Görülmemiş bir Hürriyet ve Fırsat Var Ama...
1072 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
Emine Hocaoğlu

29 TEMMUZ 2012

Tek parti faşizminden bu yana tarihimizin en liberal günlerini yaşıyoruz. Vesayet ve resmî ideoloji sisteminin beli kırılmıştır. 1920'lerde, 30'larda olduğu gibi vatandaşlar inançları, ibadetleri, kanaatları yüzünden hapse atılmıyor, bazısı idam edilmiyor. Artık tabutluk işkenceleri yapılmıyor, Varlık Vergileri alınmıyor...

Bugünkü sistem veya düzen İslamî ölçüler bakımından iyi midir?.. İyidir denilemez... Eskisine göre daha az kötü müdür? Bu husus tartışılabilir. Lakin zinanın suç olup olmaması bakımından eskisine göre daha kötü olduğunda zerrece şüphe yoktur.

Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanlar için (yüzde yüz olmasa da) artık çok büyük hürriyet vardır. Müslümanlar bu hürriyeti iğtinam edip (ganimet bilip) dinlerine, ülkelerine, halklarına, insanlığa gereği gibi hizmet edebiliyorlar mı? Bu, tartışmaya açık bir konudur. Bence edemiyorlar.

1920'li, 30'lu yıllarda Müslümanlar büyük darbeler yemişler, sersemletilmişler ve henüz kendilerine gelememişlerdir.

1924'te Hilafet'in kaldırılmasından sonra Müslümanlar başsız kalmıştır.

İslam düşmanları, "Böl, parçala, hükm et" siyasetiyle Ehl-i Sünnet Müslümanlarını birbirinden kopuk irili ufaklı bin kadar cemaate, hizbe, fırkaya, kliğe, sekte ayırmıştır.

Tevhidî eğitimin kaldırılması, onun yerine ideolojik Tevhid-i Tedrisat anti eğitiminin getirilmesi, Müslüman halkın 1928'den önceki bin yıllık yazıyı okuyamaması, bu yetmiyormuş gibi Türkçenin faşist devlet terörü ile radikal bir değişime tabi tutulması millî, İslamî kültürde kapatılması çok zor rahneler açmıştır.

1960'lardan itibaren Haçlılar ve Siyonistler Türkiye'de yeni bir İslam türetmek için çalışıyorlar ve hayli başarılı olmuşlardır. Onlar münzel(=indirilmiş) İslam'ı kaldırıp, onun yerine uydurulmuş bir İslam getirmek istiyor.

İslamî kesimde yüzlerce yeni bid'at fırkası türemiştir.

Râfizîlik, Necdîlik, Selefîlik, mezhepsizlik, telfik-i mezahib, Sünnet düşmanlığı, Mealcilik, Fazlurrahmancılık, İslam'ı Feminizme uydurmak, İslam'ı AB norm ve standartlarına ayarlamak gibi sapık cereyanlar gece gündüz faaliyet gösteriyor.

Halkın yüzde doksanı namazı terk etmiştir.

Kadınların yüzde kırkı tesettürü terk etmiştir.

Cemaat, hizip, fırka militanlığı, holiganlığı, fanatizmi dehşet saçmaktadır.

Dinî hizmet ve faaliyetler yüz milyarlarca dolarlık bir sektör haline gelmiştir.

Müslümanların başında bir İmam-ı Kebir yok.

Müslümanların tek bir hizmet ve faaliyet plan ve programı yok.

Müslümanların tek bir bütçesi yok.

Son yüz yıllık tarihimizin en hür, en fırsatlı, en imkanlı devrini yaşıyoruz ama...

İslamî kesimin içinde köpek sürüleri kadar casus, ajan, provokatör, manipülatör var. Çağdaş İbn Sebe'ler, Lawrence'lar, Hempher'ler, Moiz Kohen(=Tekin Alp'ler) kol geziyor.

İslam adına Sünnete saldıranlar bile görülüyor.

Fıkıh mezheplerine saldırılıyor.

Sahte müftilerin (aslında muhtiler), naylon müctehidlerin bini bir paraya.

Rezalet o dereceye geldi ki, "Allah gerçek bir Janus'tur" (Huda Janus-i hakikî est) diye yazarak yüce Allahı bir Roma putuna teşbih eden (=benzeten) İranlı yazar, bir İslam büyüğü ve önderi olarak tanıtılıyor.

Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir hürriyet, genişlik, fırsat ve imkan geldi ama bununla beraber bir gevşeme, yumuşama, keyif, oh kekâh, yan gel de yat, haram rantlar devşirme devri de başladı. Haram yeme, lüks hayat, israf, bin türlü beyinsizlik, sefahat ve fuhşiyat(=azgınlık) yaygınlaştı ve yoğunlaştı.

Farz değil, vacib değil Müslümanlar akın akın turistik lüks umre seyahatlerine gitmeye başladı.

Ramazanlarda içkili mekanlarda papazlarla, hahamlarla neş'eli iftarlar yapılır oldu.

Mübarek kutsal ayda İslam'a ve Şeriata sığmayan eğlenceler, etkinlikler, şenlikler, azgınlıklar... Camilere kiliselerde ve havralarda olduğu gibi sıralar, sandalyeler, tabureler koyma bid'ati...

Medenî İslam kültürünün yerini alan bedevî, a'rabî, göçebe kültürü...

Eski radikal mücahitlerin müteahhit olmaları...

Kur'ana, Sünnete, Şeriata zıt uyduruk, rüküş, rengarenk o biçim şeytanî tesettürler.

Bugünkü hürriyet, değeri bilinmez ve iğtinam edilmezse (ganimet bilinmezse) hep böyle sürmez.

Bugünkü imkanların, fırsatların, zenginliklerin bir gün sonu gelir.

Lükse, israfa batan, şehvetlerine uyan Müslüman toplumların sonları iyi olmaz.

Allah bize nasihat etmiştir... Resulullah (Salat ve selam olsun ona) bize nasihat etmiştir... On dört asır boyunca ulema, fukaha, meşayih, mürşidler , Sadat-ı Kiram bize nasihat etmiştir.

Bugünkü zenginlikler, genişlikler, konforlar, lüksler, müzeyyen meskenler, pahalı otomobiller, Karunvari gibi servetler keramet değil, istidractır.

İslam tarihine bakalım... Gaflet, ihmal, gevşeklik yüzünden ne büyük facialar cereyan etmiş. Niçin ibret dersleri almıyoruz?

Neler yapılmalıdır?

Yapılacak ilk iş ehliyetli ve liyakatli bir reis, bir İmam seçip ona biat ve itaat etmektir.

İkincisi, sürüler halinden çıkıp tek bir Ümmet olmaktır.

Üçüncüsü bedeviyetten medeniyete yükselmektir.

Dördüncüsü namazı ikame etmektir.

Beşincisi, bir tür ırkçılık olan cemaatçiliği ve hizipçiliği bırakmaktır.

Altıncısı Kur'ana, Sünnete uymaktır.

Yedincisi İslam'ı, Kur'anı, Sünneti ve Şeriatı icazetli ulemanın, fukahanın, meşayihin anladığı gibi anlayıp hayata tatbik etmektir.

Sekizincisi ihtilaflı meselelerde ve konularda Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulunmaktır.

Dokuzuncusu, İslam'ın Cadde-i Kübrasında yürümektir.

Onuncusu, Cumhur-i Ulema yolundan gitmektir.

On birincisi, Selef-i Sâlihîn Efendilerimizi örnek almaktır.

Yazının devamı için; http://www.milligazete.com.tr/makale/gorulmemis-bir-hurriyet-ve-firsat-var-ama-245832.htm

Yorum:

Kuransız Hayat

Yaşadığımız bu ülke için Müslüman ülke dememiz oldukça zordur. Zaten müslüman çoğunluğun yaşadığı bir ülkedir.Bu Müslümanlıkta araştırılmadan atalarından gördükleriyle uygulanmaktadır. Çok zeki insanlarımız varken duyduklarıyla gördükleriyle hareket etmektedirler. Hangimiz araştırıp Müslümanlığın gerektirdiği şeyleri yapıyoruz.

Kuran da anlatılan  İslam devleti hiç bir yerde yok diyebiliriz.  İslam devleti olması için Kuran'a ve sünnete dayalı sistemin, düzenin olması gerekir.

Toplum için yapılması istenen herhangi bir değişikliği önce Kuran buna ne demektedir diye bakabiliyorsak işte o zaman Kurana dayalı bir sistem oluşmuş demektir.Bu sistem için ilmi bilgileri olan bir topluluk tarafından olması gerekir.

Düzen, barış düzeni olmalıdır. Müslüman olmayan her kişi bu toplulukta yaşamaktan mutlu olmalıdır. Tüm insanların hak ve hukuku korunmalıdır.

Mehmet Şevket Eygi'nin her gün yazdıkları, eleştirdikleri şeyleri sadece kişi bazında eğer o kişi de isterse  değiştirebilirler. Yoksa toplumsal olarak düzeltmeye yetersizdir.

1400 yıllık mucizevi kitabımız dururken bizler başka yerlerde çözüm aramaktayız. 600 sayfalık bu kitapta sadece ahiret hakkında bilgi ve namaz oruç yoktur. Kuran'da anlatılanlar bizin sorunlarımıza cevap olmaktadır. Her ayet üzerinde çok düşünülmelidir.

Kuran öyle bir kitaptır ki hiç bir kelime fazla değildir.Bu şekilde bakılmalı ve ilmi bilgiler çerçevesinde düşünülmelidir.

 

Emine Hocaoğlu






Sayı: 163 | Tarih: 29.07.2012
Mahir Kaynak
CHP’nin ideolojisi
Devlet Kurmak
2847 Okunma
28 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
‘Esat gitsin’ derken fena halde plansız
Arz-ı mev’ûd
1399 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Görülmemiş bir Hürriyet ve Fırsat Var Ama...
Kuransız Hayat
1072 Okunma
Emine Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Güç mü,fikir mi?Hangisi"güç"?
PARAYLA DEĞİL SIRAYLA
1060 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
"Büyük Kürdistan" bir Amerikan sorunudur
Mücadele ve Umutsuzluk Arasında
1017 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler