Açıkça bütün versiyonları, farklı örgütlenmeleri itibariyle Nurcu hareket Türkiye’deki İslam’ın ana gövdesidir. Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet aşamalarından geçmiş bulunan modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu yüzden Nurcu hareketle arası hiç iyi olmamıştır. Bunun sebepleri var:
1) Üstad güçlü bir fikriyata sahiptir. Bana sorarsanız İzmirli İsmail Hakkı’nın pek arzu ettiği Yeni Kelam’ı ismini koymadan kurabilmeyi başardı. Üstad, tefsirin imkânlarını kullanıp güçlü bir Kelam kurdu. Cumhuriyet dönemi boyunca ne devlet Üstad’ı aşacak bir aydın yetiştirebildi ne ona karşı olan diğer gruplar.
2) Üstad hayatı boyunca devlete karşı mücadele etti, en güçlü döneminde bile Mustafa Kemal’e karşı dik durdu, bazı Nurcu gruplar aksini yapıyor olsa da o asla devletle uzlaşmadı. O sadece sivil alanda özgürlük istedi.
3) Üstad toplumsal olana yöneldi; toplumun zayıf, yoksul ve orta sınıfları ona teveccüh etti. Bu Üstad’ın Batı-dışı ve bize özgü güçlü bir sivil alan oluşturmasını sağladı. Siyaset sosyal bir olaydır, siyasetçi hiçbir zaman sosyolojiyi göz ardı edemez.
4) Üstad küresel düşünen bir Müslüman’dı, kolayca ulusal ve mahalli olanı aşabilecek formasyonda olduğundan onu takip eden Hizmet Hareketi ve diğer gruplar onun düşüncelerini ve kendilerini dünyanın her yanına taşıyabiliyorlar.
Böyle bir hareket devletin ilgisi dışında olamaz. 17-25 Aralık süreciyle devlet 27 Mayıs darbesinden bu yana gerçekleştirdiği müdahalelerin engin tecrübesinden yararlanarak kendini restore etmekte, aslında bir tür darbe yapmaktadır. Darbenin ilk iş olarak Nur hareketine karşı yapıldığını söylemek mümkün. Risalelerin basımının engellenmesi basit bir olay değildir. Bu iş öncelikle ilga edilmesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı ve dünyanın en lüzumsuz bakanlığı olan Kültür Bakanlığı’nı çok aşan boyutlara sahiptir. Kazım Güleçyüz, haklı olarak “Risalelerin devletleştirildiği”ni söylemektedir. Ben bunu teyiden projenin aslında Risaleler üzerinden Nurcu hareketin ve sonunda Türkiye İslamı’nın devletleştirilme projesi olduğunu düşünüyorum. Nitekim yasanın arkasında duran AK Partili Süreyya Sadi Bilgiç, düzenlemenin sadece Risalelerle ilgili olmayıp onu da kapsadığını söylemektedir. Bu hakikaten 1930’lar Türkiye’sinin başaramadığını bu sefer “dindarlar eli”yle başarması olacaktır.
Kim bu aklı hükümete veriyorsa büyük hata ediyor. Müslümanlar arasında kin ve husumetin ekilmesine, ümmetin bölünmesine ve dini hayatın devletleştirilmesine çalışıyor. Yazık ediyor, günaha giriyor. Devletin resmi din, resmi mezhep, resmi İslami fırka görüşü, resmi veya yarı resmi cemaati olmamalı.
http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/devlet-risaleler-ve-nurcular_2231750.html
Yorum:
Rahmet Toplumu
Devlet, farklı etnik, dini, mezhebi, mesleki, ideolojik unsurların bünyesinde hayat bulduğu en üst örgütlenmedir. İnsanların hayatın her alanında gruplar kurması, kurulan gruplara üye olmasının sağlanması ve istediği zaman ayrılabilmesi devletin güvencesi altında olmalıdır.
Cumhuriyet'in kuruluşundan beri ülkemizde devlet, tek tipleşmeyi dayatmış, herkesin aynı tarzda giyindiği, herkesin sünni, herkesin Türk vs. olması üzerine bir politika izlemiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca halkın yaptığı mücadelenin temelinde bu tektipleştirmeye isyan yer almaktadır. Farklı anlayışa, inanaca, mezhebe, ırka mensup halk bu farklılığını serbestçe ortaya koymak, istediği gibi yaşamak için bazen açıktan bazen gizliden örgütlenerek kendini korumaya çalışmıştır. Yeri gelmiş baskı görmüş, yeri gelmiş en temel hakları ellerinden alınmış ama yine de mücadelelerinden vazgeçmemişlerdir.
Bugün de belirli noktalarda yapılan ve insanların rahatsız olduğu husus bu tektipleştirmenin hükümet tarafından yapılmak istenmesidir. Yıllardır devletin gücünü kullanarak yapılan baskılar, Akp'nin devlet gücünü ele geçirmesi ile farklı yöne kaymıştır.
Devlet, insanların hak ve hürriyetlerini kısıtlayan bir varlık olmayıp, insan hak ve hürriyetlerini sağlayan bir yapıda olmalıdır. İnsanlar istediklerinde örgütlenebilmeli, örgütlenmelere istedikleri zaman girebilmeli istediklerinde çıkabilmelidir. Devlet bu seçenekli yapıyı oluşturmaya çalışmalı insanların yaşamını kolaylaştırmalıdır. Bunun aksi olması halinde insanlar devlete düşman olurlar.
Günümüzde de yapılan engellemeler, yasaklar, kısıtlamalar iktidarların ömrünü uzatmayacak aksine kısaltacaktır. Yapılması gereken insanların iradelerini rahatça kullanabilecekleri rahmet toplumunu oluşturmak için çalışmaktır. Kısaca Adil Düzen için çalışmaktır.