05.09.2012
Kürt realitesini siyaset alanındaki çözüm arayışlarından çıkartıp güvenlik sorunu haline dönüştürmeyi kim planladıysa, bravo ona!
Artık pek az kimse yeni anayasada hangi özgürlüklerin bulunması gerektiğini falan düşünüyor.
Dersim faciasını, Diyarbakır cezaevindeki işkenceleri, Kürtçenin yasak olduğu yılları, kapatılan Kürt partilerini, faili meçhul cinayetleri hatırlayan da pek yok.
Habur'un açılması, Oslo görüşmeleri falan da çok uzak geçmişte kalmış gibiler. Bu açılımları sabote edenler, zaten siyaseti devre dışı bırakmayı amaçlıyorlardı.
PKK'nın terör eylemleri ve BDP'lilerin tribünden bunları izlerken söyledikleri, olayı tümden güvenlik alanına taşıdı.
AK Parti hükümetini ister beğenin isterseniz beğenmeyin.
Hiçbir şey fark etmez.
Dünyanın hiçbir ülkesindeki hiçbir hükümet, teröristler böylesine birbiri ardınca silahlı eylemler koyarlarken "Aman demokratik süreci aksatmayalım" diyerek eli kolu bağlı seyirci kalmaz.
Öncelik güvenliktir
Eğer söz konusu olan ülkenin bütünlüğü, ülke insanlarının can ve mal güvenliği ise, ülkenin kentlerine terör örgütleri baskınlar yapıyorsa, gündemin de siyasetin de öncelikli meselesi "Güvenlik"tir.
Sorunun çözümü için asker, jandarma ve polis, devletin bütün olanakları ile görev başında olmak ve terörü bastırmak durumundadırlar.
Bütün demokratik açılımları yok sayan, atılan adımları daha ileri noktalara taşımak yerine bunları çelmeleyenlere bravo!
Bu tablonun toplum psikolojisine ve siyasete yansımalarını tahmin etmemek için, görme ve hissetme özürlüsü olmak gerekir.
Bundan sonraki süreçte toplum kesimlerinde öfkenin tırmandığını, sertlik yanlılarının ağırlık kazandıklarını, milliyetçiliğin yükselen değer konumuna geleceğini görmemek imkânsızdır.
Bütün mesele AK Parti'nin "Güvenlik" yanında "Demokratik siyaset"i de devrede tutabilmesine kaldı şimdilik.
Ne yazık ki, bu sertleşme çizgisinde gerekirse tek başına kalmayı ve ilgili her tarafı akla davet etmeyi göze alacak düşünce ve siyaset odaklarının sayısı fazla değil bu coğrafyada.
Devamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2012/09/05/artik-oncelikli-mesele-guvenliktir
Yorum:
Allah, candan önce akıl sağlığı versin!
Önce demokrasiye inandık, onun sihirli gücüne, insanlar üzerindeki etkisine güvendik. Sonra anladık ki mesele demokrasi meselesi, eşitlik meselesi, halkların kardeşliği, adalet vs. değilmiş. Mesele daha vahimmiş, çok daha vahimmiş. Kelle koltukta yaşanmıyormuş. Nerde, nasıl öleceği için kaygılanmak her şeyi zorlaştırıyormuş. Can güvenliği olmayınca her şey anlamsızlaşıyormuş. Tıpkı devletin “Benim” deyip de giremediği topraklar gibi, “Vatandaşım” deyip de koruyamadığı insanlar gibi.
Sadece bu insanların yaşadığı yer değil, artık bu toprakların hiçbir karışı güvenli değil. Polisin ve askerin en önemli görevi korumayken bunu sağlayamıyorlar. Tehlike hiç umulmadık yerden geliyor. Karakollar bile güvensiz, kışlalar bile şüpheli. Geçen gün bir haber okudum: PKK’lılar Bitlis yakınlarında bir konvoyu durdurmuşlar araçlardan birinde sivil görünümlü askerler de varmış, bunu bilen halk askerleri korumak için onları oraya yakın bir tesiste saklamış. Şimdi ölür müsün, öldürür müsün? Bu küçük düşürücü haberin yayınlanmasına mı üzülürsün, askerle teröristin rol değişimine mi üzülürsün, sen karar ver.
Bugün PKK Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir terör örgütüyse, çatışmalarda onlarca şehit veriyorsak, sokaklarda bombalar patlıyorsa bu anarşidir, peki cephanelikte bomba patlaması nedir?
Yoksa PKK orduya kadar indi de, canlı bomba eylemlerini oradan mı sürdürüyor?
Yoksa birileri kendi askerlerini mi harcıyor?
Yoksa birileri orduyu makaraya mı sarıyor?
Yoksa ne?