Güney Afrika'da umuda yolculuk…
JOHANNESBURG / GÜNEY AFRİKA.
YUSUF KAPLAN
20 EKİM 2013
Küresel bir dünyada küre ölçekli düşünmek, küre ölçekli hareket etmek zorundayız. Bütün sorunlarımıza küresel çerçevede bakmak, İslâm'ın evrensel ufkunun ve dilinin bizden talep ettiği bir yükümlülük zaten.
İLK VE SON GERÇEK KÜRESEL TECRÜBE: İSLÂM MEDENİYETİ
Modern Batı uygarlığının dünya üzerinde hâkimiyet kurmaya başlamasından önce de, sonra da dünya tarihinde gerçek anlamda küreselleşme tecrübesini insanlığa armağan etmiş bir medeniyetin çocukları olduğumuzu nedense hiç düşünmüyoruz bile.
Oysa insanlık tarihine muazzam katkılarda bulunan Çin, Hint, Mısır, Mezopotamya, Mısır ve Grek medeniyet tecrübeleri içinde yalnızca İslâm, hem fikrî ölçekte hem de pratik bakımdan insanlığın gerçek anlamda ilk ve son küresel medeniyet tecrübesini üretmiştir.
Modern Batı uygarlığının dünya coğrafyası üzerinde ekonomik, siyasî ve kültürel hâkimiyet kurmayı başarması, bütün insanlığa evrensel bir ufuk kazandırmadı. Tam tersine, Batı uygarlığı, bir yandan coğrafî düzlemde küresel ölçüde ölçek büyüten ama öte yandansa zihnî düzlemde ufuk daralması üreten bir tecrübenin adıdır.
AYIRIM ÇİZGİSİ: ALMAK VE VERMEK
Batı uygarlığının küre ölçeğinde yayılmasının temel dinamiğini, kontrol ve kolonizasyon itkisi oluşturuyor.
Batı uygarlığı, ne kadar küreselleşirse küreselleşsin ben-merkezli bir uygarlık. Oysa İslâm medeniyeti, esas itibariyle öteki-merkezli, öte ve öteki yönelimli bir insanlık tecrübesi ve ufuk yolculuğu.
Bu nedenledir ki, Batılılar dünya coğrafyasında gittikleri her yerde almayı, çalmayı, yağmalamayı, kontrol ve kolonize etmeyi eksene alan bir hâkimiyet kurma biçimi geliştirdiler.
Oysa tarih boyunca Müslümanlar, Batılılar gibi almayı değil vermeyi, yok etmeyi değil varetmeyi, öldürmeyi değil yaşatmayı, yağmalamayı değil ağırlamayı eksene alan bir evrensellik tecrübesi ürettiler.
Bugün yaklaşık 400 yıldan bu yana Batılıların dünya üzerinde hegemonya kurmayı başarmalarının temel nedeni bütün insanlığa karşı gerçekleştirdikleri, başka dinlere, kültürlere ve medeniyetlere yaşama hakkı tanımayan işte bu yok edici varoluşsal saldırıdır.
Bu nedenle Batılılar, bir yandan sadece Batılı kültürel formların, zihin kalıplarının, davranış biçimlerinin ve değerlerinin küreselleştirilmesi için çalışıyor; öte yandan da bütün diğer dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin yerel alanlara, yerel ufuklara hapsedilmesi için çaba gösteriyorlar.
BATI'YA DUYULAN NEFRET'İ İSLÂM'A YÖNELTMEK…
……………………………….
İNSANLIĞIN UMUDUNU DİRİ TUTMAK…
Müslümanların bugün sömürge döneminden kalan kabîlevî, ulusal sınırlara ve sorunlara hapsedilmesi, İslâm'ın bu küresel dinamizmini ve evrensel ufkunu gözardı etmemizi gerektirmez.
Aksine Müslümanların yaşadığı onca temel varoluşsal soruna rağmen Müslümanlar hiçbir karşılık beklemeden dünyanın en ücra köşesindeki Müslüman olan ve olmayan mazlumların, yoksulların, yetimlerin, kimsesizlerin yardımına koşmak için birbirleriyle yarış hâlinde olmayı sürdürüyorlar hâlâ!
İşte bunun en önemli, en çarpıcı göstergelerinden biri İHH'nın bütün kıtalarda gerçekleştirdiği gözkamaştırıcı, insanın ve insanlığın umutlarını diri tutan, dirilten küre ölçekli yardım, dayanışma ve kardeşlik faaliyetleri.
İHH VE GÜNEY AFRİKA'DA BAYRAM
Bu yıl, Uluslararası İnsanî Yardım Vakfı İHH'nın dünyanın 114 ülkesinde aynı anda gerçekleştirdiği kurban bayramı 'çalışma'sı nedeniyle Güney Afrika'nın ticarî başkenti ve hızla büyüyen kenti Johannesburg'tayız. Sevgili Fatih Ketenci, Murat Ebubekir Yayla, Mücahit Demir ve bendenizden oluşan İHH kafilesiyle buradayız.
Buradaki yardım çalışmalarımızı İHH'nın Güney Afrika'daki partner kuruluşu AFV (African National View / Afrika Millî Görüş'ü) ve Avrupa Millî Görüş'ünün yardım kuruluşu Hasene ile birlikte yürütüyoruz.
AFV'nin çalışmalarını Doğu Türkistan kökenli Kazakistanlı Abdülaziz Yiğit kardeşim yürütüyor. Johannesburg'un Lanesia bölgesinden kesilen kurbanlar, Soweto'da 250, Mayfair'de 150, New Town'da 100 ve Crosby'de 100 aileye dağıtıldı.
Gerek bayram namazı, gerek kurban kesimi, gerekse kurbanların dağıtımları sırasında yaşadığımız kardeşlik, karşılıksız yardımlaşma ve bayram havasını kelimelerle ifade edebilmek gerçekten çok zor. Yaşamak, solumak ve bizzat paylaşmak gerek bu havayı.
HAYATIN, UMUDUN VE UFKUN KAYNAĞI…
İslâm dünyası, en zor zamanlarında bile İslâm'ın sunduğu evrensel insanlık, kardeşlik ve dayanışma imkânlarını harekete geçirmesini biliyor. Sadece müslümanların değil, bütün insanlığın mazlumlarıyla, yetimleriyle, kimsesizleriyle küre ölçeğinde nasıl ilgilenilebileceğinin gözyaşartıcı ve gözkamaştırıcı örneklerini ortaya koyabiliyor.
Yarınki yazıda Johannesburg izlenimlerimi daha derinlemesine sizlerle paylaşacağım ve burada iki gizli kahramanın -AFV'nin kurucuları Ebubekir Salim ile Yüksel Timur Demir'in- nasıl küresel işlere imza attığını sizlere göstereceğim.
Unutmayalım: İslâm, umudun yitirildiğinin zannedildiği en zor zamanların üstesinden nasıl şaşırtıcı şekillerde gelinebileceğini gösteren aziz ve leziz bir hayat menbaı ve yegâne küresel umut ve ufuk kaynağıdır insanlığın.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/guney-afrikada-umuda-yolculuk/40139
YORUM;
YARDIM VE BALIK TUTMAYI ÖĞRETMEK
Hâla yardım kuruluşlarımızla seviniyor ve yardımlarımızla övünüyoruz.
Demek ki daha İslam’ı anlamamışız.
İslam “balık tutmayı öğretmek”tir.
Bütün insanlar için “aş ve iş”düzenidir…