01.02.2013
SADECE dün yayınlanan bazı haberlere bakalım:
- Basın özgürlüğünde Türkiye 6 basamak gerileyerek 154. sırada yer aldı.
- Antep’te organize sanayi sitesinde patlama: 7 ölü.
- 25 askerin şehit olduğu Afyon cephanelik patlamasında içeride bir tek şüpheli bile kalmadı.
- İsrail’in Suriye’yi vurmasıyla Türkiye açısından sorunlar daha çetrefil hale geldi.
- “Tutuklama” sorunu Başbakan’a rağmen çözülemiyor.
* * *
Bu ülkenin muhalefeti ne yapıyor?
Ne yapacak?
Biri “ulusalcılık” yapıyor, diğeri “milliyetçilik”...
El birliğiyle “mahkemelerde anadilde savunmaya getirilen kısmi serbestliği” engellemek için enerjik bir şekilde mücadele ediyorlar. Birbirlerini alkışlıyorlar.
Böylece...
Diyarbakır’ı, Batman’ı, Siirt’i, Bitlis’i, Van’ı falan bir kez daha BDP ile AK Parti’ye ikram etmiş oluyorlar.
* * *
Böyle bir muhalefete rağmen...
AK Parti’nin cebindeki yüzde 50 az bile...
Yüzde 70’i falan bulduramamaları tamamen kendi beceriksizliklerindendir.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22493853.asp
Yorum:
Zulüm düzenine hizmet başarı mıdır?
Ne kadar muhalif olsalar da muhalifler Ak Partiyi başarılı görüyorlar. Oysa Ak Parti ülkeyi adım adım yıkıma götürüyor.
Neler mi yapıyor Ak Parti?
Avrupa Birliği müktesebatı adı altında milletvekillerinin içindeki tek bir maddeyi okumadan parmak kaldırdıkları kanunlarla küçük ve orta işletmeleri bitiriyor.
Muhasebeyi içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Defter onaylatmayı unutsan bile öyle bir ceza yazıyorlar ki akıllara zarar. Muhasebeyi o kadar karmaşık hale getiriyorlar ki sıradan muhasebeciler doğru olarak tutamıyor. Sonunda muhasebe maliyeti o kadar artıyor ki küçük işletmelerin başına bela oluyor.
Son derece sıkı denetimlerle bütün ekonomiyi kayıt içine çekiyorlar. Bu kayıt içine çekme küçük işletmelerin sabit masrafları karşılayamaması nedeniyle çökmelerine sebep oluyor.
İşyeri güvenliği adı altında her işletmeden zorunlu işyeri hekimi ve hemşiresi bulundurması veya bu hizmeti veren şirketlerle anlaşması isteniyor. Böylece küçük işletmeye her ay bir sabit gider daha ekleniyor. Bazı işletmelere çevre mühendisi bulundurma veya böyle bir şirketle anlaşma zorunluluğu getiriyor. Neymiş efendim, çevreyi kirletmeleri önlenecekmiş.
Kadınları koruyacağım diye doğum izinlerinin süresini uzatıyor, belli sayıda işçisi olan işletmelere kreş açma zorunluluğu getiriyor ki işletmeler bir daha kadın işçi çalıştırmasın.
İşçi işten kendi isteği ile ayrılsa bile işveren kıdem tazminatı verecek şekilde mahkemeler karar alıyor. Maksat işçiyi korumak ya, işveren ölsün kime ne? Oysa yarın işçi nerede iş bulacak?
Büyük işletmeler gelir vergisi vermemek için sürekli yeni yatırımlar yapıyor. Yeni yapılan yatırımlar gider olarak göründüğü için vergi vermiyorlar. Küçük işletmeler ise yeni yatırım yapamadıkları için, pek çok giderlerini de gider olarak gösteremedikleri için vergi yükü altında eziliyorlar.
Adım adım küçük ve orta işletmeler büyük zincirleri olan yabancı firmaların eline geçiyor. Büyük firmalar için sabit giderlerin ciroları içindeki oranı düşük olduğundan dolayı yapılan her şey onların küçükleri satın almasını kolaylaştırıyor. Ülke kalkınıyor görünüyor ama aslında ülke yavaş yavaş elden gidiyor.
Oysa Adil Düzende, bugün işletmenin üzerine bindirilen sabit giderler genel hizmet içinde ücretsiz olarak yapılır. Bu nedenle tekelleşme, büyüklerin küçükleri yemesi diye bir şey olmaz. Vergi gelir-giderden alınan gelir vergisi şeklinde değil, oran olarak alınır. Bu nedenle büyük işletmeler her zaman daha fazla vergi verirler ve tekelleşemezler.
Başarılı görünen Ak Partiye söylenecek söz şundan ibarettir: “İsterse alnınız secdeye yapışsın, her gün oruç tutun, nafile namazlarla sabahlayın, her sene haclara, umrelere gidin, şu anda ancak zulüm düzenine hizmet ediyorsunuz. Artık uykunuzdan uyanın.”