Batı medyası Türkiye’deki darbe girişimi maskaralığından sonra, ülkede İran benzeri bir İslam Diktatörlüğü kurulması olasılığını tartışıyor.
Ben bu tartışmaların çok geç kaldığı kanısındayım.
Tam 7 yıl önce bu sütunda yazdığım bir yazıdan bazı alıntılar yapmak istiyorum. Ayrıntıları bir yana bırakırsak, İran’daki dönüşümü çok kaba hatlarıyla şöyle özetlemek olanaklı:
1) Önce Mollaların önderliğinde, Komünistler ve liberaller “özgürlük” ve “demokrasi” savaşı için birleşti.
2) Başta Amerika, Batı ülkeleri Şah devrildikten sonra, iktidar Komünistlerin eline geçmesin diye Humeyni’ye “destek” verdi.
3) Şah devrilince Mollalar, iktidarı geçici olarak komünistlerle paylaştı.
4) Yargıya el kondu. Yargı sistemi Mollaların denetimine geçti.
5) Generaller idam edildi. Yerlerine polis şefleri getirildi. Ordu Mollaların denetimine girdi.
6) İşçi komitelerine Mollalar sızdı. Sol hareket ve örgütlenmeler güçsüzleştirildi.
7) Referandum yapıldı. Halkın oylarıyla “demokratik bir biçimde!” İran İslam Cumhuriyeti yani Şeriat rejimi kuruldu.
8) Ortaya çıkan anarşik ortamdan da yararlanılarak Mollaların karşısındaki tüm muhalefet bastırıldı, Komünist TUDEH partisi tasfiye edildi. Komünistler sokaklarda avlandı. Binlerce kişi idam edildi.
9) İran deneyiminden çıkan sonuç: “Özgürlük” ve “Demokrasi” adına… İslamcıların önderliğinde… Batı’nın desteğiyle… Devlet önce çökertiliyor… Sonra yenisi kuruluyor… Yeni kurulan Şeriat Devleti kimseye nefes aldırmıyor!
***
İran olayının Şah’ın otoriter diktatörlüğünden, Humeyni’nin totaliterdiktatörlüğüne geçiş olduğunu anımsayalım...
Buna karşılık, Türkiye’nin iyi kötü 70 yıllık bir demokrasi deneyimi yaşadığını ve bu deneyimi sürdürmek için büyük bedeller ödediğini bilelim!
Ama son darbe maskaralığının, bir İslami örgütlenme tarafından, Parlamenter rejimi bekleme odasına aldığını ilan eden, yine İslami ideoloji kaynaklı bir iktidara karşı yapıldığını...
Meydanları dolduran kalabalıkların “demokrasi koruyuculuğuna”, Siyasal İslam sloganları ile soyunduğunu...
Siyasal İslam’dan demokratik rejim çıkmayacağını...
Bu anlamda, ülkedeki Demokratik rejimin “Kırk katır mı kırk satır mı” açmazıile karşı karşıya kalabileceğini de fark edelim. Ağırlığımızı “Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti”nden yanakoyalım:
Türkiye Cumhuriyeti’nin, kanla, savaş kazanılarak imzalanan LozanAntlaşması’yla kurulduğunu unutmayalım.
Lozan Barış Antlaşması’nın 93. yıldönümü nedeniyle, 24 Temmuz 2016 Pazar günü, İnönü Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Adalar Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Adalar Temsilciliği’nce saat 16.00’da Heybeliada İnönü Evi’nde bir toplantı düzenlenmiş.
Toplantıda değerli araştırmacı Tarihçi-Yazar Sinan Meydan bir konferans verecek...
Keşke İstanbul’da olsaydım!
Hazımsızlık
Kimi kesimlerde siyasal islamın -ki bu terimlere karşıyım- demokrasi ile bağdaşmaması hâlâ hakimmiş. Hatta daha ilerisi Türkiye'nin İran'laşması fikri de sinmiş değil. Erdoğan'a karşı ki hazımsızlık da kuvvetle muhtemeldir ki, kabul görmek istemedikleri islam sevdasındandır. Demokraside var olup, islamda olmayan nedir? Hangi hak ve özgürlükler kısıtlanmış durumdadır?