23 Mayıs 2013
Yılda bir kez Kutlu Doğum Haftası… Etkinlikler… Medyada haberler, fotoğraflar… Nutuklar…
Sünnî Müslüman çoğunluğun birbirinden irtibatsız bin parçaya ayrıldığı, ortaya bir İslam Protestanlığının çıkartıldığı bir ülkede…
Müslümanların, kendisine biat ve itaat ettikleri bir İmam-ı Kebirin bulunmadığı bir ülkede…
Ceza Kanununda zinanın suç olmadığı bir ülkede…
Müslümanların, gırtlaklarına kadar ribaya=faize gömüldükleri bir ülkede…
Halkının yüzde 90’ının beş vakit namazı terk ettiği ve çeşitli şehvetlerine uyduğu bir ülkede…
Sabah namazlarında camilerin boş olduğu bir ülkede…
Çıplaklığın, içkinin, kumarın, fuhşun, israfın, İslamın günah saydığı bütün çirkin, haram, kötü işlerin; açıkça, fütursuzca, serbestçe, küstahça, meydan okurcasına işlendiği bir ülkede.
Müslüman güçlülerin, sorumluların, vazifelilerin emr-i mâruf nehy-i münker farzını doğru dürüst yapmadıkları bir ülkede.
Sünnet düşmanı birtakım reformcuların ve modernistlerin cirit attığı bir ülkede.
Memurluk yapan Müslüman kadınların başörtüsü takamadıkları bir ülkede.
Millet Meclisinde bir tek tesettürlü kadın vekilin bulunmadığı bir ülkede.
Çocukların, gençlerin, yeni nesillerin Kemalist eğitim sistemiyle yetiştirildiği, mecburî din ve ahlak derslerinin bir aldatmaca olduğu bir ülkede.
Birtakım başı örtülü kadınların şer’î tesettüre değil şeytanî tesettüre bürünmüş oldukları bir ülkede.
Dinî hizmet ve faaliyetlerin büyük kısmının paraya, menfaate, ücrete, zengin olmaya, köşe dönmeye alet edildiği bir ülkede.
Müslümanların tek bir Ümmet olmadığı bir ülkede.
Yahudi azınlığın hafta tatilinin cumartesi, Hıristiyan azınlığın pazar günü olduğu, Müslüman çoğunluğun cuma günü tatil yapamadığı bir ülkede.
Ayasofyanın camilikten çıkartılmış, müze yapılmış olduğu bir ülkede.
Müslümanların pek büyük bir kısmının ilmihallerini bilmediği bir ülkede.
Evet böyle bir ülkede senede bir hafta afişler bastırılıyor ve platonik Peygamber sevgisi konuşmaları yapılıyor, bazen açık kadınlara sahnede çalgılı ilahi bile okutuluyor.
Kur’an ahkamının tenfiz edilmediği, Sünnet-i seniyyeye uyulmadığı, Müslümanların bin parçaya ayrılmış olduğu bir ülkede bu Kutlu Doğum Haftaları bir işe yarar mı?
Peygambere bağlılık, onu sevmek yılda bir hafta ile olmaz. Senede 365 (dört yılda bir 366)
gün sürecek, gece gündüz devam edecek ciddî ve İslamî bir eğitim, propaganda, etkinlik programı başlatılmalıdır.
Gazetelerden, dergilerden, televizyonlardan yoğun yayın yapılmalıdır.
Halka dinini öğretecek küçük ilmihal kitapları hazırlanıp, milyonlarca adet bastırılıp dağıtılmalıdır.
Namaz kılanların nispetini ilk planda en az yüzde elliye çıkartacak bir namaz seferberliği başlatılmalıdır.
Mihraplara namaz kıldırma memurları değil, icazetli İslam ve Şeriat dâiler geçirilmelidir.
İslam medreseleri açılmalıdır.
Tasavvuf tarikatları açılmalıdır.
İslam mektepleri açılmalıdır.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata uygun tesettür kıyafetleri yaygın hale getirilmelidir.
Birtakım sahtekarların din sömürüsü yaparak zengin olmaları önlenmelidir.
İş, ticaret, sanayi, hizmet planında eski loncalara, ahîlik teşkilatına benzer kurumlar kurulmalı ve Fütüvvet ahlakı canlandırılmalıdır.
Müslümanlar bayi satışı (taşıma suyla abone sistemi değil) iki milyon olan günlük gazeteler, 500 bin bayi satışı olan dergiler, çok güçlü ve etkili İslam televizyonlarına sahip olmalıdır.
Peygambere bağlılık, onun Allah katından getirip tebliğ ettiği Kur’ana uymakla olur. Onun Sünnetine uymakla olur. Onun Şeriatına uymakla olur. Onun ahlakıyla ahlaklanmakla olur.
Yılda bir hafta platonik edebiyatla olmaz.
Geçen yıl bir Kutlu Doğum programına açık saçık bir şarkıcı kadın çıkartıp müzikli kutlama bile yapmışlar.
En iyi kutlu doğum faaliyeti sahih inancı yaymak ve beş vakitte, bilhassa sabah vakitlerinde halkı camilere toplamaktır.
Peygamberi seviyorsak sarsılmaz bir birlik oluşturmalıyız, bugünkü İslam Protestanlığı tefrika statüsünü bırakıp Ümmet olmalıyız.
Peygamberi seviyorsak zina ve ribaya yasal sınırlar içinde savaş ilan etmeliyiz.
Peygamberi seviyorsak cumanın hafta tatili olmasını istemeliyiz.
Peygamberi seviyorsak yurt çapında İslam mahalle teşkilatı, İslam komünleri kurmalıyız.
Peygamberi seviyorsak seher vakitlerinde leşler gibi yatıp uyumamalıyız.
Peygamberi seviyorsak israftan, açıkta işlenen büyük günahlardan uzak durmalıyız.
Kutlu Doğum Haftasında ilahiler okunuyor ama emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmıyor… Ne anladım ben bundan.
Ümmet birliğinin, bir İmam-ı Kebire biat ve itaatin, İslam medreselerinin, Tasavvuf dergahlarının, cuma tatilinin, Ayasofyada ezanların, İslam maarif sisteminin ve İslam mekteplerinin, âdil bir hukukun olmadığı bir ülkede bir hafta boyunca “coşkulu” etkinlikler yapmak ne işe yarar.
Diyanetçilere soruyorum:
Halkı namaza ve cemaate davet ediyor musunuz?
Cuma ezanın okununca ticaretin durması, iş yerlerinin kapatılması ve Müslümanların camiye gelmesi için çalışıyor musunuz?
Şer’î tesettür için (Şeytanî tesettür değil) çalışıyor musunuz?
Zina ve riba aleyhinde neler yapıyorsunuz?
Peygamberi seven, Kur’anın emir ve yasaklarına uyar ve uyulması için çalışır.
Peygamberi seven Sünnete sarılır.
Peygamberi seven Ümmet birliği ve İmam-ı Kebire biat ve itaat için çalışır.
Peygamberi seven Müslüman, dinde reforma, dinde modernizme, Sünnet düşmanlığına, dinde bid’atlere, sahih ve mütevatir hadislerin AB ve Feminizm normlarına göre ayıklanmasına karşı çıkar.
Peygamberi seven Müslüman kitlelerin sekülerleştirilmesine, laikleştirilmesine, dünyevileş-
tirilmesine karşı çıkar.
Gelin bütün seneyi Peygamber Senesi ilan edelim ve Kur’ana, Sünnet, Şeriata, İslam Ahlakına uygun, işe yarar, dişe dokunur ciddî ve tesirli hizmetler ve faaliyetler yapalım.
(İkinci yazı)
Beyaz Çiftten Zenci Çocuk
İSTANBUL sosyetesine mensup iki aile… Zengin, seçkin, uygar, çağdaş… Oğullarıyla kızlarını Çırağan Sarayında bin bir gece masallarını aratmayacak şekilde ihtişamlı ve tantanalı bir düğünle evlendiriyorlar. Sofralar zengin mi zengin, içki su gibi akıyor. Orkestra çalıyor, çiftler dans ediyor. İçtikçe kafalar dumanlanıyor. Gelin hanım çağdaş ya, önüne gelenle dans ediyor.
Bir gün önce gelin hanımın evinde bekârlığa veda partisi verilmiş. Orada da aşırı şekilde içilmiş ve eğlenilmiş. Genç gelin hanım o kadar içmiş ki, kendisini kaybetmiş. Öyle ya zenginlik, çağdaşlık, sosyete…
Düğünden bir müddet sonra, gelinin hamile olduğu anlaşılmış. Damat memnun, anası babası memnun, kayın peder kayın valide hepsi memnun. Doğum günü yaklaşınca damat, hanımını Amerikaya götürmüş. Orada doğursun, çocuk hem ABD hem TC vatandaşı olsun.
Gelin doğumhaneye alınıyor. Damat koridorda volta atıyor. Mutlu an yaklaştı, içeriden çocuk ciyaklamaları geliyor. Damadı ve yakınları içeriye alıyorlar. Aaaa aaa aaa! Bu da nesi!.. Baba beyaz, anne beyaz, çocuk marsık gibi simsiyah… Aaaa aaa aaa nasıl oluyor bu iş?
Meğerse gelin hanım bekârlığa veda partisinde gecesi içmiş içmiş içmiş ve oraya gelen bir Nijeryalı zenci müzisyenden hamile kalmış.
Müzisyeni boş bir odaya sürüklemiş bizim gelin ve onunla birlikte olmuş. Parti bittikten sonra da 500 dolar bahşiş vermiş.
Şimdi ayıkla pirincin taşını.
Damat, hanımını ve zenci çocuğu ABD bırakarak geri dönüyor. Avukatına talimat vermiş, boşanma davası açsın diye.
Çağdaş, ilerici, uygar bir trajedi…
Trajedi bundan ibaret mi?... Başka trajediler de var.
Aile Bakanlığı bu konuda sessiz kalıyor.
Kemalist Feministler sessiz.
İslamcı Feministler sus pus…
Kadına şiddet konusunda avaz avaz haykıranlar dut yemiş bülbül gibi hâmuş…
Zavallı damadın yapacak bir şeyi yok. Karım zina etti diye şikâyet edemez. Yeni Ceza Kanununda zina suçu diye bir suç yok.
Müslüman toplum bu konuda ne gibi tepkiler gösterdi?.. Cılız birkaç inilti…
Müslümanların başka işleri var.
İşte içki ve zina, kocası beyaz kendisi de beyaz bir karıdan siyah bir çocuk çıkartır.
Zina, içki, dans… Beyaz çift, zenci çocuk… Aile maile…
Haaa aile Türkiye toplumunun çekirdeğiymiş…
Aileyi korumak gerek.
Zina suç olmayınca korumak zor.
Elbette herkes zina yapmıyor ama zinanın suç olması gerek.
Zina üç dinde Yahudilikte, Hıristiyanlıkta, İslamda suç ve büyük günah… Tevratta, İncilde, Kur’anda…
Zina bina içki fışkı çılgın müzik ateşli dans siyah çocuk aile…
Poincare dans hakkında ne demişti?.. “Bu işi niçin yatakta yapmıyorlar?”
Kemalist Feministler, İslamcı Feministler…
Niçin suskunlar?
Aile Bakanlığı, niçin kınamıyor?
Diyanet İşleri Başkanlığının bu konudaki fetvası nedir? Sorsam cevap verirler mi?
Sersemin biri Mendel veraset kanunları diyecek… Desin de, bizde zenci nüfus yok ki, bu ihtimal geçerli olsun. Zaten gelinle yatan zenci durumu açıkça beyan etti. Hattâ çocuğuma onlar bakmazsa ben bakarım dedi.
Aile… Aile Bakanlığı… Çağdaş Feministler… Müslüman Feministler… Zina… Sosyete…
Çocuk beyaz doğsaydı durum bilinmeyecekti…
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Yilda_bir_Platonik_Kutlu_Dogum_Haftasi_Etkinlikleri/15066#.UaFA_G1rPIU
Yorum:
İslam Gerçekleriyle Uğraşalım
İslam'da olmayan fakat ülkemizde yaşanan bir çok olumsuzluklar içinde kutlu doğum haftası kutlamaları uygun olmuyor. İslam bu değildir. Fakat halkımız o kadar bilinçsiz ve bu konularda o kadar cahil ki bu yapılanlarla İslamiyet'in yaşandığı zannedilmektedir.
Üstelik peygamberimizin doğum yılında bile şüphe varken nisan ayında doğmuş gibi kutlamalar yapılmaktadır. Bu nasıl Hıristiyanlıkta İsa peygamberin doğumunun kutlaması gibi bizde de peygamberimizin doğumu kutlanmaktadır.
Benim çocukluğumda böyle bir kutlama yoktu. Ben hiç hatırlamıyorum. Şu son zamanlarda bu kutlamalara önem verilmekte ve yapılmaktadır. Bu şekilde devam ederse bir on yıl sonra bunun İslamiyette olmazsa olmazları haline gelecektir. Gerçekten bu yapılanlarla bazı insanlara faydalı olunuyorsa çok iyi fakat ben zannetmiyorum. İslamiyet'te olan gerçekler unutulmakta ve hurafeler gerçek olmaktadır.
M.Şevket Eygi'nin dediği gibi peygamberi sevenler onun ahlakını örnek almalıdırlar.
Beyaz çiftten zenci çocuğun hikayesine gelince; bizim geleneklerimizde bekarlığa veda partisi gibi bir şeyler yoktur. Ayrıca bu bekarlığa veda partisini yalnız kızlar değil erkekler de yapmaktadırlar. Erkeklerin hamilelik gibi sonuçları olmadığından biraz hoş görülüyor. Aynı durum erkek için olsa bile o erkektir deniliyor. Kuran bunun için zina eden zina edenle evlenir demektedir.
Yabancılara özenen gençlerimiz maalesef yabancılar gibi olmuşlardır. Yabancılaşan gençlerin bu davranışlarını aileleri de gençler de yadırgamamalıdırlar. Yaptıklarının sonucuna da katlanmalıdırlar. Bu olay inşallah tüm gençlerimize ibret olur da böyle bir şey yapmaktan kaçınırlar. Bu işlerin şakası olmaz.