Eğer bugüne kadar millet fertleri arasında böyle bir kardeşlik ve dostluk tesis edebilmiş olsaydık, bugün karşımızda bulunan o dağlar cesametindeki problemleri bir hamlede aşacak ve sesimizi tâ yıldızlara duyuracaktık. Ama yapamadık veya yaptırmadılar; yaptırmadı ve bizi birbirimizin kurdu hâline getirerek sürekli vuruşturdular …Hakk’a saygısızlık günahı, insanlara kin ve nefret duyma günahı, fikirlere hürmetsizlik etme günahı, toplumun içine ihtilâf ve iftirak tohumları saçma günahı, karanlık görme, karanlık düşünme günahı, kendimizi masum, başkalarını mücrim kabul etme günahı, herkesi cehennemlik ya da yobaz sayma günahı, olumlu her hareketi baltalama günahı, kendi insanî değerlerimizi tahrip etme günahı ve daha nice günahlar… Bence artık bütün bu günahlardan tevbe etme zamanı gelmiş olmalı.
Öyle ise gelin, bütün günahlarımızdan tevbe edelim ve bir arınma süreci başlatalım. Bundan sonra olsun, insanlara karşı saygılı davranıp, insanî değerleri korumaya çalışalım. Fikirlere hürmet edip, kim olursa olsun, herkesi kendi konumunda kabul edelim. Geçmişi, kötü yanları ile kendi tarihselliğine gömüp, dünkü kavgaları şimdilerde yeniden kavga vesilesi yapmayalım. Toplumu değişik kamplara, gruplara ayırmadan vazgeçip, her fırsatta birlik ve beraberliğimizi vurgulayalım… Kırıp parçalayıp, sağa sola saçtığımız kendi parçalarımızı bir araya getirerek, bunları bir daha kopup dağılmayacak şekilde birbirine bağlama yollarını araştıralım…”
Ben bu satırlara şunları eklemekle yetineceğim: Kabahatli aramadan, adım atalım. Bundan böyle birbirimizi karalamaktan iftiradan. kem sözden, laf çakmaktan, tepeden bakmaktan vazgeçip üslup güzelliğine dönelim…
http://www.zaman.com.tr/huseyin-gulerce/yapamadik-yaptirmadilar-_2130668.html
Yorum:
Yapmak Elimizde
Yıllardır ülkemizde çeşitli gruplaşmalar oluşturuldu, desteklendi. Biz de halk olarak insanlığa öğrettiğimiz bir arada barış içerisinde yaşama ile ilgili değerlerimizi yok sayarak bu ayrıştırmaya, bu gruplaşmaya içerden arka çıktık. Yüzyıllar boyunca her türlü inancın, etnik kimliğin bir arada yaşamasını sağlayan inancımıza ait prensipler başkaları tarafından bilinçli şekilde farklı yorumlanarak çatışmaların, kavgaların kaynağı haline getirildi.
Bugün ülkemizin ayrışmalardan, kavgalardan, tahammülsüzlüklerden arınması ancak Adil Düzen ile mümkündür. Kuru temenniler, iyi niyetler, projesiz platformlar sorunu iyice içinden çıkılmaz hale sokmaktan başka bir işe yaramamaktadırlar. İnsanın gerçekten özgür olduğuna inandığı, istediği tarzdaki yaşamın garanti altına alındığını gördüğü, kendinin ve çevresinin güven içerisinde olduğu bir sistem tesisi bir arada sorunsuz yaşamanın anahtarıdır. Bu da sadece Adil Düzende vardır.
Adil Düzen sayesinde özlediğimiz insan profiline ulaşmamız mümkün olabilir. Yoksa özgürlüğü kısıtlanmış, hukuken ve ekonomik olarak kendini güvende görmeyen insandan özlediğimiz hasletleri ve davranışları beklememiz haksızlık olacaktır.