21/07/2013
-Büyük değişimden geçiyoruz. Tarihteki görevi insanlık için yapmalıyız.
- Adil düzenin en az otuz yıl önce ortaya koyduğu tarihi gelişmede dördüncü hak uygarlığının başlangıcında olduğumuzu dünyaya anlatmıştık. Akevlerin ve Milli Görüşün bütün konuşmalarında var. Türkiye’nin adil düzeni getirmekle görevli olduğunu anlattık. Mahir bey şimdi bunu anlatıyor.
-Gezi olayları dış güçlerin Erdoğan’ı tasfiye operasyonudur. Türkiye’nin bölgede güç olmasını istemiyorlar.
- Tekel sermayenin patronlar grubu Türkiye’yi etkin güçler arasına sokarak barışlı denge istiyorlar. Banker sermaye ise Türkiye’yi kışkırtarak İslam âlemini isyana sürüklemek ve çıkaracağı üçüncü cihan savaşı sonunda Müslümanları imha etmek, etkin güçlerini de emrine almak istiyor. Taksim olayı budur. Bankerlerle patronlara arasındaki ilk çatışma denemesidir. Patronlar galip gelecektir.
-Çatışma AB ile ABD arasındadır. Tarafımızı seçmeli ve sonuçları belirlemeliyiz. Taraf olduğumuzun galip gelmesi muhtemeldir. Suriye ve Mısır etkili olamazlar.
- Çatışma etkin güçler ile banker sömürücü tekel arasındadır. Etkin güçlerin siyasi güçleri var ama ekonomik güçleri çok zayıf. Türkiye adil düzenle onlara ekonomik güç verir. Sonunda üçüncü bin yıl uygarlığı savaşlara değil barışa dayanır. Barış (İslam) uygarlığı gerçekleşir.
-İktidarın siyasetini liderleri belirliyor. Muhalefetin sayısı ve lideri yoktur. Banker sermaye Erdoğan’ı Erbakan’ı etkisiz hale getirmek için destekledi. Patron sermayenin işine geldi. Askerler de Milli görüşün versiyonudur diye korudu. Halk da Milli Görüşçüdür diye oy verdi. AK Partinin bugünkü politikası patron sermayenin yanında yer alan Obama ve Putin ile o siyaseti destekleyen AB ve Çin’in ortak siyasetidir. Onlarla beraber oynamaktadır. Olumlu siyaset olduğu için asker de destekliyor.
- Muhalefet iktidar, anlaşmıyor. Çatışarak darbelere yol açıyorlar.
- AK Partinin dış siyasette en büyük hatası Suriye olaylarında takındığı tavırdır. İç siyasette ise korkunç hatası askerleri sivil mahkemelerde yargılatmasıdır. Bunun dışarıdan ayarlandığını bilen ordumuz gevşemeden görevine devam ediyor. Suriye politikası iç-dış güvenliği bozar. Askerlere yapılanlar ordumuzu çökertebilir. Görünür tehlike buradadır. Mustafa Kemal’in gençliğe hitabede söyledikleri duruma düşebilir, ikinci istiklal savaşına zorlanabiliriz. Ordumuzun yeniden zaferyab olacağına inanıyorum.
-Siyasetimiz, bir büyüğümüzün görüşleri değerlendirilmeden yürütüldü. Kimleri karşı çıktılar, kimileri kayıtsız kabul ettiler.
-Türkiye’de İstiklal Savaşını Kazım Karabekir başlattı. Mustafa Kemal’i o lider yaptı. Mareşal katıldı. İnönü savaşın ve barışın sonra da iç güvenliğin kahrını çekti. Evren beşinci asker olarak Türkiye devletinin siyasi istikametini belirledi. Bu devlet onların yönetiminde kuruldu, bugün buraya geldi. Ana siyaset değişmedi. Muasır medeniyetin fevkine çıkmak, elimizdeki meşale müspet ilim olarak ele almak. Bu gün Nazım Hikmet gibi millet ve devlet düşmanlarını milli şair yapıyorlar. Nazım Hikmet millet düşmanıdır. Çünkü Bu milletin bin senedir canını verdiği İslamiyet’in karşısındadır. Devlet düşmandır. Çünkü milli devlet yerine tek enternasyonal devlet istemektedir. İşte asıl gaflet budur.
- Kürt sorununda gruplaşma var. Vatandaşların devletten hakları istemesi tabiidir. Ülke dışındaki Kürtlere sahip çıkmalıyız. İngiltere’de çizilen sınırları kutsallaştırmayız.
- Sorun Kürtlerin sorunu değildir. İstiklâlimizi kazandık, devletimizi kurduk ama devletin yapısını oturtmadık. Sorun anayasa sorunudur. Adil Düzen sorunudur. Tüm Türk halklarının sorunudur. Sadece Kürt sorunu olarak görmek bölücülüktür.
-Gelecekte Taksim olaylarına benzer olaylar çıkabilir. Devlet yasalar içinde dış güçlerin maşalarını cezalandırmalı ama diğerlerini haylaz çocuk saymalı.
- Banker sermaye PKK’yı dağıttı. Kent terörü olarak kullanmak istemektedir. Yurt dışında yeniden organize edip yeni hareketler yapma hazırlığındadır. Yapılacak iş yerinden yönetimli hakemlik sistemini getirmek, orduyu zorunlu askerlikten çıkarıp isteyenlerin bedelli olmasını sağlamaktır. İşsiz ve eğitimsiz kişi bırakmamaktır.
27/07/2013
Kürtlerin tercihi
-Kürtler Erbil’de toplandılar. Siyaset için karar alacaklardır. Türkiye’de kalmayı isteyebilirler. 40 yıl önce geçimleri kaçakçılığa dayanan bir bölgeyi o haliyle uzun zaman elinde tutamazsın diye yaptılar.
- Cumhuriyeti askerler kurdular. Dış güçlerin Osmanlıyı ekonomik bakımından nasıl çökerttiğini bildikleri için aşırı tedbirler aldılar. Kapalı ekonomi sitemini uyguladılar. Bu da ülkeyi yoksul bıraktı. Sermaye Türkiye’nin alt yapısını yapmak için DP’yi görevlendirdi. Ülke kalkınmaya başladı. Başbakanlara saldırdılar. Demirel direndi, Özal direndi, Erbakan direndi, Çiller direndi, Erdoğan direniyor. Henüz sorun çözülmemiştir.
- Bölgenin ağalarını rahatsız etmeden sadece bilgi ve kredi desteği ile bölgenin ekonomisi yükseltilebilirdi.
- Ülkemizde ilmi çalışmalar sıfırlanmış, batının formüllerini ezberlemek ilim sanılıyor. Oysa ülkemiz kayıt dışı ekonomi içindedir. Batı modeli çözümler Türkiye’de geçerli değildir. Akevler, kooperatif içinde kendi ekonomimizi araştırmak ve deneyerek çözümler üretmek yolunu tuttu. Erbakan bu çalışmayı siyasileştirdi. Halk da bunu anayasa ekseriyeti ile iktidar ederek destekler. Ama anayasa ekseriyeti ile iktidar olan parti şimdi kendi isteği ile iktidarı terk ediyor.
- Eğitim mesleki eğitim olmalı ve uygulama imkânı verilmeli idi. Sadece Türkçe öğretmekle o yerlerde hakimiyet sağlanmaz.
- Burada sorun siyasilerin eksiğinden ziyade ilim adamlarını cehaletidir. Batı eğitimi alırlar, batının yüz sene önceki bilgilerini anlamdan ezberleyip Türkçeye aktardılar. Medresedekiler de bin sene önceki ilmi anlamdan aktardılar. Siyasilere ancak batının ajan elçileri danışman oldu. Yine de iyi siyaset yaptılar. Akevler Kooperatifi buna dur dedi ve batıyı da doğuyu da öğrenmeyi ama çözümleri şimdi bizim yapmamızı önerdi. Adil Düzen budur. Henüz Türk halkı bunu benimseyemedi. Biz araştırmamıza devam ediyoruz.
-Kürtler ya ayrı devlet kuracak, ya da bir devletin federe devleti olacak ya da Türkiye’de eşit vatandaş olacak. Bunu seçecekler.
- Bunu Kürtler değil, banker sermaye ile patron sermaye tarafları seçecek. Türkiye’de Türkçe konuşulacak, halkların ortak adı ırka değil kültüre dayalı olarak Türk olacak. Halklar kendi illerinde tamamen özgür olacaklar, kendi dilleri ve kendi kanunları ile yaşayacaklar. İstanbul’da birkaç illeri olacaktır. Benzer statüyü Irak’ta, İran’da ve Suriye’de de elde edecekler. Mevcut devletlerin biri ileride yıkıldığı zaman orada Kürtçe dilini konuşan devlet kurabilirler. Bunun için dillerini devlet dili seviyesine çıkartmalıdırlar.
-Osmanlı siyaseti bu idi. Kütler buna kolayca intibak ederler.
- Selçuklular ve Osmanlıları birleştiren ırk değil, din idi. Din özgürlüğü idi. Adil Düzendi. Bugünde insanlığı barışa doğru götürecek olan Adil Düzendir. Adil Düzen ideali devletimizi yaşatacaktır. O İslâm idealidir. Ama bu Muhammedilik ideali değil dünden gelen, kıyamete kadar devam edecek olan hak din idealidir.
-Eşit vatandaş olma federe vatandaş olmanın çok ötesindedir.
- Mustafa Kemal Türk milletine dört dayanak kabul etti. Türkiye Devletinin vatandaşı olmak, Türkçeyi bilmek, Türküm demek ve Müslüman olmaktır. Biz de bunu kabul ediyoruz. Yalnız biz Hıristiyanları da Müslüman kabul ediyoruz. Onlardan tek istediğimiz Kuran’ı da Allah sözü kabul etmelerinden ibarettir. Biz Tevrat’ı ve İncil’i Allah sözü kabul ediyoruz. Dinimizden çıkmadığımız gibi onlar da Kuran’ı Allah sözü olarak kabul etmeleri ile Hıristiyanlıktan ve Yahudilikten çıkmazlar.
Not: İtalik yazılar Süleyman Karagülle'ye aittir.
Yorum
Türkiye’nin yeri
Türkiye dünyanın merkezindedir. Alsas Loren’le Tokyo İstanbul’a aynı uzaklıktadır. Sibirya ile Ümit Burnu İstanbul’dan aynı uzaklıktadır. Karadeniz havzasını Akdeniz havzasına İstanbul Boğazı bağlar. Batı dünyasını doğu dünyasına İstanbul köprüleri bağlar. Tarihi ülke İstanbul dünyadaki bütün dinlerin özgürlük içinde yaşadıkları yerdir. Ortodoks kilisesi hala İstanbul’dadır.
Bugün yeryüzünde dört büyük dinin dolayısıyla uygarlığın mensupları vardır: İslamiyet, Hıristiyanlık, Budizm ve Hinduizm. Dört büyük güç vardır: Rusya, ABD, AB ve Çin. İstanbul’un bu dört güçten alınması demek onun dünyaya hakim olması demektir. Bu sebepledir ki bu dört güç İstanbul’u birden bırakmaz. Türkiye Avrupa birliğine giremez.
a) Türkiye’nin kişisel ahlakı yüksektir. Sosyal ahlakı bozuktur. Batının sosyal ahlakı yüksektir. Kişisel ahlakı düşüktür. Birleştiğimiz zaman iki tarafın da halkaları düşer.
b) Türkiye’nin kara sınırları tüm Avrupa’nın kara sınırları kadardır. Avrupa bu sınırları koruyamaz.
Türkiye şunları yapmalıdır.
a) Türkiye vizeleri ve gümrükleri kaldırmalı ve herkesin Türkiye’ye gelip gitmesi, yerleşmesi ve iş yapması serbest bırakılmalıdır. Bu hem Türkiye’yi zengin eder hem de dünyanın ekonomisine yüzde yüz katkı yapar.
b) Türkiye İstanbul’da dünyanın katkısı ile Adil Düzeni oluşturmalı ve örnek olarak arz etmelidir.
c) Türkiye uluslara sırf siyasette adil hakemlik rolünü oynamalı, asla bir grubun yanında olmamalıdır. Kendisine saldıran olursa diğerlerinin yardımını almalıdır.
d) Türkiye’nin güçlü savunma ordusu olmalıdır. Ama saldırı ordusu bulunmalıdır. Kimse Türkiye’ye saldırma cesaretini bulamaz ama Türkiye’den de kimse korkmamalıdır. Mesela Türkiye’nin atom bombasına ihtiyacı yoktur. F16’lara değil helikopterlere ihtiyacı vardır. Onun sanayiini kurmalıdır.
Türkiye kimseye düşman olmamalı ama hakemliği kabul eden devletlerle dost olmalıdır.