Ne Yapalım?
1265 Okunma, 3 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

28/12/2014

- Ekonomide gelişemedik. Devletimizi onlar kurdurdular. Ekonomik bakımdan gelişemedik.  Kendimizi geliştirmeliydik.

- Sermaye 1997’de kuracağı İsrail İmparatorluğuna yer hazırlamak için Türkiye’yi Hristiyanlardan arıttı, Türkiye’yi dinsizleştirip geri bıraktı. Kendisine paralı asker yapacaktı. Askerler ekonomiyi bilmedikleri için kendi kendimizi geliştiremedik. Japonya ve Çin, sermaye yatırım yaptığı için gelişmiş görünüyor.

 

- Tarımda kendimize yeterli olmalıyız. Ondan sonra diğerleri gelişir.

- Ekonomide saatte üretirken gün miktarının olmasını sağlamaktır. Bizim ürettiğimiz bir mal dışarıdaki buğdaydan daha fazla saatte günü getiriyorsa,  onu üretiriz. Bunun iki mahsuru vardır. Biri arzımız insanlık içini sarf olur, diğeri de savaş durumunda aç kalırız. Dolayısıyla tarım önemlidir. Ama tarım ekonomiyi geliştirmez.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:   

 

Türkiye’de Gelişme

Türkiye üçüncü bin yıla girerken güçlü el sanayisine sahipti. Makine sanayiine ihtiyaç duymuyordu. Avrupa ise el sanayide çok geriydi. Elle beceremeyince İslamiyet’ten öğrendiği makineleşmeyi sanayide kullandı.  Bununla beraber Türkiye büyük inkılaplar yaptı.

1- Siyaset bakımından saltanattan demokrasiye geçti. Bugün en ileri demokrasi Türkiye’de vardır. Barajlara rağmen halk çok partili sistemi korumaktadır. Seçimlere en yüksek seviyede katılmaktadır.

2- Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçmiş bulunmaktadır. Türkiye’de kimse şimdi tek yaşamıyor, ürettiğini satıyor. Satın alarak tüketiyor.

3- Türkiye batı uygarlığını benimsemekle beraber dindar kalmada yine dünyada birincidir.  Adil Düzen çalışmaları ile dünyada öncü olmaya başlamıştır.

4- Türkiye borçla da olsa alt yapısını tamamlamıştır. Borçları ödeyebilecek ekonomik güce de sahip bulunmaktadır.

Türkiye başarılı adımlar atmıştır.  Bundan önceki oluşmaları eksik sayma ve başarısız sayma kendimizi geri görme dışında bir mana taşımaz. Geçmişimizle öğünmek ne kadar hatalı ise geçmişimizi kötülemek de o kadar hatalıdır.

Teknoloji başka şeydir, ekonomi başka şeydir. Teknoloji reel değerlerdir yani miktarları ortaya koyar. Kilogram, metre, onun birimleridir. Ekonomi ise miktarlarla değil değerlerle uğraşır. Onun konusu fiyattır, ücrettir, kiradır, kanunun vergi payıdır. Ülkemizde bozuk olan, geri olan teknoloji değildir. Ülkemizde bozuk olan, geri olan ekonomidir.

Batının ekonomisi sömürüye dayanmaktadır. Ekonomisini sömürme teknolojisi üzerinde kurmuştur. Türkiye tarihi yapısı ile sömüren ülke değildir. Kaldı ki bugün sömürme gücü de yoktur. Takip ettiği para politikası batının sömürü düzeni para politikasıdır. Bu da sömüremeyen bir ülkeye sömürme araçlarını kullanmaya çalışıyor. Dolayısıyla yazılanlarla yapılanlar arasında bir uyum olmadığı için ekonomi kayıt dışı ekonomiye kaymaktadır. Bu da ilkel dönem ekonomisi olarak çalışmaktadır.

Bozuk olan budur. Faizli ekonomi sistemi sömüren ülkeler için çok yararlıdır. Çünkü onun sayesinde ülkeleri sömürmekte alacaklarını artırmaktadır. Sömürülen ülkeler için son derecede zararlıdır. Çünkü sömürülmeyi artırmakta, borçlarını artırmaktadır. Kimileri ABD’nin de borçlu olduğunu söylemektedir. Kandırmaca. ABD ne borçlusu? Dolar borçlusu. Dolar kimin parası? ABD’nin, kendi kağıdına kendisi borçlu.

Akevler, bu sorunu çözmek için kooperatifçiliği önermiştir. Kooperatif kendi içinde TL veya Dolar kullanmıyor. On kilo demiri ve bir torba çimentoyu para birimi olarak kullanıyor.  Bunlar para çıkardılar diye, bizi Devlet Güvenlik Mahkemesine şikayet ettiler. Oysa para nakit demek değildir. Para satın alma gücüdür. Senet de paradır. Türkiye’de serbest sözleşme vardır. Ayrıca resmi senetler de revaçtadır. Kaldı ki biz sadece kooperatifin içinde kullanmaktaydık. Tabii ki hep beraat ettik.

Kooperatifimiz bu sayede yarım asırdır yaşamaktadır. Ekonomistler Akevler’i incelemektedirler. Nasıl oldu da yarım asırdır tüm saldırılara rağmen yaşamaktadır. Yeni hanelere hazırlamaktadır. Kafirler istemese de de Allah nurunu tamamlayacaktır. Yeryüzüne faiz parasını değil emek parası hakim olacaktır.

 

 

 

 

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
05.01.2015
14:21

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/suleyman-karagulle/avrasya-ekonomik-birligi-9085.html

Reşat Nuri Erol
06.01.2015
06:42

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/hatice-karahan/avrasyada-buyuk-ekonomi-oyunu-2007015

Avrasya'da büyük ekonomi oyunu “SSCB’nin yıkılması, 20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketidir”. Putin’in hafızalardan silinmeyen bu sözü, Rusya’nın “Büyük Güç” rüyasından aslında hiç uyanmadığının itirafıydı. Bilindiği üzere, Post-Sovyet dönemde bölgenin yeniden entegre olma ruhu hep canlı kaldı. Hatta buna dair ilk adım olan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), zamanla ekonomik bir projeye dönüşmeye heveslendi. BDT bu amaç doğrultusunda, 2000 yılında Avrasya Ekonomik Topluluğu’na (AET) imza atsa da, Putin’in 2005 yılındaki ifadesine göre “ekonomik anlamda bir süper güce asla sahip olamamıştı”. Gayretler ise hep sürdü ve Rusya 2010’da Belarus ve Kazakistan’ın katılımıyla Avrasya Gümrük Birliği’ni (AGB) resmen devreye soktu. O yıllardan bugüne ilmek ilmek dokunarak hayata geçirilmek istenen proje ise, Avrupa Birliği’ne (AB) rakip olabilecek bir Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) idi. UKRAYNA GÖZBEBEĞİYDİ Nitekim AB de yerinde durmuyordu. “Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya’da olup bitenler bizi de ilgilendirir” diyerek 2009’da başlatılan Doğu Ortaklığı Projesi, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’yı, AB safına çekmeye çalışıyordu. İşte Putin’in sinirini bozan Avrupa’nın doğu komşuculuğu oyununu geçtiğimiz yıl Ukrayna’da patlatan dinamit de, aslında AEB projesiydi. Zira Ukrayna insan gücü ve gelişmiş sanayisiyle, planlanan birliğin göz bebeği olacağından, Kremlin Kiev’e AB’den uzak durması yönünde baskı yapıyordu. Bunun sonucunda bir U-dönüşüyle AB’den vazgeçen Yanukoviç’e yönelik protestolarla ilerleyen gelişmeler ise, malumunuz, Putin’in planlarını bozdu. Yanukoviç’i devreden çıkaran ve Batı’ya yöneleceği anlaşılan yeni Kiev, Rusya’nın agresifleşmesine neden olarak Kırım’ın ilhakını beraberinde getirdi. Geçen yıldan bu yana yeni bir Soğuk Savaş rüzgârını estiren bu gelişmeler, ister istemez Rusya ekonomisini de vurmuş durumda. Zira Rusya, Ukrayna ile kaybettiği potansiyelin öcünü alayım derken, yaptırımlar sonucu yeni kayıplara gark oldu. Malum, bir yandan da dünyada, ABD müttefiki Suudi Arabistan’ın iplerini elinde tuttuğu ve Rusya ile İran’ı hedef alan bir petrol oyunu hüküm sürerek işleri zorlaştırıyor. Putin’in tüm bu kayıpları telafi için sarf ettiği enerji de, doğal olarak giderek artıyor. ÇIĞIR AÇAN PROJE Bu bağlamda geçtiğimiz haftalarda köşemizde, Rusya’nın Çin’e ve Türkiye’ye yakınlaşarak ekonomisini kurtarma çabalarını sürdürdüğünü işlemiştim. İşte bu çerçevede, taze bir atak olarak AEB de, planlandığı üzere 1 Ocak 2015’te hayata geçirildi. Putin’in “çığır açan” bir oluşum olarak nitelediği AEB, şimdilik Rusya, Kazakistan, Belarus ve Ermenistan’ın imzalarını taşıyor. Önümüzdeki aylarda Kırgızistan’ın da dâhil olacağı grup, 175 milyonluk bir nüfus, 2,4 trilyon dolarlık bir GSYH ve zengin enerji kaynaklarına sahip. Birlik, mal, hizmet ve işgücünde serbest dolaşıma ve koordineli makroekonomik politikalara tabi bir entegre pazar olmayı amaçlıyor. Birliğin en eski fikir babası olan Kazak Lider Nazarbayev, AEB’yi “21. yüzyılın yeni jeopolitik gerçeğinin doğuşu” olarak niteliyor. Zira yeni oluşumun sadece üyeler arası değil, Avrupa ve Asya arasında da ticari akımları hızlandıracak bir pozisyon üstleneceği öngörülüyor. BOŞ BİR UĞRAŞ MI? Henüz aktif 4 üyeden ibaret olmakla birlikte, AEB’nin jeopolitik bir güç olarak Sovyet nostaljisini canlandırma potansiyeli var. AEB’nin boş bir hayal olduğunu savunanlar olsa da, AB tarafından bir mücadele unsuru olarak kabul edildiği de biliniyor. Hatta son dönem AB ve ABD yakınlaşmasının dinamiklerinden biri de, gelecekte böyle bir tehlikenin sezilmesi diyebiliriz. Öte yandan akıllara bazı sorular da gelmiyor değil... Bunlardan ilki, birliğin kendi içinde ne kadar güçlü ve uyumlu olacağı... Sovyetler’in gelişkin sanayi üssü ve buğday ambarı Ukrayna’nın yokluğunun verdiği kırıklıkla hayatına başlayan AEB, Belarus ve Ermenistan gibi küçük ekonomili üyelere sahip. Katılacak Kırgızistan’ın da pek farkı olmayacak. Kazakistan ise nispeten daha güçlü bir profil sergilerken, katılması arzu edilen başka ülkelerle de görüşmeler sürüyor. Bununla birlikte, Rusya’nın ekonomik problemlerinin blok içine bulaşmasının tedirginliği de hissedilmiyor değil. Bu noktada Putin’in asıl amacının, üye ülkelere büyük ekonomik katkılar yapmaktan ziyade, Rusya merkezli bir güç kurmak olup olmadığı sorgulanıyor. Ancak Kazakistan bu söyleme oldukça tepkili ve AEB’nin sadece bir ekonomik birlik olduğunu, politik herhangi bir amaç gütmediğini tekrarlayıp duruyor. Kırım müdahalesinin, bölgedeki herkes gibi, Kazakistan’ı da ürküttüğü ortada... BÖLGEYE ÇİN DE SEVDALI Tabii AEB’nin iç dinamikleri dışında, dış faktörlerle nasıl yaşayacağı da bir başka soru. Grup AB’ye karşı rekabet unsurları içerse de, özellikle Kazakistan tarafından gelen açıklamalar, bunun aksini ima ediyor. Bu anlamda Rusya’nın da işbirliği için AB’ye haber uçurduğuna, daha birkaç gün önce şahit olduk. Avrupa bir yana, Rusya için asıl zorlu mesele Çin olacak. Rusya-ABD-Çin üçgeninin değişen açılarına ve güç savaşının şekil değiştirdiğine daha önce değinmiştim. Bu bağlamda, Rusya Çin’le çeşitli konularda el sıkışmış olsa da, iki ülkenin bölgedeki heveslerinin çakışma ihtimali yüksek. Zira küresel ABD hâkimiyetine engel olmanın yolu, iki taraf için de Avrasya’dan geçiyor. Bu noktada kritik sorulardan biri, Çin’in İpek Yolu projesinin AEB ile ters düşüp düşmeyeceği... Çin’in bu konuda Rusya’yı zekice rahatlatarak işbirliği önermesi, iki hayalin birleşerek güçlü bir gerçeğe dönüşme ihtimalini düşündürmüyor değil. Ancak şu da var ki; Çin, Avrasya oyununu, geçeceği yollara yatırım ve istihdam saçarak inşa edecek. Oysa Rusya’nın böyle bir düşüncesi yok. İşte bu da, canlanmaya aşırı muhtaç olan bölge ülkelerinin kafasını karıştırarak Rusya’nın etkisini zayıflatabilir. Dolayısıyla Putin’in, söz konusu ülkelere cazip şartlar sunması, bence önemli. Özetlemem gerekirse, Rusya’nın Avrasya Köprüsü kurma çalışmaları, yeni yılın ilk gününde AEB ile bir adım daha ilerlemiş oldu. Öte yandan Putin’i, hem birliği güçlendirmek hem de yeni arkadaş Çin’e kardeşleri ve hegemonyayı kaptırmamak adına, zorlu bir süreç bekliyor. Kolay değil. Yeni dengeleri belirleyecek büyük bir Avrasya oyunu kuruluyor.

Reşat Nuri Erol
07.01.2015
09:49

Dün kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz...

GENEL HİZMET KOOPERATİFİMİZ hayırlı olsun...

*

Diğer iki AKEVLER iSTANBUL KOOPERATİFLERİMİZİ 2000 Ocak ayında kırmuştuk...

Yeni kooperatifimizi de 15 yıl sonra yani 2015 Ocak ayında kurmuş oluyoruz...

Demek ki her şey takdir-i ilâhi diyebileceğimiz zaman sürecindedir...

Vakti zamanı gelince olması gerekenler oluyor, elhamdülillah...

*

ALLAH DAHA NİCELERİNİ NASİP ETSİN...

selam ve dua ile..

reşad





Sayı: 290 | Tarih: 4.01.2015
Ahmet Hakan
Türkiye'nin en aciz kuruluşu: TÜSİAD
Mücrim gibi titremek
1712 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Peygamberi devre dışı yapan bir din,kısa devre ya
Akevler usûlü olmadan asla!
1324 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Ne Yapalım?
Türkiye’de Gelişme
1265 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Can Dündar
Karanlık Bir Yılı Noktalarken…
Aydınlığa İnat
1103 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mehmet Barlas
Avrupa kültüründeki ve bizdeki yabancı düşmanlığı
Adil Düzen’i Beklerken
1099 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler