05.09.2013
Suriye'nin Beşar Esad'ının beyni hiç üretken değil. Obama'ya ve Putin'e bir mektup yazsa... Dese ki,
- Dünyada barışa ve savaşa karar veren sayın liderler... Size söz veriyorum...
Bundan sonra kendi insanlarımı sadece kurşunla ve bombayla öldüreceğim...
Eğer kimyasal silah kullanırsam Allah beni kahretsin.
Ben de kitlesel imha silahlarının her türüne karşıyım. Ben savaş değil barış istiyorum. Ben de komşum Türkiye'nin 'Yurtta barış, dünyada barış' ilkesini benimsemiş bir liderim. Obama ve Putin Şam'dan gelen böyle bir mektubu alsalardı, Beşar Esat en az 2-3 ay daha kazanırdı.
İnsanlar önemli mi?
- Suriye 'ye müdahale edersek Ortadoğu'da dengeleri bozarız...
- Beşar Esat giderse yerine kim ve ne gelir?..
- Ortadoğu'da istikrarı korumak için birkaç yüz bin insanın öldürülmesi, birkaç milyon insanın evlerini terk etmesi önemli midir?
- Adam haklı, Suriye'ye müdahale edersek sonra olacakları kim bilebilir ki?
Dünya siyasetine yön veren liderler böyle derin içerikli tartışmaları başlatırlar ve Beşar Esad da, babasından kendisine miras kalan Suriye'nin halkını konvansiyonel silahlarla yok etmeyi sürdürürdü.
Beşar Esad akıl edip Obama ile Putin'e böyle bir mektup yazsaydı, Türk iç siyasetinde de bu mektubun derin yansımaları görülürdü.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2013/09/05/gercekten-besar-barisi-ve-tayyip-savasi-mi-simgeliyor
Yorum:
Önce Demokrasi
Amerika kontrol edebildiği ve rahatlıkla yönlendirebildiği herkesle müttefik olur. Düne kadar Suriye ile de bir sıkıntısı yoktu, dahası kimsenin yoktu. Hele Erdoğan’ın! Gayet samimi pozlarla Esma-Beşar Esed çiftini ağırladığı günleri de hatırlıyorum.
Sonra ne olduysa, yani gerçekten her ne olduysa Suriye bütün şimşekleri üzerine çekti ve gerekçe olarak da tüm dünyaya Esed’in demokrasiden uzaklaştığı, halkına zulüm yaptığı haber olarak servis edildi. Mazlumun yanında yer almasıyla bilinen Erdoğan da tavrını koydu. Koydu ama kendine biçilen rol gereği yaptı bunu çünkü O bir kahramandı ve kahramanlar kötü adamı bulur, cezalandırır ve dünyayı kurtarırdı. O da tam olarak bunu yaptığını sanıyor.
Asıl komedi Erdoğan’a biçilen rolde değil, tavır koymasındaki gerekçede. Şöyle ki, eğer ABD birine suçlu diyorsa, o suçludur çünkü Pentagon’da, Beyaz Saray’da veya ABD’nin herhangi bir köşesinde bunu ispatlayan bir belge, bir kayıt, bir delil muhakkak vardır. Çünkü onlar asla haklı gerekçe(!) dışında hareket etmezler. Bu da taraf olmak için yeterli bir sebeptir ne de olsa ABD’nin yanlış yaptığı, haksızlık yaptığı, zulüm yaptığı görülmüş şey değildir(!). Bunu tüm dünya gibi bizler de biliyoruz!
Böyle basit bir senaryo ile Suriye savaşa mahkûm edildi ve hemen taraf olarak müttefikimizin yanındaki haklı yerimizi aldık. Saldır derse saldıracağız, çekil derse çekileceğiz. Kimse iki tarafı da dinleme, aralarında hakem olma gibi bir zahmete katlanmayacak. Muhalifler haklı dendi haklı oldular, Esed ve Mısır yönetimi, diktatör oldular.
Bu gerçekten de böyle olsa buna peşin hükümle karar vermek kimsenin hakkı değildi. Ülkeler iç işlerini kendileri çözümlerler ancak zulme maruz kalan halka yardım edilecekse hakemler yoluyla uzlaşmaya gidilebilir. Binlerce insanın öldürülmesinden çok neyle öldürüldüğü ile ilgilenenler, onlara kucak açmayı hiç akıl edememişti, zaten gönüllerinden de geçmemişti. Her şeyden önce ellerinde ‘Tehlikede olan bir demokrasi’ teorisi vardı. Batan gemide Demokrasi varsa, kadınların ve çocukların ne önemi kalırdı ki.
Dünya hala öğrenemedi, batıdan birileri çıkıp ‘demokrasi’ diye dövünüyorsa, hele hele bu ABD’nin desteklediği bir teoriyse, buna mutlaka şüpheyle yaklaşılmalı. Böyle yapılmadı ve dünya kaçınılmaz bir sona doğru yol almış oldu, Allah yardımcımız olsun.