Garaudy'nin akıntıya karşı yüzyıllık yalnız savaşı
Yusuf Kaplan
ykaplan@yenisafak.com.tr
18 Haziran 2012 Pazartesi
Yılmaz bir hakikat eri, yorulmaz bir hakikat yolcusu Garaudy de Rabbine yürüdü, kutlu miracın arefesinde. Allah rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin, bilge kişilerle birlikte haşreylesin. Amin.
* * *
Yüzyıl, fırtınalı ve kanlı bir yüzyıl oldu: İnsanlık tarihindeki en büyük savaşları ve yıkımları tek bir yüzyıla sığdırmayı başardı Batılılar!
Garaudy'nin 99 yıllık hayatı, yüzyılın entelektüel biyografisi gibiydi: İki büyük savaştan sonra yıkılan Avrupa'nın bütün başkentlerinde büyük bir karabasan havasının hükümranlığını ilân ettiği bir zaman diliminde, bütün medeniyetlerin, dinlerin, kültürlerin köküne kibrit suyu çakan kapitalist uygar Avrupa, insanlığın kökünü kazıma yolculuğundan sonra, gemi iyice azıya aldığı için bu kez kendisine yönelmişti: Kapitalizm, kapitalizmin boğazına çökmüştü; tarihte eşi görülmemiş bir vahşîlikle.
* * *
……………………………………………………………
Bu "yaratık", İtalyan şehir devletlerinde doğmuş; Paris'te, Londra'da, Amsterdam'da, Madrit'te, Lizbon'da, Berlin'de palazlanmış; insanlığa kan kusturması, insanlığın kökünü kazıma vahşeti yetmiyormuş gibi, sonunda, doğduğu kıtayı, Avrupa'yı cehenneme çevirecek bir cinayete imza atmaktan çekinmemişti.
Aydınlanma düşüncesinin bütün Avrupa çapında estirdiği epistemolojik iyimserlik havasının, nasıl da içinin boş olduğu, çok geçmeden ispatlanmıştı: 20. yüzyılın ilk çeyreği, bütün bir Avrupa genelinde ürpertici bir ontolojik kötümserliğin neşvünemâ bulmasıyla sonuçlandı. İnsanlık tarihinde, hiçbir medeniyet hem başka medeniyetlere, hem de kendisine karşı bu kadar aşağılayıcı bir saldırı gerçekleştirmemiş, kendinden korkar hâle gelmemişti.
Avrupa, bu anaforun ortasında, büyük düşünce ve sanat hareketlerine kaynaklık etmeyi başaracaktı yine de. Bir yandan ideolojiler çağı bütün hızıyla kök salarken ve yalnızca Avrupa'da değil, bütün dünyada sosyalizm umudu kolgezerken, öte yandan başka çalkalanmalara ve arayışlara da tanık olunuyordu. 19. yüzyılın ortalarında "üzerinde kara bulutlar dolaştığını" söylediği Avrupa'da kapitalizme karşı bir sosyalist devrim beklentisi içinde olan Marx'ın hayali, yarım asır sonra gerçeğe, bir yarım asır sonra ise hayalete dönüşecekti.
* * *
İşte bu yıkımlar ve yokoluşlar anaforunda, bir adam, Roger Garaudy, bu çalkantılara iliklerine kadar tanık olacak, yaşadığı bütün karabasanlara rağmen umut arayışını tek başına sürdürecek ve sonunda insanlığın yeni bir medeniyet destanı yazabilmesinin şifrelerini, bütün kıtalarda, bütün ideolojilerde ve bütün insanlık tecrübelerinde adım adım, nefes nefese dolaştıktan sonra İslâm'da bulacak ve bulduğu hakikatin izini sonuna kadar sürerek insanlığı insanlığın en yüksek, en müşterek buluşma noktasına, tevhîdî İbrahimî gökkubbenin altında toplanmaya çağıracaktı.
Batı uygarlığının, -kapitalizm ve sosyalizm formlarıyla- insanlığı yokoluşun eşiğine fırlatacak şekilde formatlamaktan başka bir şey yapamadığını, insanlığa ve hakikate kasteden bir yıkım makinası olduğunu ilan edecek ve insanlığın yeniden insanlık destanı yazabilmesinin yegâne yolunun İslâm'ın vaat ettiklerini idrak etmekten geçtiğini onca baskıya, sansüre, yıldırma ve susturma girişimlerine rağmen bütün insanlığa haykırmaktan çekinmeyecekti.
Üstelik de İslâm'ın terörle özdeşleştirildiği bir zaman diliminde sesini daha da yükseltecek, İslâm'ın çağrısının yeniden çağını kurabilmesi için, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeden çıktığı hakikat yolculuğunu son nefesine kadar sürdürecekti.
* * *
Ortadoğu'da estirilen Siyonist terör havasının gerisinde Batılıların yattığını ve İslamofobi'nin her yerde Müslüman avına dönüşebileceğini, kökü kazınan Endülüs tecrübesinden, 20. yüzyılda tanık olduğu vahşîliklerden ötürü en iyi bilenlerden biri Garaudy'ydi. O yüzden İslamofobi'ye karşı bütün dünyayı hazırlıklı olmaya çağırıyordu.
Bu nedenle fikirleri, kitapları Avrupa'da yasaklanıyordu. Ama o hiçbir zaman pes etmiyor, hakikat uğruna yeldeğirmenlerine karşı son nefesine kadar tek başına mücadele ediyor, büyük bir bedel ödüyordu.
Zira Garaudy, çok iyi biliyordu ki, hakikat, ucuz değildi, kolay elde edilemezdi. Bedel isterdi: Fikir, oluş ve varoluş çilesi.
Çağımızın yeni Garaudy'lere şiddetle ihtiyaç duyduğunu hatırlatarak, Allah'tan rahmet diliyorum, yılmaz "hakikat savaşçısı" Garaudy'ye...
Ve son olarak, dünyabizim'i ve her şeyi Asım Gültekin kardeşimi Garaudy'nin vefatı dolayısıyla yaptığı gözdoldurucu yayıncılıktan ötürü kutluyorum.
NOT: Yenişafak'a güzel hizmetlerde bulunan İbrahim Karaca Bey'in kardeşi, Zeynep Karaca kardeşimin babası İsmail Karaca Bey, mirac gecesi Rabbine yürüdü. Merhuma rahmet, İbrahim Bey'e, Zeynep kardeşime ve ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=32865&y=YusufKaplan
Yorum;
Garaudy’nin çözümü neydi?
Aynı şeyleri bizimkiler söyleyince bir şey olmuyor.
Türk olmayan biri söyleyince çözüm oluyor.
Ben adamın “Adil Düzen’e”katkısına bakmayı bir
ölçü edindim yanlış veya doğru.
Bir konuşmacıyı dinleyince veya bir kitabı okuyunca artık
“Adil Düzen”’den bahsetmiş mi ona bakıyorum.
Bende bu artık otomatikleşti.
Ve hemen notumu veriyorum..
Çünkü artık “Adil Düzen”in adını duymayan kalmadı.
Kokusu da geldi sıra kendisinde…