Afyonkarakoç
21 temmuz 2013
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB)'nin, üstad Sezai Karakoç'un 80. yılı dolayısıyla 40 ilde düzenlediği programın son durağı Afyon'du. Tıpkı Asım Gültekin kardeşim gibi operasyonel bir zekâ'ya sahip olduğunu Afyon'da keşfettiğim İstanbul TYB başkanı Mahmut Bıyıklı kardeşimin önayak olmasıyla bu program gerçek oldu.
Ali Haydar Haksal, Mustafa Özçelik, Şeref Akbaba, Recep Garip, Mevlânâ İdris, Hüseyin Akın, Mahmut Bıyıklı, Bünyamin Yılmaz ve nihayet şiir gibi sunucu kardeşimiz Niyazi Gedik'le Afyon Afyon olalı ilk kez 'Sezai Karakoç'la buluştu; Sezai Karakoç kokusu aldı; diriliş mayasıyla mayalandı; Afyon'da diriliş bayrağı dalgalandı, hakikatin diriltici soluğu alındı-verildi...
AFYONKARAHİSAR,
AFYONKARAKOÇ OLDU
Sezai Karakoç programıyla birlikte Afyonkarahisar, Afyonkarakoç oldu.
Afyon'daki program, bu mütevazi, bu asil, bu şiir-şehri, Afyonkarakoç olarak adlandırmayı hakedecek kadar dolu dolu ve anlamlı oldu.
Gözdoldurdu.
Gönülsuladı.
Kalpaçtı.
Zihinkışkırttı…
Üstadın sesi ve nefesi…
Açılmayan, açılamayan kapıları açtı; ulaşılamayan yerlere, insanlara ulaştı.
Gün, bir başka ışıdı o gün. Güneş bir başka doğdu ufuktan, hisarın ötesinden, hisarın surlarının arkasında gizlenen karanlığı bir başka aydınlattı.
Sezai Karakoç'un sesi ve nefesi, fikri ve zikri, şiiri, kişiliği ve estetiği karahisarın surlarında bir gedik açtı ve dağın ötesine ışık saçtı Afyonkarakoç'tan…
Sadece bir olay, bendenizin, Afyonkarahisar'ı Afyonkarakoç olarak adlandırmam için kâfiydi: Bir kardeşimiz, düğün masasında nikâhını kıydırır kıydırmaz kendi düğününü yarıda kesiyor, 'buraya kadar bu dünyanın düğünü!' diyor ve Afyon'da ilk defa düzenlenen Sezai Karakoç gününe, düğününe koşuveriyor hemen!
İşte bu, Afyonkarahisar'ı Afyonkarakoç olarak görmeye, adlandırmaya yetiyor benim için.
GÖNÜLÜLKESİ'NİN
SES TELLERİYİM…
Bunu bir kız kardeşimiz (Fatma Koçak) yapıyor! Yürek ülkesinin pınarlarından içen, surlarını mesken tutan 'derviş' Mehmet Akif Ak Ağabey'in yeğeni!
Bir erkek yapamazdı bunu; düşünemezdi, cesaret bile edemezdi buna!
Bu satırları yazarken, 'erkekçilik' veya 'kadıncılık', 'feministlik' ya da 'anti-feministlik' sığ oyunu filan oynamıyorum elbette! Ne münasebet! Bu kadar basit değil mesele, bu kadar çabuk harcanamaz durduğum, işaret ettiğim yer, durduğum ve meftun olduğum 'ülke'…
Bendeniz gönülülkesi'nden yazıyorum: Gönülden gönüle ulaşan yürekinsanlar'ın içten seslerini birbirlerine ileten ses telleri oluyorum...
ÇAĞDAŞ SAHABE
Düğününü bırakıp, Sezai Karakoç gününe, 'düğün'üne koşup gelmek, Afyon'u Afyonkarakoç yapmak demek aslında.
Bu ne kadar aziz, ne kadar leziz, ne kadar nefis bir hâdise öyle! Her fâniye nasip olabilir mi bu kadar aziz bir ilgi, bu denli yüce bir sevgi?
Zor elbette. Ama Sezai Karakoç'sa sözkonusu olan, olabilir. 'Olabilir' ne kelime! Elbette olur; kendiliğinden hem de.
Çünkü Afyon'da da, başkayerlerde de söylediğim, heryerde hep söyleyeceğim gibi çağımızın sahabesi bir insan var karşımızda: Bu dünyayı, bu dünyanın bütün aldatıcı, ayartıcı, bozucu, sahte nimetlerini elinin tersiyle itmiş, insanlığı hakikat medeniyetinin lezzetli meyvelerini, hakikatli hikmetlerini tatmaya, çoğaltmaya çağıran dalgakıran ve dalgakuran bir düşünür, bir şair, bir estet, bir tarih ufku, bir ahlâk anıtı var.
SEZAİ KARAKOÇ'LA AYNI
HAVAYI SOLUYORUZ… FARKINDA MISINIZ?
Sezai Karakoç'la aynı havayı soluyoruz. Ama ne kadar farkındayız bunun?
Sezai Karakoç'la aynı havayı soluyor olduğunun farkında olmak demek, ciğerlere hakikatin diriltici soluğunu çekebilmek, zihinlere hakikatin arındırıcı ve varedici tohumlarını ekebilmek ve yüreklerde hakikatin ruh üfleyici çiçeklerini yeşertebilmek, sözün özü, bütün kirli havaları, urları ve kirleri temizleyebilmek demek.
Bunun için sonsuz teşekkürler üstad Karakoç'a…
…………………………..
***
Ve elbette ki, asıl teşekkür Afyonkarakoç'a… Afyonkarakoçlara…
TEŞEKKÜR
Üç dayımın vefatı dolayısıyla taziyede bulunan, telefon eden, mesaj ileten bütün yazar ve okuyucu dostlara en kalbî teşekkürlerimi iletiyorum.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/afyonkarakoc/38677
yorum;
Karakoç partisi
Üstad Sezai Karakoç sonunda partide kurdu ama nafile.
Siir ve edbiyat ayrı siyaset ayrı.
Tıpkı ilim adamlığı ve siyaset gibi.
Adil Düzen’in ilmi tamam bence ama siyasetinde sıra.
Türk milleti gerçektende asker millettir.
Onbun için parti şart.
Allah o günleride göstersin ve o partide çalışmayı nasip etsin.
Çünkü artık teşkilatlanmak daha da hızlandı…