Bu konuda hükümete düşen, hızlı davranmak olmalıdır. Bunun için 4. yargı paketi önemli bir işlev görebilir. Dün Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanan tasarıda; “terör örgütünün propagandasını yapan, örgütlerin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara ceza verilmesinde, ‘cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri meşru gösteren, öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etme’ şartı getiriliyor. Bunun anlamı şiddete, teröre çağrı yapmamış pek çok KCK tutuklusunun serbest kalmasını sağlayacaktır. Ayrıca Sayın Başbakan, dağa çıkmanın suç olmadığını, çatışmalara girmemiş, cinayetlere karışmamış olanların, ailelerinin yanına dönebileceklerini söyledi. Ama hem bu konularda, hem de sınır dışına çıkışlarda, savcıların harekete geçerek, sürecin engellenebileceği endişesi var. Bunlarda haklılık payı olabilir. Bu konudaki tereddütleri evet, Sayın Adalet Bakanı; “Barışı istemek suç ise ben o suçu işliyorum.” diyerek dağıtmak istese de, sütten ağzı yananların yoğurdu üfleyerek yemesi gibi gereken yasal tedbirlerin alınması lazımdır.
http://www.zaman.com.tr/huseyin-gulerce/bekleyelim-silah-birakacaklar-mi_2071292.html
Yorum:
Nereye Kadar?
Talimatlarla yönetilen bir ülkenin geleceğinden endişe etmek kadar doğal birşey olmasa gerek. Dün ak dediğine bugün kara, kara dediğine ak diyen bir hükümetin ülke sorunları için bir planı ve projesi olmadığı açık durumda. Bu bizler için bilinen birşey olsa da son süreç bunun herkes tarafından anlaşılması için önmeli bir işaret oldu. Anlamak isteyen için tabiki.
Aslında herkes endişeli, hükümetin bakanları bile ne olup bittiğinin farkında olmadan bir barış hikayesine kendilerini kaptırmış durumdalar. Bütün söylemler aynı fabrika çıkışı, süreçle alakalı hiçbir farklı demeç yok. Bu iş nereye kadar gider, ne kadar daha sürer bilmiyoruz. Lakin işimizin bu hükümet var oldukça zor olduğu kesin.
Analar ağlamasın, gençler ölmesin retoriği ülke bölününce neye dönüşecek, merak ediyorum doğrusu?