26.07.2014
Bu coğrafyada yaşayanlar için trafikte, sokak kalkışmalarında veya kan davalarında "Canını kaybetmek" ihtimali ne kadar fazla ise "Canının sıkılması" ihtimali de o kadar azdır.
Bir İsviçreli dostum var... Kendi ülkesinde yerleşik düzeni olan, taşınır taşınmaz mal varlıkları onu "Zengin" statüsünde bulunduran Zürihli bir dost bu... Uzun yıllardır Türkiye'de yaşıyor ve İsviçre'ye dönmeye hiç niyeti yok... Sohbet ederken "Neden İsviçre yerine Türkiye'de yaşamayı seçiyorsun" diye sormuştum... Gülerek cevap vermişti bu soruma. - İsviçre'de canım sıkılıyor... Hiç heyecan yok... 10 yıl sonra ne olacağını bilebiliyorsun. Türkiye'de ise gelecek hafta ne olacağını kestirmek mümkün değil... Burada hayat renkli ve heyecan dolu,diyerek cevaplamıştı beni...
Misafirperverlik mi?
İstanbul'a 1960'ta gelmiş ve Levent'te bir ev kiralamış... Kentteki ilk pazar gününde eşi ile yürüyüşe çıkmışlar... Onlar sokaklardan geçerken insanlar pencerelerini açıp onlara el sallıyor ve bağırarak bir şeyler söylüyorlarmış. Bu İsviçreli önce "Bu Türkler ne kadar misafirperver insanlar. Semtte yeni olduğumuz için bize hoş geldin diyorlar herhalde" diye düşünmüş... Sonra anlamış ki o gün 27 Mayıs askeri darbesi olmuş ve bağıranlar "Sokağa çıkma yasağı var, evinize dönün" diye bağırarak onları uyarıyorlarmış.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/07/26/bu-cografyada-yasayanlarin-da-canlari-biraz-sikilsaydi
Yorum:
İroni Diyarı
Türkiye için biz buna seviniyoruz ama bunun adı tam anlamıyla ironidir. Tuhaf olanı bunun yaşandığı sırada fark edilmemesidir. İddia edilenin tam tersi gerçekleşince ortaya bir ironi çıkar hem de en iyisinden.
Geçenlerde Selahattin Demirtaş seçmenlerine seslenirken çok güzel bir ifade kullandı. Dedi ki, tabi başbakanın Fethullah Gülen için olan düşüncelerine dair gelen bir soruya cevapla “Bugün Pensilvanya’ya seslenip ajan diyen, paralelci diyen Başbakan yarın ‘Onlar bizim din kardeşlerimizdir, daha önce aramızı açmaya çalıştılar’ da diyebilir.”
Güzel tespit, nitekim öncesinde Cemaat’in yaptığı çalışmaları takdir ederdi hatta Türkçe olimpiyatlarından birinde, sanırım 2012 yılında yapılanında, Başbakan, Gülen’e seslenip artık bu hasretin bitmesini istemişti. O günden bugüne ne değişti? Bunca zamandır bir paralel yapılanma vardı da şimdi mi fark edildi? Böyle olsa bile sonuç itibariyle bu çok kötü bir durumdur. Çünkü devletin istihbaratının dibe vurduğunun göstergesidir.
Bunun benzeri onlarca örnek vardır. On yılda bir, siyasi pozisyonların değişmesi, başların ayak, ayakların baş olması da bunun en tipik örneklerindendir. ‘Gün olur devran döner’ atasözü sanırım en hızlı ve en iyi Türkiye’de gerçekleşiyor.
Bu istikrarsızlığın göstergesi de olabilir, değişimin habercisi de. Ama şimdilik çok iyi bir şey olarak görünmediği kesin.