Erdoğan çıta'yı yükseltince, çatı çöktü!
Yusuf kaplan
14 temmuz 2014
Başbakan Erdoğan, meseleyi tam yerinden, bam telinden yakaladı: Devlet-millet ayırımı: Meselenin püf noktası burası.
DEVLET ANA GİTTİ DEVLET BABA ZUHUR ETTİ
Bu ülkede millet, devletin dayağını yedi bir asırdır. Devletten köle muamelesi gördü. Yurtdışındaki vatandaşlarımız ise Türk elçiliklerinde sadece köle muamelesi değil, hiç abartısız söylüyorum, köpek muamelesi gördü (hâlâ da görüyor yer yer).
Oysa devlet, bizde, bizim geleneğimizde, bizim medeniyetimizde ANA'dır. Yeri gelince babadır ama esas itibariyle anadır. Rahmet'in ve merhamet'in, sevgi'nin ve şefkat'in dölyatağı, menbaı ve yegâne kaynağı.
Kemal Tahir, bu gerçeği en iyi idrak etmiş sanatçı ve düşünürlerimizdendi. O yüzden, 'Devlet Ana' olarak tanımlamış ve resmetmişti Osmanlı'yı.
Ana devlet çökünce, rahmet ve merhamet de, şefkat ve sevgi de çekilip gitti hayatımızdan.
Devletimiz çökünce, milletimiz sahipsizleşti, ortada kaldı.
7 asırlık çınar devrilince, bu çınarın asıl sahipleri de sürgün yedi kendi ülkesinde.
……………………..
Çatıcılar, yüzyıl önce de işbaşındaydı.
Çatıcılar, Batıcılar demekti/r. Küresel statükocular yani. O zaman da öyleydi, şimdi de.
O zaman da çatı'dan -yani tepeden, yani dışarıdan- milleti adam etmeye çalışmışlardı; şimdi de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar.
Değişen tek şey 'yüz' farkı. Yüzyıl önce çatık kaşlı, asık suratlıydı devlet demek olan çatıcı Batıcı adamlar.
Şimdi ise dışarıdan gelen, 'majestelerinin centilmeni' olarak lanse edilen kökü dışarıda derin devleti oluşturan çatıcı Batıcı aparatlar, yüzsüzleşmiş durumdalar. Her kılığa giriyorlar. Her yerde 'dansediyorlar'.
TÜRKİYE, 'ÇATI'DAN TESLİM ALINMIŞTI
O zamanki Çatıcılar yani Batıcılar, millete çattılar, milletle savaştılar.
Milleti millet yapan ne kadar kutsal varsa hepsini kaldırıp attılar.
Milletin dilini yokettiler, dinini paçavraya çevirdiler, kültürünü yoksullaştırdılar, hayatını kuraklaştırdılar: Başla gövdeyi birbirinden kopardılar.
Böylelikle, ülkeyi, batılıların sömürgeleştirmelerine gerek kalmadan içeriden teslim ettiler Çatı'dan Batılılara.
Devletimiz çökünce, 'Anne'nin herkese kucak açan, bütün farklı dinlerin, milletlerin çocuklarını bağrına basan güleryüzü, yerini çatı katı'ndan kurulan yeni devlet'in, yeni devletin kurucu sembolü 'Baba'nın çatık kaşlarına ve asık suratına terketti.
Yeni kurulan devlet, babalaştı, kabalaştı, katılaştı... sonunda, haddini aştı ve sopalamaya başladı milleti...
Ama katılaşan her nesne veya 'kimesne' (kimse) gibi sıvılaşacaktı eninde sonunda. Sıvılaşacak ve sıvışacaktı.
ÇATI'CI DERİN DEVLET, YÜZSÜZLEŞİRKEN...
Paradoksa bakar mısınız: Tayyip, devletin başı/nda ama devletten şikayet ediyor, 'millet, millet' diye feryad ediyor!
Çatı adayı ve çatının bütün adamları ve uyduları ise, belki çatık kaşla ve asık suratla değil ama ayartıcı bir yöntemle, millete sevimli gelecek gibi görünen bir kişiyle 'millet'e yeniden çeki düzen vermek istiyor.
Statükonun ifadesi olan Devlet, milletle yüzleşeceğine yüzsüz'leşmekte ısrar ediyor.
BİRİ, İLK DEFA, 'ÖNCÜ TÜRKİYE' DEDİ
Oysa cumhurbaşkanlığı vizyon belgesini açıklarken Tayyip Erdoğan, çıtayı bir hayli yükseltti: 'Öncü Türkiye', dedi. Sanırım ilk defa Türkiye'de bir başbakan Türkiye'den 'öncü' diyerek sözetti.
Rahmetli Erbakan, 'lider Türkiye' derdi; rahmetli Özal da benzer 'şeyler' söylerdi.
Ama 'öncü Türkiye', ilk defa Erdoğan tarafından söylendi.
ÇATI, ÇATIRDAYACAKTI ZATEN...
Çatı'nın çatırdayacağı 'majestelerinin centilmeni' Ekmel Bey'in cumhurbaşkanlığı beyannamesini açıklarken görülmüştü: 'Ekmek için Ekmeleddin' sloganı, neresinden bakarsanız bakın, dökülüyordu: Zorlama bir slogan olmuştu; tıpkı Ekmel Bey'in cumhurbaşkanı adaylığının da, çatı fikrinin de zorlama olması gibi.
Çatı fikri, zorlama bir fikirdi: Fikir zorlama olunca çatı da, çatı adayı da zorlanacaktı haliyle.
Erdoğan çıta'yı yükseltince, çatı önce gıcırdadı, sonra çatırdadı ve daha şimdiden çöktü.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/erdogan-citayi-yukseltince-cati-coktu/54819
yorum;
Ekmek mi özgürlük mü!
Bence özgürlük.
Özgür olmadan da öncü olunamaz.
Meşhur pasta ve ekmek hikayesi geldi aklıma.
Hani “ekmek bulamazlarsa pasta yesinler”sözü.
Bence mücadele pasta yiyenlerle ekmek yiyenler
arasında.
Fakat ekmek yiyenler köle olduklarının ve özgürlüğün ne olduğunun
farkında değil.
Pasta yiyenler zaten özgürlükleri kısıtlayanlar.
Yoksa pastaları gidecek.
İş dönüp dolaşıp hz.Musa ve fİravun mücadelesini
hatırlatıyor.
Nasıl oldu da hz.Musa o günün pasta yiyenlerini
Mağlup etti?
Gayet basit “hakkı üstün tutan bir örgütlenmeyle”.
Bugün için Kur’an düzeniyle…
Demek ki bugün Müslümanların manzarası bize
günümüzün Musa’sının daha ortaya çıkmadığını
ispat ediyor.
Musayı ve Musanın düzenini çalışarak bekleyenlere ne mutlu!