o röportaj... Kurtulmuş, “Yüzde 35, yüzde 47 gibi oylar aldı Ak Parti, ama tüm toplumu kucaklayarak Türkiye’de bir dönüşüm sağlayacak, milletin gerçek taleplerini siyasete taşıyabilecek bir iradeyi ortaya çıkaramadılar.

Eğer biz Milli Görüş’ü bir şahıstan ya da sadece bir partinin çalışmalarından ibaret görürsek yanılırız. Kendi anladığım Milli Görüş gömleğini çıkarmadım, ama birileri bizim bu gömleğimizi yırtmaya çalıştı, ona da müsaade etmedik. Erbakan’la görüşme konusuna gelince herhalde bayramda ararım” diyor.

Yorumlar

Toplam 7 Yorum Yapılmış

mesud akgül / 2010-10-11 09:46:30 GÜCÜNÜ HAK’TAN ALMAK, GÜCÜNÜ BASINDAN ALMAK-5

isabetsiz olduğu bir yana Kerbela olayını gerçekleştirenler de meşru lideri (Hz. Ali) tanımayıp zorla hükümran olmak isteyen bir zihniyetin beğenisini kazanarak vali olmak isteyen hırslı bir komutanın eseridir. Söyler misiniz bu örnek kime daha çok yakışıyor?

mesud akgül / 2010-10-11 09:45:37 GÜCÜNÜ HAK’TAN ALMAK, GÜCÜNÜ BASINDAN ALMAK-4

,“reform-değişim” adı altında kendi değerlerini karalayarak “batılda” mekân edinme, batıla yaranma, hoş görünme çabasından başka bir şey değildir.Hele Numan’ın o “Kerbela” sözü, hiç düşünülmeden sarf edilen bir sözdür ve çok manidardır. Kime, hangi mesaj verilmek istenmiştir? “Emevi fıkhı” diyerek ehl-i sünnete karşı çıkıp karalayan reformist dini kanadın siyası kanadıyla mı karşı karşıyayız? Lüks otelin “Kerbela’ ya benzetilmesinin ne

mesud akgül / 2010-10-11 09:43:52 GÜCÜNÜ HAK’TAN ALMAK, GÜCÜNÜ BASINDAN ALMAK-3

”.(Zahiri güçcüklerden korkarak onlara sığınmayı önler) Adı “yeni” de olsa batıla “hoş görünmek” için kendi geçmişini ve değerlerini küçük görme üslubu, tanıdık bir üsluptur. Kendinden olana şahin, düşmanına güvercin olan bu üslup, hayatını Batı normlarına göre formatlamaya çalışan, kendi değerleri ile ayakta durabileceği ümit ve cesaretini kaybetmiş her zümreden taklitçi insanın üslubudur. Yoğun olarak “DİN” ve “SİYASET” alanında yaşanan bu durum,

mesud akgül / 2010-10-11 09:41:58 GÜCÜNÜ HAK’TAN ALMAK, GÜCÜNÜ BASINDAN ALMAK-2

1- Her şart ve durumda, her zaman ve mekanda var olan;zamana,şartlara ve kişiler göre değişmeyen “ölümsüz gerçek”.(Her hal ve durumda ümitsizliğe düşmeyi önler) 2- Mevki, makam,servet,şan şöhret,üstüne promosyon olarak ay ve güneş de yere indirilip verilse “değiştirilemeyecek” olan biricik kıymet.(Davasını,liderini,ahiretini satmayı önler) 3- Dağları yerinden oynatacak güce sahip düşmanlar karşısında da olsa yenilmeyen ve her zorbanın hakkından gelen “mutlak Galip”.

mesud akgül / 2010-10-11 09:41:09 GÜCÜNÜ HAK’TAN ALMAK, GÜCÜNÜ BASINDAN ALMAK-1

Bir şeyler başarmak isteyenler elbette bir takım kaynaklardan güç almalıdırlar ancak, bu kaynak meşru olmalı ve meşru bir amaç için kullanılmalıdır. Milli Görüş, kaynağı Hak olan,gücünü “Hak’tan alan” ve her zaman “Hakkı” üstün tutan bir görüştür.Onun için güçlüdür,onun için içerden ve dışardan sergilenen bütün ayak oyunlarına rağmen ayaktadır,ayakta kalmaya da devam edecektir. Bir Milli Görüşçüye ,“HAK” denilince üç şey anlar;

Ziyaretçi / 2010-10-11 09:39:00 Ayıp..2

Lütfen sizde işinize bakın. Anlıyorum sizin için dikkat çekmenin en güzel yolu bu ama bu size yakışmıyor Numan Bey..Yapın siyasetinizi gelin gündeme...Böyle her hafta bu konularla ilgili yeni demeçler nereye kadar? Ben SP’li bir vatandaşım. Biz bu olaylardan çok yara aldık sizde yaralandınız.ama insanlar yara aldıkları konuları deşmezlerki yaraları açılmasın. Sizde öyle yapın geçmiş geçti yarınlara bakın.bu tarzınız A.şenere çok benziyor. O’da sadece AKP’ye vurmayı siyaset zannediyor...

Ziyaretçi / 2010-10-11 09:34:33 Ayıp..1

Numan Bey sizin hakkınızda konuşmak istemiyoruz. Ama sizin tek derdiniz SP...Tamam herşey bitti işinize baksanıza...İftar baskınında kamera kayıtları var şikayetçi olun diyoruz olamıyorsunuz neden kendi adamlarınız.Biz konuyu kapatmak istedikçe siz konuşuyorsunuz.Amacınız sadece Sp oylarını almak mı? neden yeni siyasetinizi ön plana çıkarmıyorsunuz. Sizin için daha iyi olur. Çocuk gibi davranmayın lütfen herşey geride kaldı. Bizim sizinle derdimiz yok ve sizinle ilgili negatif şeyler konuşmak istemiyoruz.

niyaziv
13.10.2010
11:28

Hocam, AKP bu ekonomik yaklaşımla başarılı olamaz diyorsunuz.Lakin baktığımızda veya televizyonlardaki açıklamalarda büyüme aldı başını gitti diyor, işssizlik azaldı, enflasyon düştü gibi yayınlar var. Bu gelişmeler neden kaynaklanıyor. İyi yönetildiğimizden mi yoksa bizim göremediğimiz birşey mi var işin içinde?





Sayı: 70 | Tarih: 10.10.2010
Mehmet Şevket Eygi
Tesettürde İran Modeli
1334 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Döneğin türküsü
1229 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Emir demiri keser mi?
1224 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Mülkün Garantisi Adalet Ya Adaletin Garantisi?
1198 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
CHP başörtüsü (türban) sorunundan kaçamaz
1151 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Barış yemeği
1065 Okunma
4 Yorum
Süleyman Karagülle
Fehmi Koru
Savaş değil barış
1035 Okunma
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Türban Düğümü
983 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Reşat Nuri Erol
İşte bu kadar!
962 Okunma
6 Yorum
Ilker Ardic