Reşat Nuri Erol
09.01.2014
09:24
| “REİS”İN İBRETLİK ÖYKÜSÜ
06/01/2014
Ekrem ŞAMA
“REİS”İN İBRETLİK ÖYKÜSÜ 1984-1994 yılları... Ne yıllardı ama. O bizim biricik "Reis"imizdi. İstanbul'un Reis'i. Hemen hemen her gün beraberdik. Öğle yemeklerimiz acılı lahmacun, akşam yemeklerimiz, zeytin-peynire taktığımız isim olan siyah-beyazdan ibaretti. Yarı aç yarı toktuk ama onun emrinde mutluyduk. Çünkü cihad ediyorduk. Evinize hiç gitmeyin, dese memnuniyetle yerine getirirdik. 150 km uzaktaki Çatalca'nın köyleri veya Şile'nin ücra belde ve köyleri Reis'in emri ile bize su yolu kadar yakın geliyordu. Onun da bizim de evlerimiz, arabalarımız, paralarımız yoktu. Ama mutluyduk, çünkü cihad ediyorduk. O Reisimiz ve biz etrafında pervane idik. Bizi birbirimize bağlayan bağ kardeşlik ve sevgi idi. Çıkar ilişkisi olmadığından maddi beklenti bulunmadığından... Liderimiz Hocamız Necmettin Ebakan'a kesin itaati, cihadın şartlarından biri olarak kabul ettiğimizden. Teşkilatlarımızı eğitmek için seferber olurduk. Cihad teşkilatına ve liderine itaati, disiplini, bütün gücü ile çalışmayı öğütler, ayrı hareket etmenin ve bölücülüğün haram olduğunu ve büyük müeyyideleri bulunduğunu nasslarla öğretirdik. Onlarca seçim geçirdik. Uykusuz, yorgun, borçlu, ama mutlu... Belki parlak sonuçlar alamadık ama, her sonuçtan sonra hep kazandığımızı ifade ile birbirimizi tebrik eder, gazamızın mübarek olması için dualaşırdık. Ailece buluşmalarımız olurdu. Reisin kızıl saçlı, ışık gözlü evlatlarını biz bağrımıza basarken, o da bizimkilere çikolata verir sevindirirdi. Onun etrafında pervane olurduk. O da, biz de istişaresiz hiçbir adım atmazdık. En önemli kararlarını etrafında sayıları birkaçı geçmeyen kişilerle mutlaka istişare eder ve öyle verirdi. Belediye başkanı seçilmesi ile önemli değişikliklere ığruyordu. Etrafındaki istişare halkası değişiyordu. Yeni istişare halkasının görüşleri değişik olduğundan, Reis’in de değişiyordu. Onlara göre bu mücadele öyle parasız pulsuz başarılamazdı. Çok para gerekirdi. Hem Erbakan'la da olamazdı. O da kim oluyordu ki, böyle azimli bir kişi ve etrafındaki "bilinçli" kişilere mutlak hükmetsin! Ondan mutlaka kurtulmalı ve yeni bir yol çizmeliydi. Bunun için "fetva" verecekler de bulundu. Böylece helal haram eşikleri de aşındırılmış oldu. İşte bu telkinlerle ona büyük hatalar yaptırdılar. Daha sonra Reis'in etrafındaki istişare halkasına yabancılar da dahil oldu. Reis’e bu davanın arkasına küresel ve emperyal güçleri almadan başarmanın imkansız olduğu telkin edildi. Hataların en büyükleri yaptırıldı Reis'imize! Kendini en zirvedeki makamlarda bulunca, bu sefer de ayağını yerden kesecek şeilde pohpohlayıcı bir çevre etrafını kuşatıverdi. Bu çevreler kendi pis emellerine ve çıkarlarına eskiden "tertemiz" olan Reis'i alet ettiler. Emperyal güçler onun başarabilmesi ve Yeni Osmanlı’yı kurabilmesi için, İslam dünyasına yeni bir şekil verilmesi gerektiğini ve bunun için için kendilerine yardım etmesi gerektiğine inandırdılar. Reis, Milli Görüş Lideri’nin ve camiasının sarsıcı ikazları ve nasihatlerini artık kıskançlık bahanesi ile kulak ardı ediyordu. Milyonlarca müslümanın mahvolması, ülkelerin parçalanması, servetlerinin yağmalanması, temiz insanlarına tecavüz edilmesi sırasında zalimlerin yanında yer aldı, yardım etti, destek verdi, dua etti... Etrafındaki emperyal güçler, içerdeki "cunta" heveslilerinin ayıklanması için bütün güçleri ile yardım ettiler. Ama Reis, bu ayıklamanın aslında bir “kumpas” olduğunu anlayamadı. Milli Görüş yetkilileri, bunun kumpas olduğunu açıkladıklarında, neredeyse ihanet suçlamalarına muhatap edildiler. Reis, bütün bu olanların kendi beceri ve başarısı ile olduğunu zannederek "benlik imparatorluğu"nu kuruyordu. Artık: "Parti mi, ben varsam var, dava mı, ancak benimle başarılır!" hükmüne inandırılmıştı. O, havalarda gezerken, emperyal güçlerin etrafını kuşattığını, kendisini çıkamayacağı bir tuzağa çektiklerini hiç anlayamadı. Yurdumuzu ne olduğu bile belli olmayan, kontrolü dışarda tesis ve silahlarla doldurmalarına göz yummak zorunda kaldı. Milli Görüş'ün ikazlarına da kulak tıkadı. Bu arada Reis'in sağlığı bozulmaya ve operasyonlar geçirmeye başladı. Pek kestirmek mümkün değil, hasta yatağında tefekkür mü etti, yoksa bu sırada istişare halkasına aklı başında birileri mi dahil oldu? "Ben nereye gidiyorum, etrafımdakiler kim, amel defterim nelerle doluyor" diye düşünmeye başlamış olmalı ki, ilk defa Milli Görüş söylemlerini kullanmaya, az da olsa bazı hayırlı işlere eşebbüs etmeye, mesela eğitim sisteminde bazı düzeltmelere, insan haklarını kısıtlayıcı bazı tabuları yıkmaya başladı. Bu sırada Mısır'da ve Suriye'de feci şeyler oluyordu. İyilik meleği zannettiği emperyal güçler gerçek niyetlerini açıkça ortaya koymaya başlamışlardı. "Eski Reis"in uyanmaya başladığını farkeden başbelası güçler artık, sıranın Türkiye'ye geldiğini gösteren atraksiyonlara geçtiler. Bunun için eski partnerlerinden, yani Reis ve onun iktidarından kurtulmalıydılar. Bu da onlar açısından çocuk oyuncağı sayılırdı. Çünkü çok doküman biriktirmişler, hazırlık yapmışlardı. Düğmeye bastıklarında başdöndürücü bir süreç başladı. 12 yıllık partnerlerini bırakıp yenilerini bulmalıydılar. Zaten sırada buna teşne olanlar da vardı. Eski Reis bugüne kadar orduda yapılan operasyonların da bir çırpıda "Kumpas" olduğunu da açıklayıverdi. Büyük bir oyuna gelmişti. Milyonlarca Müslümanın kanı, ırzı, malı, ülkesi, kendisi kullanılarak talan edilmişti. Ülke silah deposu haline getirilmişti. Orduya kumpas kurulmuş, emperyal güçlere karşı olabilecek direnç kırılmıştı. Devlet içinde devlet kurulmuştu. Devlet arazileri ve tesisler sattırlıp faizciye verdirilmişti. Ülke borç batağına sokulmuştu. Bütün bunlar kendisinin ayakları yerden kesilerek "büyük usta" yağcılıkları altında yapılmıştı. En önemlisi de Eski Reis, bir çamur bataklığının kenarına getirilmişti. Bulaştırılacak bu çamur deryasında şöhreti, kişiliği, ailesinin de itibarları sıfırlanacaktı. Ellerinde bunun için yıllardır biriktirdikleri dokümanları sırayla piyasaya sürmeye başladılar. Kendisini, en baştan beri büyük yanlışların içine çekerek, pis emellerinin gerçekleşmesi için, ayaklarını yerden kesenlerin hemen tamamı etrafından çekilmişler, sanki büyük çöküşü izlemek için tribüne çıkmışlardı. Emellerini gerçekleştirenler kıs kıs gülerek ve ellerini oğuşturarak "hatime"yi görmek için sabırsızlanıyorlar. Son nasıl mı olur? 12 yıldır Reis'i istedikleri istikamete döndürüp, Türkiye’ye ve İslam dünyasına büyük kötülükler yapan güçler elbette finali de düşünmüş olmalılardır. Şimdi buradan kendisine seslenme istiyorum: Reis, Milli Görüş'ün metodları dışında size telkin edilen bütün yolların bir alatmaca olduğunu anladınız! Etrafınızda bulunan yeni danışmanlarınızın telkiniyle, yeni girmeyi düşündüğünüz metodlar da kurtuluş yoluna götürmez! Sizi itmeye çalıştıkları çamur bataklığına düşmemek için direnmeniz pek sonuç vermeyeceğe benziyor. Eski bir dostunuz, arkadaşınız ve "abi"niz olarak derim ki: Daha yukarı makamlara çıkmayı bir tarafa bırakınız! Bulunduğunuz mevkide şahsınıza ve ailenize ait enkazları da kurtarma telaşı işe kıymetli zamanlarınızı harcamayınız! 20 yıl önceki haliniz neyse ona dönüş yapınız! Sizi gerçekten sevenler o günkü samimi, yolunu değiştirmemiş ve hep olanları endişe ile izlemiş olan ve dünyevi ve uhrevi bataklıklara çekilmenizden son derece üzülenlerdir. Sonradan ettafınızı sarmış olanların ne kadar sahte dost olduklarını siz de gördünüz. Sizin karakterinize çok uyduğunu iyi bildiğimiz bir çıkış yaparak, etrafınızda döndürülen dolapları deşifre ederek, hemen, derhal Reisliğie terfi ediniz! Ailenizi, kızıl saçlı ve ışık gözlü evlatlarınızı kurtarınız! Bari bunu yapınız! Eski bir abiniz, kardeşiniz, dostunuz, arkadaşınız olarak yegane tavsiyemiz budur! Bağ olursa ayaklara hem şan, hem mal, Uçmak isteyen insanı yapar hammal!.. Ekrem Şama ekremsama@hotmail.com
1984-1994 yılları...
Ne yıllardı ama.
O bizim biricik "Reis"imizdi. İstanbul'un Reis'i.
Hemen hemen her gün beraberdik. Öğle yemeklerimiz acılı lahmacun, akşam yemeklerimiz, zeytin-peynire taktığımız isim olan siyah-beyazdan ibaretti. Yarı aç yarı toktuk ama onun emrinde mutluyduk. Çünkü cihad ediyorduk. Evinize hiç gitmeyin, dese memnuniyetle yerine getirirdik. 150 km. uzaktaki Çatalca'nın köyleri veya Şile'nin ücra belde ve köyleri Reis'in emri ile bize su yolu kadar yakın geliyordu.
Onun da bizim de evlerimiz, arabalarımız, paralarımız yoktu. Ama mutluyduk, çünkü cihad ediyorduk.
O Reis’imiz ve biz etrafında pervane idik. Bizi birbirimize bağlayan bağ kardeşlik ve sevgi idi. Çıkar ilişkisi olmadığından maddi beklenti bulunmadığından... Liderimiz Hocamız Necmettin Ebakan'a kesin itaati, cihadın şartlarından biri olarak kabul ettiğimizden.
Teşkilatlarımızı eğitmek için seferber olurduk. Cihad teşkilatına ve liderine itaati, disiplini, bütün gücü ile çalışmayı öğütler, ayrı hareket etmenin ve bölücülüğün haram olduğunu ve büyük müeyyideleri bulunduğunu nasslarla öğretirdik.
Onlarca seçim geçirdik. Uykusuz, yorgun, borçlu, ama mutlu...
Belki parlak sonuçlar alamadık ama, her sonuçtan sonra hep kazandığımızı ifade ile birbirimizi tebrik eder, gazamızın mübarek olması için dualaşırdık.
Ailece buluşmalarımız olurdu. Reisin kızıl saçlı, ışık gözlü evlatlarını biz bağrımıza basarken, o da bizimkilere çikolata verir sevindirirdi. Onun etrafında pervane olurduk. O da, biz de istişaresiz hiçbir adım atmazdık. En önemli kararlarını etrafında sayıları birkaçı geçmeyen kişilerle mutlaka istişare eder ve öyle verirdi.
Belediye başkanı seçilmesi ile önemli değişikliklere ığruyordu. Etrafındaki istişare halkası değişiyordu. Yeni istişare halkasının görüşleri değişik olduğundan, Reis’in de değişiyordu. Onlara göre bu mücadele öyle parasız pulsuz başarılamazdı. Çok para gerekirdi. Hem Erbakan'la da olamazdı. O da kim oluyordu ki, böyle azimli bir kişi ve etrafındaki "bilinçli" kişilere mutlak hükmetsin! Ondan mutlaka kurtulmalı ve yeni bir yol çizmeliydi. Bunun için "fetva" verecekler de bulundu. Böylece helal haram eşikleri de aşındırılmış oldu.
İşte bu telkinlerle ona büyük hatalar yaptırdılar.
Daha sonra Reis'in etrafındaki istişare halkasına yabancılar da dahil oldu.
Reis’e bu davanın arkasına küresel ve emperyal güçleri almadan başarmanın imkansız olduğu telkin edildi. Hataların en büyükleri yaptırıldı Reis'imize!
Kendini en zirvedeki makamlarda bulunca, bu sefer de ayağını yerden kesecek şeilde pohpohlayıcı bir çevre etrafını kuşatıverdi. Bu çevreler kendi pis emellerine ve çıkarlarına eskiden "tertemiz" olan Reis'i alet ettiler.
Emperyal güçler onun başarabilmesi ve Yeni Osmanlı’yı kurabilmesi için, İslam dünyasına yeni bir şekil verilmesi gerektiğini ve bunun için için kendilerine yardım etmesi gerektiğine inandırdılar. Reis, Milli Görüş Lideri’nin ve camiasının sarsıcı ikazları ve nasihatlerini artık kıskançlık bahanesi ile kulak ardı ediyordu.
Milyonlarca müslümanın mahvolması, ülkelerin parçalanması, servetlerinin yağmalanması, temiz insanlarına tecavüz edilmesi sırasında zalimlerin yanında yer aldı, yardım etti, destek verdi, dua etti...
Etrafındaki emperyal güçler, içerdeki "cunta" heveslilerinin ayıklanması için bütün güçleri ile yardım ettiler. Ama Reis, bu ayıklamanın aslında bir “kumpas” olduğunu anlayamadı. Milli Görüş yetkilileri, bunun kumpas olduğunu açıkladıklarında, neredeyse ihanet suçlamalarına muhatap edildiler.
Reis, bütün bu olanların kendi beceri ve başarısı ile olduğunu zannederek "benlik imparatorluğu"nu kuruyordu.
Artık:
"Parti mi, ben varsam var, dava mı, ancak benimle başarılır!" hükmüne inandırılmıştı. O, havalarda gezerken, emperyal güçlerin etrafını kuşattığını, kendisini çıkamayacağı bir tuzağa çektiklerini hiç anlayamadı. Yurdumuzu ne olduğu bile belli olmayan, kontrolü dışarda tesis ve silahlarla doldurmalarına göz yummak zorunda kaldı. Milli Görüş'ün ikazlarına da kulak tıkadı.
Bu arada Reis'in sağlığı bozulmaya ve operasyonlar geçirmeye başladı.
Pek kestirmek mümkün değil, hasta yatağında tefekkür mü etti, yoksa bu sırada istişare halkasına aklı başında birileri mi dahil oldu?
"Ben nereye gidiyorum, etrafımdakiler kim, amel defterim nelerle doluyor?" diye düşünmeye başlamış olmalı ki, ilk defa Milli Görüş söylemlerini kullanmaya, az da olsa bazı hayırlı işlere eşebbüs etmeye, mesela eğitim sisteminde bazı düzeltmelere, insan haklarını kısıtlayıcı bazı tabuları yıkmaya başladı.
Bu sırada Mısır'da ve Suriye'de feci şeyler oluyordu. İyilik meleği zannettiği emperyal güçler, gerçek niyetlerini açıkça ortaya koymaya başlamışlardı.
"Eski Reis"in uyanmaya başladığını farkeden başbelası güçler artık, sıranın Türkiye'ye geldiğini gösteren atraksiyonlara geçtiler. Bunun için eski partnerlerinden, yani Reis ve onun iktidarından kurtulmalıydılar. Bu da onlar açısından çocuk oyuncağı sayılırdı. Çünkü çok doküman biriktirmişler, hazırlık yapmışlardı. Düğmeye bastıklarında başdöndürücü bir süreç başladı.
12 yıllık partnerlerini bırakıp yenilerini bulmalıydılar. Zaten sırada buna teşne olanlar da vardı.
Eski Reis bugüne kadar orduda yapılan operasyonların da bir çırpıda "Kumpas" olduğunu da açıklayıverdi.
Büyük bir oyuna gelmişti. Milyonlarca Müslümanın kanı, ırzı, malı, ülkesi, kendisi kullanılarak talan edilmişti. Ülke silah deposu haline getirilmişti. Orduya kumpas kurulmuş, emperyal güçlere karşı olabilecek ordu direnci kırılmıştı. Devlet içinde devlet kurulmuştu. Devlet arazileri ve tesisler sattırlıp faizciye verdirilmişti. Ülke borç batağına sokulmuştu. Bütün bunlar kendisinin ayakları yerden kesilerek "büyük usta" yağcılıkları altında yapılmıştı.
En önemlisi de Eski Reis, bir çamur bataklığının kenarına getirilmişti. Bulaştırılacak bu çamur deryasında şöhreti, kişiliği, ailesinin de itibarları sıfırlanacaktı. Ellerinde bunun için yıllardır biriktirdikleri dokümanları sırayla piyasaya sürmeye başladılar.
Kendisini, en baştan beri büyük yanlışların içine çekerek, pis emellerinin gerçekleşmesi için, ayaklarını yerden kesenlerin hemen tamamı etrafından çekilmişler, sanki büyük çöküşü izlemek için tribüne çıkmışlardı. Emellerini gerçekleştirenler kıs kıs gülerek ve ellerini oğuşturarak "hatime"yi görmek için sabırsızlanıyorlar.
Son nasıl mı olur?
12 yıldır Reis'i istedikleri istikamete döndürüp, Türkiye’ye ve İslam dünyasına büyük kötülükler yapan güçler elbette finali de düşünmüş olmalılardır.
Şimdi buradan kendisine seslenmek istiyorum:
Reis, Milli Görüş'ün metodları dışında size telkin edilen bütün yolların bir alatmaca olduğunu anladınız! Etrafınızda bulunan yeni danışmanlarınızın telkiniyle, yeni girmeyi düşündüğünüz metodlar da kurtuluş yoluna götüremez!
Sizi itmeye çalıştıkları çamur bataklığına düşmemek için direnmeniz de pek sonuç vermeyeceğe benziyor!
Eski bir dostunuz, arkadaşınız ve "abi"niz olarak derim ki:
Daha yukarı makamlara çıkmayı bir tarafa bırakınız! Bulunduğunuz mevkide şahsınıza ve ailenize ait enkazları da kurtarma telaşı ile kıymetli zamanlarınızı harcamayınız! 20 yıl önceki haliniz neyse ona dönüş yapınız!
Sizi gerçekten sevenler o günkü samimi, yolunu değiştirmemiş ve hep olanları endişe ile izlemiş olan ve dünyevi ve uhrevi bataklıklara çekilmenizden son derece üzülenlerdir. Sonradan ettafınızı sarmış olanların ne kadar sahte dost olduklarını siz de gördünüz.
Sizin karakterinize çok uyduğunu iyi bildiğimiz bir çıkış yaparak, etrafınızda döndürülen dolapları deşifre ederek, hemen, derhal Reis’liğe terfi ediniz!
Ailenizi, kızıl saçlı ve ışık gözlü evlatlarınızı, torunlarınızı kurtarınız!
Bari bunu yapınız!
Eski bir abiniz, kardeşiniz, dostunuz, arkadaşınız olarak yegane tavsiyemiz budur!
Bağ olursa ayaklara hem şan, hem mal,
Uçmak isteyen insanı yapar hammal!..
YORUMLAR
HAYATİ 06-01-2014, 15:12:46
SA EKREM ABİ,
BU YAZI İLE BENİ AĞLATTIN.MAHVETTİN.NEYDİ O ESKİ GÜNLER,KOŞARDIK REİSİN PEŞİNDE.GERÇEKTENDE SENİN DEDİĞİN GİBİ ÇATALCA ŞİLE SU YOLU KADARDI BİZE.O ESKİ GÜNLER VE İTAAT.LİDER ERBAKAN. AH TAYYİP AHHH
Battal öztürk 07-01-2014, 12:13:56
Bir dost ancak bu kadar uyarıcı ve şefkatle bir yazı kaleme alabilir ancak kırk yıllık hocasını zerre kadar dinlemeyen kibirli biri sizi ne kadar anlayacak şüpheliyim Ekrem bey |