28 Ocak 2013
Az sözle çok manalar ifade eden Resulullah Efendimiz’in, Kütüb-i Sitte’den Ebu Davud’da bulunan bir hadîs-i şerifini dikkatli bakışlarınıza sunuyorum:
Ebu Hureyre Radıyallahu anh rivayet ediyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Kur’an hakkında münakaşa küfürdür.”
Şarihler buradaki münakaşanın, cahillerin, kötü niyetlilerin, bid’atçilerin yaptıkları olumsuz ve zararlı tartışmalar olduğunu beyan etmişlerdir. Haram olan münakaşa konuları şunlardır:
1. Kur’anın kadim ve Kelamullah olduğu hususunda şekke düşürücü konuşmalar.
2. Müteşâbih ayetleri, Allah’ın kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğu inancına aykırı şekilde, lügavî manalarınıalmak.
3. Kur’anın bazı ayetlerini, diğer bazı ayetleriyle tekzibe yeltenmek.
4. Cahillerin kendi re’y ve hevasıyla ayetleri yorumlamaları, hüküm çıkartmaları ve tartışmaları.
Zamanımızda bir takım sapıklar, Ehl-i Sünnetin kesin haram olduğunu bildirdiği konularda, yanlış tevil ve tefsirlerle kafa karıştırıyorlar. Mesela İslam’da tesettür başın ve saçların kapatılmasımanasına gelmez diyorlar… Kimisi riba başka şeydir, faiz başka şey; muzaaf riba haramdır, düşük faiz helaldir diyenler ve bu iddialarını Kur’anla ispat etmeye kalkışan cüretkârlar görünmektedir. Bazı sapıklar ise, dinde ikrah yoktur ayetini Müslümanlara teşmil ederek İslamî emir ve yasakların uygulanmasındaki zorlamayı tatil etmek istiyor.
On dokuzuncu asırda İngiltere’de basılmış Arapça bir misyoner kitabı görmüştüm. Konusu, Kur’an ayetlerine göre teslisin hak olduğunun ispatı idi!..
Günümüzde ne kadar sapık, modernist, reformcu, bid’atçiİslamcı varsa bunların hepsi de Kur’anı kendi re’y ve hevalarıyla yorumlamakta; Kur’an âyetleri konusunda batıl, olumsuz, saptırıcı münakaşalar ve teviller yapmaktadır.
İcazetli, ehl-i sünnet din âlimlerinin, fakihlerin, müfessirlerin bid’at ehlini reddetmek, haram helal hükümlerini ortaya koymak, gâmız manaları açıklamak gibi müspet=olumlu maksatlara dayanan tartışmaları ve incelemeleri, tefsir hizmetleri (ehliyetli ve icazetli âlimler tarafından yapılması şartıyla) müstahsen, övülen, iyi bir iştir. Bunlara tartışma yerine, araştırma ve mübahase demek daha doğru olur.
Kur’andaki müteşabihatı tartışmamakta hayır vardır. Bunlar Allah’a havale edilir, lakin her hal ü kârda Allah’a yakışmayacak şekilde lügavî manalarına alınmaz.
Zamanımızda Mealciler denilen İslamcı bir bid’at mezhebi zuhur etmiştir. Bunlar Arapça bilmezse, din ilimlerini okumamışlardır, içinde yanlışlar bulunan meal kitaplarını esas alarak din hakkında bol bol konuşurlar ve tartışırlar. Muhakkak ki onlar çok yanlış bir yol ve metot üzerinedir.
Ehl-i Sünnet Müslümanları İslam’ı Resulullah Efendimizin, onun Ashabının, Tâbiînin, Tebe-i Tâbiînin yani Selef-i Sâlihîn’in anladığı gibi anlarlar. Resulullah Efendimize kopuksuz silsileli icazetlerle irtibatı olan ulemaya, fukahaya, müfessirlere, muhaddislere, müftülere itimat eder ve onların kitaplarını okurlar.
Kur’anı re’y ve heva ile yorumlayan, Allah’ın Kitabıkonusunda olumsuz ve saptırıcı münakaşalar yapan, mü’minlerin kalplerine şüphe ve tereddüt tohumları eken kimseler ve cemaatler dall ve mudildir.
Ahillerin Kur’an konusunda tartışmaları büyük bir fitnedir.
Yazının devamı için; http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Kuran_Konusunda_Zararli_Munakasalar_Haramdir/1346
Yorum:
Mealden Hüküm Çıkmaz
Mealden hüküm çıkartılamayacağını birazcık olsun Arapça bilgisi olan bilir. Meal insanların kendi yorumlarıdır. Ayetler kurallar çerçevesinde bir kaç şekilde manalandırılabilir. Ayrıca Kurandan hüküm çıkarmak için mealden değil de Arapça gramerinden yola çıkılarak hüküm çıkartılmalıdır. Bunu yine Kuran ayetinden anlıyoruz.
وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا
Ve işte biz o Kur’ân’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik.(Rad-37)
Kuran konusunda münakaşa yapmak yerine toplumda bulunan sorunlara Kuran nasıl cevap veriyor diye bakmamız gerekir. Bu çok önemli ve yapılması gereken büyük bir çalışmadır.
Zamanımızda Kuran'ın ayetleriyle ilgili tartışmaları yapan kişilerin eksikliği ayetleri inandığı, yorumladığı şekilde bir kurala uygun olarak açıklayamamalarıdır. Bunu yaptıklarında doğruyu bulacaklardır.