Bu gerilim giderilemezse, başaşağı gideriz!
15 EYİÜL 2013
Türkiye, zor ve zorlu bir dönemeçten geçiyor. Hem içeride hem de dışarıda karşı karşıya kaldığımız gerilimli bir dönemeç bu.
Türkiye, bu dönemeci aşabilirse, sadece Türkiye'nin değil, bölgemizin ve dünyanın alacağı şekil değişebilir, orta ve uzun vadede.
MEDENİYET UFKU, UN-UFAK OLMAMIZI ÖNLEDİ
Türkiye son on yılda ekonomide, dış politikada, jeo-stratejik, jeo-ekonomik ve jeo-politik alanda ölçek büyüttü.
Anadolu coğrafyasına hapsedilen ufkunu, Osmanlı coğrafyasına ve ötesine genişletti: 1908'den itibaren 'içeriye kapatılan', Anadolu'ya sıkıştırılan Türkiye, bir anda, üç kıtaya açıldı.
Türkiye'nin ölçek büyütmesi, üç kıtaya açılması, aynı zamanda hedeflerini de büyütmesi ve doğal medeniyet coğrafyasına açılması anlamına geliyor.
Bütün bunlar, Türkiye'nin -belli belirsiz- bir medeniyet ufkuyla donandığını gösteriyor. Türkiye'nin medeniyet ufkuyla donanmaktan başka seçeneği yok zaten. Bunu iyi bilelim.
Türkiye, medeniyet ufkuyla donanmamış, ufuk genişletmemiş, ölçek büyütmemiş olsaydı, un-ufak olurdu çoktan, bunu da bir yere kaydedelim.
Fakat yolculuğun henüz başında olduğumuzu unuttuğumuzu, sanki her şeyin 'bittiği', 'ipler'in 'bizim' elimizde olduğu yanılgısına düştüğümüzü gözlemliyorum. Dünyanın acımasız gerçeklerini, Türkiye'nin travmatik gerçeklerini gözardı ettiğimizi görüyorum.
O yüzden, Türkiye'nin dışarıda fenâ hâlde kuşatıldığını, içeride ise sosyal-siyasî-kültürel gerilimin, had safhaya çıktığını, kontrol altına alınamazsa, bir süre sonra kontrolden çıkabileceğini göremediğimizi gözlemliyorum.
TÜRKİYE'NİN 'UMUT' OLDUĞUNU BİZ GÖREMİYORUZ SADECE
……………………..
HÜKÜMET, 'ZAFER SARHOŞLUĞU'NDAN VE 'YALAKA'LARDAN KURTULMALI
Hükümetin içeride ve dışarıda gerçekleştirdiği önemli atılımların, ayartıcı bir 'euphoria'ya (zafer sarhoşluğu'na) yol açtığını, sadece ikballerini, geleceklerini, elde ettikleri konumlarını düşünen, 'yalakalıkta sınır tanımayan' bazı kişilerin hükümeti yanlış yönlendirdiklerini, hatta bir çıkmaz sokağın eşiğine sürüklediklerini gözlemliyorum.
Hükümetin, akl-ı selim sahibi, donanımlı insanların samimi bir dille yaptıkları uyarıları dikkate almaya, bütün kesimlere açılmaya, bunun için de önyargısız, ötekileştirmeden ve bütün farklılıklara saygı duyan, farklı kesimlerin kendilerini ifade etme kanallarını açık tutan kucaklayıcı bir dil ve söylem geliştirmeye ihtiyacı var.
TÜRKİYE, BU GERİLİMİ KALDIRAMAZ
İçeride anlamsız bir gerilim yaşanıyor. Ve gerilim gün geçtikçe büyüyor. Türkiye, bu gerilimi kaldıramaz. Bu gerilimin, Gezi hâdiseleri yaşamış, seçimlere giden bir Türkiye'yi içinden çıkılması zor bir kaosun eşiğine sürüklemesi önlenemeyebilir.
Yarın üniversiteler açılacak... Bazı çevreler, bu gerilimli ortamı fırsat bilerek, Türkiye'yi içinden çıkamayacağı bir cenderenin, bir çıkmaz sokağın eşiğine sürüklemekten çekinmeyecekler...
O yüzden gerilimin giderilmesi, Türkiye'de sosyal barış, karşılıklı anlayış ve kardeşlik ortamının tesis edilebilmesinin tek şartıdır.
En önemlisi de, Türkiye'de gerilimin büyümesi, Türkiye'nin dışarıda yeni ufuklara açılabilmesini de önleyecektir.
Ülke içinde büyüyen gerilim giderilmeden, iç barış tam olarak tesis edilmeden, dışarıda bir karış bile mesafe katedemeyeceğimizi bir kenara not edelim lütfen.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/bu-gerilim-giderilemezse-basasagi-gideriz/39562
YORUM;
UÇURUMUN KENARINDAYDIK
Allahtan bir el uzanmıştı.
Bu”ADİL DÜZEN”di.
O ele yapıştık ve kurtulduk.
Allahım bu rüyamızı gerçek kıl.
Sadece senin rızan ve cemalin için çalışan
kullarım hürmetine.
Yoksa bu son sabah olacak…
Korktuğumuz başımıza gelmeden.