Cumhurbaşkanı
1115 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

20/04/2014

İstihbaratta Gelişme

- İstihbarat eskiden casus yakalardı. Şimdi ülkeyi dış etkilerden korur. Hakan Fidan’dan sonra Tayyip Erdoğan’a sıra gelecekti.

- Orgeneraller hapse alınırken gaye Erdoğan’dı. Bakanların çocukları hapse alınırken gaye Erdoğan’dı. Yargıya müdahale edilmez, savcı Özel’de gaye Erdoğan’dı. Merkez bankasının bağımsızlığı Erdoğan’ı hedeflemektedir. Onu gönderip Dervişimsi birini getirme hedefleniyor.

 

- Sömürücülerin yandaşları, her kılığa girebilirler. Dindar olabilir,  ırkçı olabilir, demokrat olabilir. Devletler bağımsız değildirler.

- Dindar olabilir, ama dini ibadetleri yapamaz. Şeriatçı olabilir ama Kuran şeriatını savunamaz. Gelenekleri şeriat yapar asıl şeriatı unutturur.

 

- Halkların kimliklerini koruma istekleri ayrımcılık sayıldı. Onlar üzerine yüründü. Onlara karşı koruculuk icat edildi. Böylece Kürt halkı ikiye bölündü. Birlik isteyenler zorla bir tarafa dayandırıldı. Beni bile dışladılar.

- İşsiz okulsuz bırakılan gençler tuzağa düşürüldü. Dağlara gönderildi. Atanmış, dillerini bilmeyen görevliler,  karşı gelenleri baskı altına aldılar. Koruculukla aşiretler arsında düşmanlığı körüklediler. Orda görev yapanlara fazla maaş vererek kavganın devamını çıkarlarına döndürdüler. Dağdaki PKK ne kadar suçlu ise bu olayda dış güçlerin emrinde olan bürokratlar ve siyasetçiler de o kadar suçludur.

 

- Bugün hangi kılıklarla bizi çatıştıracakları hususuna dikkat etmeliyiz. Basın ve sermaye içinde yandaşları hakim. Halk ve görevliler dikkatli olmalıdır.

- Başta bu oyunu Hükümet görmelidir. Ordu görmelidir. Görmek yetmez tedbir alınmalıdır. tedbir dört tanedir.

   a) Hakemlerden oluşan yargı

   b) Bağımsız yerinden yönetim

   c) Çalışana kredi sistemi ile işsizliğin son bulması

   d) Gizli istihbaratın yerini açık istihbarat almalıdır

 

26/04/2014

Cumhurbaşkanı

- Cumhurbaşkanlığının en kuvvetli adayı Erdoğan. Muhalifeler aday koyarlar ancak  kazanamazlar.

- Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması çok yanlıştır.

a) Erdoğan, Demirel ve Özal gibi bir liderdir. Türkeş ve Erbakan gibi bir lider değildir. Makamı bıraktığında etkisi biter. Başbakan’a hakim olamaz.

b) Erdoğan, siyasiler arasında ve kurmaylar arasında yıpranmıştır, dengeyi kuramaz.

c) Erdoğan’dan başkası partiyi bir arada tutamaz. Parti bölünür. Akıbeti, Doğru Yol ve ANAP gibi olabilir.

d) Kuvvetler ayrılığı sözde kalmıştır. Hep yürütme hakim olmuştur. Kuvvetler ayrılığının oluşması için parti başkanları hükümette yer almalıdır.

 

-Baykal bertaraf edildi. Şimdi Erdoğan bertaraf ediliyor. Siyaset, şahıslara saldırı şekline dönüştürüldü. Suriye’de Kürtleri koruyacağımıza Suriye yönetiminin yanında yer aldık. Eleştirilmedi.

- Baykal Milli çıkarlar söz konusu olunca iktidarla işbirliği yapıyordu. Erdoğan bu sayede iktidarda kalıyor, ülke gelişiyordu. Menderes’in tek suçu vardı. Ülkeyi kalkındırma. Kürtler; İran, Irak, Türkiye ve Suriye’ye dağılmış ve tamamen buraların vatandaşları olmuş durumdadırlar. Henüz ne dilleri, ne kültürleri devleti yönetecek durumdadır. Bir milyonu geçmeyen iller özerliklere kavuşmalıdırlar. O kadar ileri bir yönetim getirmelidirler, dışarda yaşayan Kürtler, hatta olmayanlar o illere taşınsınlar.  İller arasında ortak kültür oluşsun. Yoğunlaşsınlar. Belki 100 sene sonra devlet olabilirler. Türkiye’nin dışardaki Kürtlere sahip çıkması veya karşı olması yanlış politikadır. Komşu devletlerin iç işlerine karışılmamalıdır

 

-Muhalefet güçlü aday çıkarırsa AK Partiye zarar verebilir. Cumhurbaşkanı olunca Başbakan’a hakim olamaz.

- Ben Erdoğan veya Gül cumhurbaşkanlığına adaylıklarını koyarlarsa, oy vermeyeceğim.  Hangi parti olursa olsun, bir orgenerali aday gösterirse oyumu ona vereceğim.  Cumhurbaşkanı AK Parti’den sivil birisi olursa o zaman TBMM seçiminde AK partiye oy vermeyeceğim. Yerel seçimde AK Partinin %45’ten fazla oy almasını canı gönülden istedim. Şimdi de MHP, CHP’lilerin ve AK Partililerin da oy vereceği bir adayı göstersin. Bana da bir Adil Düzen sözcüsü olarak söz versin. Memleket uçurumdan dönmüş olur.

 

- Partilerin politikaları belli değildir. Büyük devletlerin müttefik araması, güçsüzlüklerinden dolayı değildir. Meşruiyetliklerini güçlendirmek içindir.

- Büyük devletler, küçük devletleri bölüşürler ve böylece iki taraf da o devletleri yönetir.   Birbirine saldıramazlar, kendisine düşen küçük devletten karşı çıkana sen onun tarafı oldun diye saldırırlar. “Bana niye saldırıyorsun, ona saldırsana” diye kimse söyleyemez. Çünkü birleşip ikisi ona saldırır.

 

- Türkiye artık gelişmiş bir devlet olmaktadır. Siyasiler ülkeyi düşünüyorlar.

- Türk ırkının bir özelliği vardır. Çok korkaktır. Çekingendir. Kimseyle savaşa giremez. Sömürülmesine sabreder. Bir gün gelir ki savaşsız bu işin çözülemeyeceğini anlar artık ölümü göze alır ve ya ölür ya yener. AK Parti de on sene böyle korkak yaşadı. Sinirimizi bozdu. Oğlunu emniyete göndermediği gün Erdoğan artık kılıcını çekmiştir. Artık AK Partililer yok edilir ama onları yenmek mümkün değildir. Ak Parti kurucu kadrosunu yakından tanırım. Milli Görüş’te bizimle beraber idiler. ANAP’tan gelenler de kooperatifimizin ortaklarıdır. Onlar hem samimi, hem de ülkelerini seven insanlardır. Onlar hem de zeki ve kabiliyetli insanlardır. Sadece bilgileri azdır. Onu da hayat onlara öğretiyor.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Kurumlar Arası Denge

Bir devlet, kurumları ile devlet olur. Kurumların başında yargı gelir. Yargısı olmayan topluluk ilkel topluluktur. İkinci kurum da silahlı güçtür. Yargının kararlarını yerine getiren icra ikinci kurumdu. Tarihte devlet olmak için bu iki kurum yeterli idi.  Hassaten İslamiyet’ten sonra devletin görevi için yeni kurumlar ithal edildi.  Para ile ilgili işleri yapan mali kurum,  eğitim kurumu gibi yeni kurumlar eklenmiştir.

Kurumlar devlet içinde kedilerine özgü görevler alırlar ve yetkiler kullanırlar. Bu görev ve yetkiler yasalarla tespit edilir. Bu kurumlar arasında dengesizlik olduğu zaman bunun yerine kimi getirecek. Mesela yargı ile yürütme, yürütme ile ordu, ordu ile yargı arasında denge bozulursa bunu kim dengeye getirecek. Bunu yargı getiremez. Çünkü yargı taraf olmuştur. Hükümet getiremez, taraf olmuştur. Siyaset getiremez, taraf olmuştur.

Anayasa bu görevi cumhurbaşkanına vermiştir. Anayasa’da kurumlar arası dengeyi kurma görevi yalnız ve yalnız devlet başkanına verilmiştir. Bu görevi yerine getirmesi için de vatana ihanet dışında hiçbir şeyle sorumlu tutmamıştır.

Örnek olarak devlet başkanı ülkenin selameti için diyelim ki bir komutanı öldürttü. Yahut ülkenin selameti için Yargıtay’ı dağıttı. O’na kimse soramaz. Bunu vatana ihanet için yapmamışsa kimse ona soramaz. Vatana ihanet ettiğini ispatlamak iddia edene düşer. Muhakeme edilmesi için buna önce meclis karar verecek, sonra yüce divanda yargılanacak. Devlet başkanı hükümeti toplar, sıkıyönetim ilan eder, tamamen askeri sistemler kurumlar arası dengeyi kurar. Gerekirse dağıtır, yeniden oluşturur. Askeri müdahaleye gerek kalmaz.

 

Biz bunu 1970’lerde Tek yol dergisinde yazdık, İzmir örgüt idaresinden gelip tekzip etmemizi istediler. Biz de “Bugünkü Kurmay Başkanı kastedilmemiştir.” diyerek düzelttik. Bir şey demediler. Bu hükümler sümmettedarik hükümler değildir.

 

Benim hayatımda tek başarım Akevler’deki çalışmalarımdır. Bunu sağlayan da Satoğlu ailesidir. Gül’ün dayısıdır. Babasıyla da tanışırız. Kendisi de çok samimi bir insandır. Bize çok yakındır. Karşılıklı sevgi ve saygımız vardır. Ama ben onun cumhurbaşkanı olmasına karşı çıktım. ESAM’da konferans verdim. Askerin olması gerektiğini savundum. Muhterem Gül kimseyi darıltmadan cumhurbaşkanlığını tamamlıyor. Ancak görevini yaptı mı?

 

Tek görevi vardı. Kurumlar arası dengeyi sağlamak. Sağladı mı?

a) Ordumuz perişan haldedir. Düşman saldırsa ne yapacağımızı düşünün. Genelkurmay başkanları hapiste olan ihtilalci bir ordu. Böyle bir şey olmuş olsa bile bu kimseye duyurulmadan devre dışı yapılır.

b) Yargı perişan olmuş durumdadır. Savcı nerede? Hâkim nerede? Paralel grup içinde. Perişan halde değil midir?

c) Emniyetin ipliği pazara çıkarılmış.

d) Üniversiteler, paralel ajanlar yetiştiren kurumlara dönüşmüş.

Şimdi insaf sahibi herkese soruyorum, Gül başarılı bir devlet başkanı olabildi mi? Kurmaylar arası dengeyi sağladı mı?  Bunun sorumlusu Gül değil, O’nu oraya getiren Erdoğan’dır. Şimdi onu nasıl devlet başkanı yapacaksınız?  Kuran diyor ki “Aranızda hiç reşit insan yok mu?”

Ne yapılacaktır?

a)MHP ile AK Parti anlaşarak bir orgenerali aday gösterecek. Bu aday Kürtlere karşı olmayacak. Bu aday CHP’ye karşı olmayacak. Cumhurbaşkanı Başkomutandır. Asker olmalıdır.

b) Gül Başbakan olmalıdır. AK Parti’de iki kanat var. Bir de onları görelim. Bakalım Erdoğan’dan daha iyi başbakanlık yapabilecek mi?

c) Meclis başkanı olmalıdır. Parti başkanlığa kendisinin emrinde birini getirmelidir.

d) Erdoğan Akevlerle çalışarak, III. Bin yılın demokratik, laik, liberal ve sosyal anayasasını hazırlamalıdır.

Ben Ankara’ya gidip bu öneriyi siyasilere anlatacaktım. Baktım ki 30 Mart kimseye ders olmamış. Mağluplar sanki onlar yenilmemiş gibi eski havalarındalar. İktidar ise zaferi siyaseti sürdürme aracı yapıyor. Oysa AK Parti komalıktı.  30 Mart’ta komadan çıktı. Asıl şimdi tedavi olma gayreti içinde olmalıdır.

Ben bu yazıyı yazdım. Okuyuculara havale ediyorum. Benden yazmak sizden de gerekli yerlere götürmek. Benden bu kadar.

 

 

 

 

 

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 254 | Tarih: 27.04.2014
Hüseyin Gülerce
Bu ülke kimsenin olamaz..
Çözümü yanlış yerde arama..
1334 Okunma
Zafer Kafkas
Yusuf Kaplan
Yeni bir dünyanın kurulması,yeni Türkiyenin kurul
Biz derken!
1203 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Nesi yanlış bunların
İnsan aklı
1159 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Cumhurbaşkanı
Kurumlar Arası Denge
1115 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Ezberleri bozmaya çalışmak yorucu olabilir
Değişebilecek kadar medeni olmak!
1025 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler