02/06/2013
-Partiler siyasi yapıyı oluşturmazlar, siyasi yapıyı uygularlar.
-Ekseriyet sisteminde siyasi yapı yoktur. İktidar keyfi siyaset yapar. Bu sebepledir ki dünyanın hiçbir yerinde devlet anayasaya göre yönetilmez. Topluluk içinde etkin güç oluşur, o yönetir. Türkiye’de etkin güç sermaye ordu beraberliğidir. Bugün bu beraberlik kalkmıştır, ordu iktidar birliğine dönüşmektedir. Askerlerin yargılanması gösteriyor ki bu birlik yürümüyor.
-Bir parti içinde tek yapı yoktur. Değişik partilerde ayrı siyasi yapıyı oluşturmazlar. Her güçlü parti etkin grup tarafından desteklenir. Partiler kararlarını kendi isteklerine göre almazlar, tarafların farklı görüşlerini uzlaştırırlar, muhaliflere fırsat vermeyecek kararlar alırlar.
-Bundan dolayıdır ki ekseriyet demokrasisi kandırmacadan ibarettir. Kimin güçlü olduğunu savaşsız belirleme aracıdır.
-Partiler için yöneticilerin kim olduğu değil, kimler tarafından desteklendiği önemlidir.
-CHP’yi dinsizleştirme taahhüdü karşılığı sermaye tarafından desteklendi. Görevini başaramayan CHP yerine aynı güç tarafından yine sermaye tarafından Demokrat Parti desteklenmiştir. Başaramayınca askerlerle iş birliği yapıldı. Askerlerle dış sermaye arasında Türkiye’de çatışma devam ediyor. Ak Partinin beceriksizliği sebebiyle ordu yıpratılıyor. AK Parti uçuruma yuvarlanıyor.
-MHP liderini kim getirdi?
-Etkin liderler ortaya çıkınca halk onlarla bir olur. Sermaye onu yenemez. Liderin çevresinde oluşan kimselerden işine gelenleri destekler. Sonunda kendi yapısı ile sermayenin işine yarayan başa gelir. Bahçeli, Kılıçtaroğlu, Erdoğan hep böyle gelmişlerdir.
- Derin devlet, demokrasinin çözmediği sorunları çözmek amacıyla oluşmuş amatör bir güçtür. Onun sayesinde devlet varlığını sürdürür.
- Türklerde derin devlet daima ordudur. İç ve dış olayları inceler ve devletin çıkarına neyi görürse onu yapar. Selçuklular, Osmanlılar hep askeri güce dayandılar. Cumhuriyeti askerler kurdular ve hep onlar etkili oldular. Buraya kadar geldik. Demek ki iyi yönettiler. Yine de askerler bu devletin yaşamasını sağlayacaklardır inancındayım.
Başlangıç
08/06/2013
- Taksim gezisi başlangıçtır. Etkin güçlerin çatışmaya başladığının alametidir. İktidar muhalefet yerini almalıdır.
- Ülke yüz ile ayrılır. Bir ilin nüfusu 1 milyondan fazla olamaz. İstanbul 20 ile ayrılır. Her ilin meclisi, kendi seçtiği başkanları ve kendi halkından oluşan zabıta kuvveti olur. O yerlerin imarına da onlar karar verir. Merkezi yönetim asla karıştırılmaz. İller kendileri sıkıyönetim ilan eder de merkezi kuvveti davet ederlerse devletin askeri gücü girer güvenliği iade eder. Yerli yönetim çık dediği zaman da çıkar.
Her türlü ihtilaflar hakemler yoluyla çözülür. Yönetim ben istediğimi yaparım diyemez. Halk da ben yönetime yaptırmam diyemez. Taraflar hakeme giderler hakem kararları kesindir. Hakem kararlarına uymayanları silahlı güç tenkil eder yani ortadan kaldırır.
Sokaktaki olaylara polis müdahale etmez. Bekler. Zarar dışında olanları tespit eder. Ondan sonra onu hakemlerin muhakemesine çağırır. Gitmedi mi iki kurşunla onun işini bitirir. Demokrasi ve özgürlük hakem kararlarına uyanlar içindir. Savaş ve ceza hakem kararlarına uymayanlar içindir. Yoksa canilerin halkı ezmeleri özgürlük değildir. Demokrasi hiç değildir.
- Taksim gezisi bahanedir. Bir tezgâhın sonucudur.
- Biz dünyayı emrimize alarak tezgâhları önleyemeyiz. Bizim yapacağımız iş tezgâhları ülkemizde etkisiz hale getirmektir. Bunun tek ilacı vardır. Adil Düzen’dir. Mahir Bey muhalefeti çözüm getirmiyor diye suçluyor. Kendisi de sadece genel tavsiyelerde bulunuyor. Biz ise çözüm sunuyoruz.
- Partiler çözüm üretmek yerine iktidarı devirme peşindeler. Etkin güçlere zemin hazırlıyorlar. Görevleri yıkmadır. Oysa etkin güçler Türkiye’nin lehine karar veremezler.
- Siyasi partilerin aslında programları vardır. Ama onları destekleyen sermaye böyle bir açıklama yaparlarsa desteğini hemen çeker. Kılıçtaroğlu orda oturamaz. Etkin güçlerdeki bloklaşmada Türkiye ne tarafta olursa onun galibiyeti mukadderdir. Bu da Türkiye’yi anahtar ülke yapmıştır. Bu sebeple her iki blok onu zayıflatma çabasındadır.
- Taksim olayları devam edecektir. Türkiye’de üçte iki merkez sağdadır. Bunu tasfiye etmek zordur. Genel başkanları değiştirerek Türkiye’yi yöneten taraf vardır. Hedef AK parti değil, hedef Erdoğan’dır.
- Erbakan’la yaptığımız siyasette, Halk Partisi ile ortak olduk. Kendimizi kanıtlamak için buna ihtiyacımız vardı. Ondan sonra mevcut düzende adil olmak için değil, Adil Düzen’i kurmaya çalışmalı idik. Erbakan’la yolumuz burada ayrıldı. AK Parti mevcut düzende adil olmayı da bıraktı mevcut düzende sömürücülerle ortak odu. Barajı %5’e indiremedi. Başörtüsü saçmalığını çözemedi. Bu düzen böyle gitmez. Kâinatı Allah yarattı, düzenleyen de O’dur.
- CHP çizgisini değiştirmemektedir.
- CHP dinsizlikte ısrar ediyor. Oysa dini yenemeyeceğini anlayan solcular din düşmanlığından vazgeçtiler. Sermaye artık dini yok etme yerine dini istismar peşindedir. CHP’nin akıbeti DP’nin akıbeti olacaktır. Gerçek laik devletçi bir parti yerini alacaktır.
- Biz başkalarının aracı değil kendi kendimizin yaşatıcısı olmalıyız.
- Temenni yetmez, tavsiye yetmez, çözüm gerek, Adil Düzen gerek.
Tamamı için http://haber.stargazete.com/yazar/baslangic/yazi-760794
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.
YORUM:
Taksim Gezi Parkı
AK Parti iktidar olduğu zaman bir yazı yazdım. Ak Parti’nin ömrü iki senedir diye. Altı ay tetkik ederler, altı ay plan hazırlarlar. Bir seneliğe de ihale ederler. Benim tahminim yanlış çıktı. Kurulduktan sonra Meclis resepsiyonunu da denediler. Kimlerin kendilerinin emrinde olacağını denediler. Ordu CHP ile beraber oldu. Sermaye sandı ki gerçekte böyle idi oysa Tük savunma taktiği uygulandı. Çekilme ve düşmanı içeri alıp arkadan kuşatma. Ordu da bunu yaptı. Halk Partisinden göründü ama sonra Ak Parti’yi destekledi.
İkinci denemeyi, Danıştay olayında yapmıştır. Tertiplediği saldırıda başarısızlığa uğradı. Çünkü olayda milyonları ayağa kaldıracağını beklerken on binlerde kaldı. Eğer yarım milyon insan katılsaydı halk meclise yürüyecek ve Ukrayna’da, Gürcistan’da ve Kırgızistan’da oynanan oyun Türkiye’de de oynanacaktı.
Üçüncü denemesi ise AK Parti’nin kapatılması ile sağlanacaktı. Anayasa Mahkemesi mal bulmuş mağribi gibi kapatma kararı aldı. Ama beklenmedik bir olay oldu. Askerler müdahale etti ve ülke badireden kurtuldu.
Şimdi dördüncü denemesini yaptı. AK Parti beklenmedik taktik kullandı. Polisi çekti. Türk Milleti de büyük millet olduğu için sessiz sedasız olaylar kapanmaktadır. Polis çekilince kan gövdeyi götürebilirdi. İşte o zaman Ak Parti’nin sonu olurdu.
CHP’nin Taksim’e gitmesi kanlı olayları önledi. Yürüyüş eşkıyaların elinden çıkıp legal bir partinin inisiyatifine geçti. Demek ki AK Parti dört meydan muharebesinde de galip gelmediyse de mağlup da olmadı.
Bugün Türk ordusu artık dış sermayenin oyuncağı değildir. Dün de değildi ama dün taviz veriyordu. Sermaye dış sermaye ile entegre olmuş birlikte ülkeyi batırıyorlar. Üzeyir Garih’in politikası hâkim olmuştur.
Çatışma bloklar arasında değildir. Çatışma sermaye ile etkin güçler arasındadır. Etkin güçler bir gün Adil Düzen’i kabul ederek sermayeyi yeneceklerdir.
Yine baştan beri savunduğum bir tez vardır. Devlet başkanı asker olmalıdır. Bir parti değil, parti başkanları uzlaşarak seçmelidir. Taksimdeki olaylara benzer olaylarda iktidar veya muhalefet değil, devlet başkanı karar vermeli. Devlet başkanının arkasında ordu olmalıdır. Herkes başkana saygılı olmalıdır.
Doğru yol bir tanedir. Onu kabul etmeyenler mutlaka delalettedir ve çözümleri yoktur.
1) Bağımsız yerinden yönetim gelmelidir.
2) Hakemlerden oluşan Adil yargı sistemi getirilmelidir.
3) Devlet başkanı askerlerden seçilmeli ve gerektiğinde herkese emredebilmelidir.
4) Sivil yönetimle askeri yönetim birbirinden ayrılmalı, Genelkurmay, başbakan seviyesinde doğrudan devlet başkanına bağlanmalıdır.
Sermaye, böyle istiyor diye kurbanlık koyun gibi ölüme gitme neden kimseyi rahatsız etmiyor, şaşıyorum.