MKE’nin 3 Eylül 2013 Deniz Ticaret Odası’na yazdığı yazıda 1 adet 20’lik ve 1 adet 40’lık konteynır içinde 6 kalemde 31 bin 508 adet 120 mm tank mühimmatı parçasının taşınacağını ve bu nedenle ihale açtığını belirtti. Oysa Mavi Marmara’dan sonra İsrail ile olan silah alım anlaşmalarının askıya alındığı söylenmiş, Milli Savunma Sanayii Müsteşarlığı Nisan 2011’de “Artık İsrail’den silah almıyoruz” açıklamasını yapmıştı. Oysa İsrail Yabancı Savunma Daire Başkanı Tuğgeneral Shemaya Avieli de kısa süre önce şöyle diyordu: “Türkiye’ye yapılan silah ihracatı hiçbir zaman durmadığı gibi, İsrail devletinin çıkarları korunarak devam etmektedir. Rakamlara bakılırsa Türkiye’ye yapılan silah ihracatı hiçbir zaman sıfır olmamıştır. Türkiye’den yeni alışveriş talepleri var, bunları inceliyoruz.”
İsrail Gazzeli öldürürken Türk hükümeti en yüksek perdeden bağırıyor ama ticari ilişkilerini de kesmiyor. Bu arada İsrail mallarının boykotundan söz ediliyor. Danimarka karikatür krizinden ve diğer Gazze katliamlarından boykotun etkili olmadığını biliyoruz. Genel boykot zaten sorunlu. Başta Amerika olmak üzere Batılı güçler İslam ülkelerine sıklıkla zalimane boykotlar uyguluyorlar. İran ve Irak’ın boykottan çektikleri ortada. Irak’ta yüzbinlerce çocuk gıda ve ilaç yokluğu dolayısıyla hayatını kaybetti. Gazze ise yıllardır bir temerküz kampına dönüştürülmüş.
İslam bilginleri toptan boykota cevaz vermiyorlar. Savaş halinde olunsa bile halkın açlıktan kırılma ihtimali varsa boykot uygulanmaz. Ebu Hanife’ye göre savaş halinde olanlara silah üretiminde kullanılacak malzeme satmak haramdır; Bakara, 126. ayete göre insanlar aç bırakılarak cezalandırılamaz. Bu durumda eğer İsrail’le ticaret devam edecekse hiç değilse silah ve mühimmatı ile petrol satışına son verilsin. Gazze için gösteri düzenleyen dernekler hiç değilse hükümetten bunu talep etsinler!
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/israille-ticaret_2234024.html
Yorum:
Çözüm İçin Samimiyet
Dış politikamız uzun zamandır duygularla belirlenmekte, ortaya çıkan sorunlara karşı takınılacak tavırlar,ortaya konulacak çözümler tarihimize atıfta bulunularak sürekli hamasete kurban gitmektedir.
Bu bakış açısının son 4-5 yıldır, bölgemizde sorunları daha da artırdığı, belirsizlikleri daha da körüklediği, kan ve gözyaşını sürekli hale getirdiği gerçeğini görmezden gelemeyiz.
Bölgenin güçlü ve söz sahibi ülkesi konumunda kendini gören ülkemiz maalesef sorunların kaynağı haline gelmiş durumdadır. Kendini dev aynasında görme, bölgenin diğer ülkelerini hiçe sayma, onların iç işlerine karışma, arabuluculuk yerine çatışmaların tarafı olma gibi tutarsızlıkların ortaya çıkardığı mevcut durum iç politikada mazlumun yanında olmak gibi lanse edilerek ranta çevrilmeye çalışımaktadır.
Hükümet mazlumdan yana ise artık duygusallıktan ve hamasetten vazgeçip Kitab'a göre hareket etmek zorundadır. Kan ve gözyaşı ancak bu şekilde sonlanabilir. Aksi halde samimiyetlerin sorgulanması gerekir. Çatışmalardan, katliamlardan beslendikleri düşüncesine kapılmıyor değiliz.