Karanlık Bir Yılı Noktalarken…
1103 Okunma, 1 Yorum
Can Dündar - Milliyet
Vahap Alma

 

Sabancı Müzesi’nde Miro sergisini gezdim.

Beyaz tuval üzerine, cıvıldaşan renklerle serpiştirilmiş “Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” gördüm; bir dâhinin sihirli parmaklarında, masalsı isimler alıp çocuksu çizgilere dönüşmüşlerdi.

Dönüşen sadece onlar da değildi:

Bir yük çuvalı, yağlıboyalarla makyaj yapmıştı.

Bir tırmık, heykel kostümü giyinmişti.

Bir su vanası, “Kaçan Kız”ın kafasını süslemişti.

Bu rüya kaçkını kıyafet balosundan, basamaklarında ateşböceklerinin yürüdüğü merdivenlerle semaya çıkılıyordu.

Oradan bakıldığında, yaşadığımız dünya ve tanıdığımız nesneler bambaşka görünüyordu.

***

Yan salonda, Miro’nun hayatını anlatan belgeselde, Katalan sanatçının faşizm ve iç savaş dönemi eserlerinden örnekler vardı. Hiç de sergide gördüklerimize benzemiyorlardı.

Ne kuş kanadında çiy damlaları, ne kız çocuklarını uyutan örümcek ağları; o masal isimlerden eser yoktu.

Yumruklar sıkılı, suretler gergin, renkler koyuydu. Formu bozulmuş, eğilip bükülmüş figürler isyan kokuyordu.

Siyah gelip tuvalin başköşesine oturmuştu.

Karanlık salondan, yeniden Miro’nun rengârenk düş bahçesine çıkmak, Franco diktasından demokrasiye geçmekti sanki...

***

Sergiyi gezerken, az ötemdeki bir kadının, yanındaki delikanlıya fısıldayarak tabloları tarif ettiğini işittim.

İster istemez kulak misafiri oldum.

Önünde durdukları resmi anlatırken, “Çocuksu çizgiler kullanmış. Sanki kâğıda mürekkep damlamış gibi” diyordu.

Muhatabı, “Yani sanatsal değeri yok mu” diye sorunca, “Olmaz olur mu” dedi:

“Ben doğayı, kuşları, kadınları böyle gördüm, demek istiyor. Bazı resimler siyah ağırlıklı… Siyah çok baskın bir renktir. Ama diğer resimlerde renkler çok canlı…”

Kafamı kaldırıp onlardan yana baktım.

Resim bilgisine sahip olduğu anlaşılan kadın, yanındaki arkadaşının başparmağını yavaşça tuvalin yüzeyine sürtüyordu.

Delikanlı, diğer elinde bir beyaz baston tutuyordu.

***

Onları izlerken, karanlığı ve engelleri düşündüm:

Acaba görme engelli ziyaretçi, “Siyah çok baskın bir renktir” cümlesini işitince ne hissetmişti?

“Tanırım o dünyayı” hüznü mü geçmişti içinden?..

Yoksa tersine, ateşböceklerinin aydınlattığı bir merdivenin hayaline tutunarak, kulağına fısıldananların açtığı kapıdan çıkıp karanlığı aşmış mıydı?

Sanat, o merdivenin adı mıydı?

***

Karanlık bir yıl geçirdik biz de… Yumruklarımız sıkılı; suretlerimiz gergin…

Gecenin daha da uzayacağına inananlar yılgın…

Lakin engel tanımayanlar, karanlıkta da görmenin, karanlığı yenmenin yollarını biliyor.

Siyahın baskısının ilelebet sürmeyeceğini, kara bulutları ebemkuşaklarının deleceğini görüyor.

Okuduğumuz tarih kitapları da, usta ressamların tabloları da aynı şeyi söylüyor.

İyisi mi siz de aşın engelleri; karanlığın baskısına karşı, sanatın, kitabın, inancın, direncin, ümidin ipine sarılın.

Güneşe tırmanan merdivenimizin kılavuz ateşböcekleri onlar; ki bizi yarının rengârenk seherine çıkaracaklar.

Hepinize mutlu yıllar!

 

     Aydınlığa İnat

 

     Bakara Suresinin ilk beş ayeti mü'minleri tanımlar. 6.ayet küfredenlerden bahseder. Ondan sonraki birkaç ayet de münafıklarla ilgilidir. Kafirlerden bahseden ayetin sonunda 'azim azap', münafıklar için de 'elim azap'ın varlığından söz eder. Süleyman Karagülle Akevler Tefsirinde de mü'min ve kafirin kendilerini net ifade ettiklerini, ama münafıkların ise zahiri olmadıklarını anlatır. Kısaca 'inandık' derler, fakat inanmazlar.

 

     Geçtiğimiz yılın karanlık olduğu kesindir. Buradaki eksiklik, geçtiğimiz uzun yılların hepsinin karanlık oluşudur. Rant, maddi menfaat, makam-mevki ve iktidar aşkı, 'inadına karanlık' dedirtiyor. Herkes beklentisi ölçüsünde mücadelesini sürdürüp, hak ve adaleti kendi ekseni etrafında oluşturuyor. 'İnzar etsen de etmesen de onlar için sevadır-birdir' ayeti, günümüzde paranın kulluğuna hapsolmuş münafık zümresine karşı ki ayıklama biçareliğini anlatıyor. Bu çok bilinmeyenli zümreye en etkili çözüm ise, hayatın her evresinde iyilerin ciddi bir şekilde görev almasıdır. Denklemin bilinmeyenlerine, bilinen değerler yüklenecek. O zaman şahsiyetlerin nitelikleri önemsiz hale gelecek ve sistemin varlığı daha çok hissedilecek. İtibarsızlaştırılmaya çalışılan Kuran Yasalarının tabiki ile de hak ve adaletin tesisi tamamlanacak.

 

    Özetle; Müslüman mü'min adayları çaışıp güçlenerek  mücadelelerini sürdürmeli. Siyah renginin yoğun hakimiyetinden ürkmeden aydınlığa götürecek formülleri idrak edip tatbik etmeli.

 

Vahap Alma


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
07.01.2015
09:50

Dün kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz...

GENEL HİZMET KOOPERATİFİMİZ hayırlı olsun...

*

Diğer iki AKEVLER iSTANBUL KOOPERATİFLERİMİZİ 2000 Ocak ayında kırmuştuk...

Yeni kooperatifimizi de 15 yıl sonra yani 2015 Ocak ayında kurmuş oluyoruz...

Demek ki her şey takdir-i ilâhi diyebileceğimiz zaman sürecindedir...

Vakti zamanı gelince olması gerekenler oluyor, elhamdülillah...

*

ALLAH DAHA NİCELERİNİ NASİP ETSİN...

selam ve dua ile..

reşad





Sayı: 290 | Tarih: 4.01.2015
Ahmet Hakan
Türkiye'nin en aciz kuruluşu: TÜSİAD
Mücrim gibi titremek
1712 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Peygamberi devre dışı yapan bir din,kısa devre ya
Akevler usûlü olmadan asla!
1324 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Ne Yapalım?
Türkiye’de Gelişme
1264 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Can Dündar
Karanlık Bir Yılı Noktalarken…
Aydınlığa İnat
1103 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Barlas
Avrupa kültüründeki ve bizdeki yabancı düşmanlığı
Adil Düzen’i Beklerken
1099 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler