Biri, 'kimsiniz siz?' dedi... Nihayet yani!
YUSUF KAPLAN
06 TEMMUZ 2014
Erdoğan, Fatiha'yla, Fatiha'nın anlam dünyasıyla açtı cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşmasını.
Basit bir şey değil bu. Bir dönüm noktasının, gündönümü anının işaret fişeği...
İnsanlığın umut olarak baktığı, hakikatin ezel-ebed bekçisi olacak Yeni Türkiye'nin gelişinin ayak sesleri...
BÜTÜN KAPILARI AÇAN SOYLU ANAHTAR: FATİHA
Fatiha, İslâm'ın hayat ve hakikat tasavvurunun manifestosudur...
Rubûbiyet (Yaratıcı) fikrinin ve ubûdiyet (kulluk) fiilinin zihin ve eylem haritası...
İslâm'ın ilâhî hakikatlerinin beşerî hayata nasıl yansıtılabileceğinin kodlarını, yol haritalarını sunan altın hazinesi...
Bütün kapıları açan, som altından yapılma soylu anahtarı...
KİMSİNİZ, KİMİN KULLARISINIZ SİZ?
Bütün tarihî başlangıçlar, tarihi yeniden başlatacak aziz yolculuklar için iyi bir seçimdir Fatiha'yla ilk büyük adımı atmak, Fatiha'da çizilen anlam haritasıyla yola çıkmak.
Zira Fatiha, 'Kimsiniz? Kimin kullarısınız? Kime boyun eğiyorsunuz?' gibi temel varoluşsal soruların her düzeyde cevabının verildiği yegâne muhkem kaynaktır.
O yüzden, sadece bu kaynaktan beslenen hakikat ırmakları, hakikatin hakikatli çocukları, hakikatten süt emen hakikat adamları önümüzü açabilir ancak...
………………….
O yüzden, Erdoğan'ın devlet başkanlığı adaylığı konuşmasını Fatiha'yla açması, pek çok açıdan son derece önemlidir.
Her şeyden önce, bu konuşma, Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmak isteyen küresel sisteme, içerideki ve dışarıdaki taşeronlarına bir meydan okuma manifestosudur.
Erdoğan, bu meydan okumanın yol ve anlam haritalarını sundu konuşmasında.
Böylelikle, yalnızca Rabbine boyun eğeceğini, bu ülkenin itilip kakılan, sahipsiz halkının ve mazlum İslâm ümmetinin dertleriyle hemdert olacağını, Rabbinin dışındaki hiç bir güce (küresel zorbalara ve tiranlara, lokal haydutlara ve taşeronlara) aslâ boyun eğmeyeceğini ilan etti açıkça.
'KİMSİNİZ SİZ?' DİYEREK DALGA-KIRMAK...
O yüzden Erdoğan, dünyayı, babalarının çiftliği haline getiren, savaş, kaos ve çatışma arenasına dönüştüren, istedikleri ülkeyi karıştıran, istedikleri adamı 'kral' yapan küresel sistemin lordlarına 'kimsiniz siz?' diye sorabildi.
O yüzden, Erdoğan, bugüne kadar Türkiye'de milletin temel varoluş haklarını gasp eden, gökkubbesini çökerten, dilini yok eden, dinini paçavraya çeviren, Türkiye'yi Batı kültürünün posası çıkmış ürünlerinin kölece tüketildiği bir sömürge ülkesine dönüştüren Türkiye'nin kibirli, imtiyazlı, şımarık çevrelerine, beyaztürklere 'kimsiniz siz?' diye sorabildi.
Ve Türkiye'nin dalga-kırma yolculuğunu, dalga-kurma sürecine girdirdi...
BİRİ ANITKABİRE, DİĞERİ RABBİNE SIĞINIYOR... ARADAKİ FARK BU İŞTE!
Biri Anıtkabire sığınıyor, diğeri Rabbine... Aradaki fark bu işte.
Türkiye'de birileri hep Anıtkabire sığındı, diğerleri de Rab'lerine...
Bu basit bir şey değildi aslâ... Yaşadığımız kültürel şizofreninin, travmanın göstergesi.
Laikçi, ulusolcu vatandaşların tek sığınağı ve sunağı: Anıtkabir.
Birileri, kendi kutsalını ilan edebilir ve istediği şeye tapabilir.
Fakat bu ülkenin tarih yapan kutsallarını yıkmaya, ruhköklerini yok etmeye kalkışan azgın küçük azınlığa, 'kimsiniz siz?' diye soranlar çıktığı zaman, bu ülke mesafe alabilir ancak.
Yeni Türkiye, ancak o zaman kurulabilir ve insanlığa medeniyet fikrini sunmaya ancak o zaman soyunabilir.
Erdoğan'ın konuşmasının, dalga-kurma sürecine işaret eden bu yönü daha önemliydi. Diriliş ve varoluş manifestosu gibiydi. Nasıl mı?
Yarınki yazıda artık...
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/biri-kimsiniz-siz-dedi-nihayet-yani/54692
YORUM;
KONUŞMA MAKAMI DEĞİL İCRAAT MAKAMI!
Derler ki çocuklara öğretmenlik yapan çocuklaşır.
Bende diyorum ki medya mensuplarıyla istişare eden de
çokça konuşur.
Halbuki alimlerle istişare edilse ve çalışılsaydı asıl
yapılması gerekenlerde yol alınmış olurdu.
Ümitlendik ve bekledik.
Ama ahmak ümidiymiş.
Adil düzen öğrenilmeden uygulanamaz,çalışılmadan da
öğrenilemezmiş.
Maalesef bizim büyüklerimiz kerameti kendilerinde
zannediyor.
Halkbuki keramet ilimde özelliklede”Kur’an ilimleri”nde.
Müslümanım diyenlerde insiyatif almayıp büyüklerini
bekleyince birileride çıkıp diyor ki 1000 yıldır alimler
bilememişte siz mi biliyorsunuz?
Evet “İlimde derinleşen”ler biliyor.
İnşallah kıymetleri bilinir.