Allah’tan gelene ferman diye bakar, boynumuzu bükeriz. Ancak ülkemiz zarar görecek, insanımız zarar görecek, Müslümanlığımız yaralanacak, itibar kayıpları yaşanacak. Bir de mütedeyyin kitle arasında bugüne kadar, Selçuklu’dan beri, Osmanlı’dan beri hiç yaşanmamış ayrılık yaraları açılacak. Şimdi imtihanın büyüğü başlıyor. Mümin duruşlarımızı, dualarımızı terk etmeden sadece hukukun üstünlüğünü talep etmeliyiz. Daha önce defalarca belirtildi. Devlet içinde seçilmiş iradeye, halkın yetki verdiği sivil otoriteye kafa tutan, başka yerden talimat alan varsa belgeleri ortaya konularak hukuk dairesinde mutlaka işlem yapılmalıdır. Adaletin önü açılmalı ve onlardan hesap sorulmalıdır. Ama bu yapılırken işi cadı avına dönüştürerek, koskoca bir camiayı, ömürlerini hayır ve iyilik yolunda tüketen milyonlarca insanı zan altında bırakmak, hedef göstermek siyaseten bir intihar, hukuken bir katliam olur.
Ne ibretlik bir tecelli ki, güzide bir camia, muhafazakâr demokrat bir iktidar döneminde hırpalanıyor, bütün dünyaya olup biten, “iktidar-cemaat kavgası” olarak yansıtılıyor.
Ne ibretlik bir tecelli ki, Hocaefen-di’nin avukatı, aynı anda hem Mehmet Ali Şahin’e, hem de terör örgütünün Kandil’deki başı Cemil Bayık’ın, “Paris’teki PKK’lı cinayetlerini Cemaat işledi” iftirasına, aynı anda cevap veriyor…
Apaçık bir imtihandan geçiyoruz. Bu gidişatın sonu ne olur? Bu milletin kendisi olarak ayağa kalkması, Allah’ın izniyle devam edecek. Bu badireden demokrasimiz, milletimiz ve devletimiz güçlenerek çıkacaktır.
http://www.zaman.com.tr/huseyin-gulerce/sonunda-ne-olur_2191130.html
Yorum:
Hayırlısı Olsun
Bir değişime bir dönüşüme ihityacımız olduğu artık apaçık ortadadır. Elde edilen gücü, demokratikleşme, normalleşme denilerek adaletin tesisi yerine zulmün kaynağı haline getiren zihniyetin artık temel sorunlarımız üzerine kafa yormasının vakti gelmiştir.
11 yıılık iktidarın öncelikle kendini gözden geçirmesi gelişen olaylardan kendini sorumlu tutması gerekir. Ülkenin temel sorunlarına getiremediği çözümlerin mevcut sorunların kaynağı olduğu aşikardır.
İnsanların yaşayacağı topluluğu kendisinin seçtiği, kendi seçtiği hakemin kendisi hakkında karar verdiği, eğitim almak istediği kurumu ve öğretmeni seçebildiği, istediği doktora sağlığını emanet edebileceği çok seçenekli gerçek demokratik sistem ile milletimiz ancak ayağa kalkabilir ve huzura kavuşur. İnşallah sonu böyle hayırlı olur.