21 HAZİRAN 2012
İslam Protestanlığı... İslamın açık ve sinsi düşmanları Ümmet-i Muhammed'i Protestanlaştırmak için çalışıyor.
Protestanlaşmak, İslam Protestanlığı ne demektir?
Birlik halinde olması gereken Müslümanların birbirinden kopuk bir sürü parçaya, gruba, cemaate, hizbe, fırkaya ayrılmış olması demektir.
Bu fırka, hizip ve cemaatlerin bazısının birbiriyle çatışması, çekişmesi, tepişmesi demektir.
Ümmetin realitede yok olup, yerini ümmet şuuruna, birliğine sahip olmayan şuursuz sürülerin alması demektir.
Bütün Müslümanların bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmemesi demektir.
Müslümanların hayır ve hizmet yapmak için ortak plan ve programları, ortak bütçeleri olmaması demektir.
Gıybetin, tecessüsün, nemîmenin, düşmanlığın, rekabetin, din sömürüsünün, daha nice günah, isyan, münker ve kötülüğün doruğa çıkması demektir.
Müslümanların, kelle sayısıyla çok olmalarına rağmen güçsüz kalmaları, esir, zelil ve rezil ü rüsvay olmaları demektir.
CIA, MOSSAD, başka istihbaratların ajanlarının, casusların, provokatörlerin, Kriptoların Müslümanların içine girip sızıp bin türlü fitne ve fesat çıkartmaları demektir.
Emanetlerin, işlerin, makam ve mevkilerin, memuriyetlerin, riyasetlerin ehil ve layık olanlara değil, olmayanlara tevdii demektir.
Namaz kılanların sayısının yüzde ona veya daha aşağısına düşmesi demektir.
Camilerin süslenmesi ama vakit namazlarında bilhassa sabah namazlarında cemaat olmaması demektir.
Müslümanların, bütün öğrencilerin beş vakit namazı okul camiinde cemaatle kılacağı özel mektepler açarak Tevhidî eğitim yapamaması, gençliğin harcanması demektir.
Resmî ideoloji ve vesayet rejiminin devamı demektir.
Bedevîlik kültür ve zihniyetinin her hizmeti mıncıklaması, dejenere etmesi demektir.
İslam medreseleri açılıp icazetli din alimi, fakih, müftü yetişmemesi demektir.
Tasavvuf tarikatlarının hâlâ kapalı ve yasak olması demektir.
Müslümanların bayi satışı (abone dağıtımı değil!) iki milyon olan güçlü günlük gazeteler, ayda üç milyon bayi satışı olan harika dergiler, on milyonlarca halkı uyaran, aydınlatan, bilgilendiren güçlü tv kanalları olmaması demektir.
Sosyal adaletsizliğin yaygınlaşması demektir.
Adana'da iki çocuklu aç, yoksul, perişan annenin hiçbir yerden zekat ve yardım alamadığı için intihar etmesi demektir.
Protestanlık, Müslümanların din konusunda cahil kalmaları ve nice konularda sapıtmaları demektir.
Her Müslümanın eline bir Kur'an tercüme, meal ve tefsiri alarak Kitabullahı kendi cahil ve yetersiz kafasına göre yorumlaması, ortaya bin türlü bozuk fikir ve görüş çıkması demektir.
Bir kısım İslam kadınlarının tesettür diye acayip şeytanî ve şehevî kılıklara girmesi demektir.
Müslümanların uyarısız ve öğütsüz kalması demektir.
Ortaya bir sürü cahil müctehidin, abuk sabuk fetvalar veren muhtilerin çıkması demektir.
Kur'anın re'y ve heva ile yorumlanması demektir.
Müslüman!..
Protestanlaşmasının tehlikelerini bil ve ayağını denk al.
Kur'an birlik ve beraberliği emrediyor.
Ehl-i Sünnetten, Sevad-ı Âzam'dan, Cumhur-i ulema yolundan, birlikten, beraberlikten ayrılma.
Modern İbn Sebe'ler, Lawrence'lar, Hempher'lar, ajanlar, casuslar, şeytanlar Müslümanları alabildiğine Protestanlaştırmak için çalışıyor.
Sen birlik için çalış.
Sünnet yolunda sâbit-kadem ol.
Nasıl çalışılması gerekiyorsa öyle çalış.
Bazı şeytanlar gibi, olumlu meşreb farklılıklarından dolayı mlü'min kardeşlerini şirk ve küfür ile suçlayıp da kendin küfre düşme.
Zamanın İmam-ı Kebirine gıyabında biat et.
İtikadını tashih et.
Masonların peşinden değil, rahmanî ve rabbanî icazetli ulema ve fukahının, kâmil mürşidlerin peşinden git.
Yazının devamı için; http://www.milligazete.com.tr/makale/protestanlastirilmaya-karsi-direnelim-242699.htm
Yorum:
Halka Kuran Açıklanmalı
Allah hiçbir insanı birbirine benzer yaratmadığı gibi huy, karakter ve zevkleri de ayrı ayrı yaratmıştır. Bu kadar çok çeşitli insanın olması demek, çok çeşitli grupların,hiziplerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu bana göre kötü değil, hatta çeşitlilik daha da iyi diye düşünüyorum.
Her grupta, cemaatte kişiler bireysel olarak kurallar dışına çıkmamak şartıyla istediğini yapabilirler fakat toplumsal olarak belli kurallara uymak zorundalar. Bu da her cemaat kendine göre bir kural belirlemişse ki o da başkasına zarar vermeden oluyorsa ki bu olabilir. Zamanla her cemaatin kabul ettiği ortak kurallar kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
İnsanlar sadece kurallarda birlik sağlayarak mutlu ve huzurlu, adaletli yaşayabilirler. Kendi kendini kontrol eden sistem oluşturulmalıdır.
Emanetler, makam, mevkilerin ehil insanlara verilmesinden ben de yanayım. Fakat namaz konusunda ise M. Ş. Eygi'yle aynı fikirde değilim. Namaz kılmamak, içki içmek,yalan söylemek gibi kişisel günahları Allah yapmayan kişiye soracaktır. Toplumsal olarak bizler bunu engelleyemeyiz. Eğer bunları yapan kişiler başkasına zarar veriyorsa işte o zaman müdahale etmemiz gerekir.
Müslümanların din konusunda cahil kalmamaları için, çalışmaları, okumaları ve öğrenmeleri gerekir. Ayrıca çok seyredilen televizyonun hangi kanalında Kuran'a yer verilmektedir? Hangi ayeti ilim adamlarıyla tartışmaktadırlar? ben bunları göremiyorum. Kuran'ın dediği gibi sadece müteşabihat olanların peşine düşülüyor, onlarla uğraşılıyor. Yada gelecekle ilgili haberler almak için saçma sapan tartışmalar yapılıyor. İslamiyet adına televizyonlarda bunlar görünüyor. Her zaman olduğu gibi ramazan da müslüman olunuyor. Bu da çok basit olan konuları tekrar tekrar gündeme getirip konuşulmasıyla son buluyor. Kuran'ı basite alıyorlar. Oysaki ilim adamlarıyla birlikte Kuran'ın da grameri de dikkate alınaraktan Kuran'ın tüm ayetleri teker teker çok iyi bir şekilde incelenmeli yorumlanmalıdır.