21.05.2012
CUMHURBAŞKANI, 19 Mayıs’ta Anıtkabir’e çıkmadı.
Başbakan da...
Sadece Spor Bakanı çıktı.
“Laik kesim” isyanda...
“Olur mu böyle olur mu?” diye feryatlar yükseliyor.
* * *
Oysa “Olur” demeliler.
Hatta mutlu bile olmalılar...
Çünkü...
“Yeni Anıtkabir adabı”, o çok yakındıkları iki yüzlülükleri bir anda silip atmış vaziyette.
Düşünün:
Zorlama saygı duruşu yok, içten geçenin dışa yansıtılmadığı pozcu sevgi gösterisi yok, klişenin ötesine geçmeyen defter imzalamalar falan yok. Mecburiyetten saygı gösterileri olmasındansa hiç olmaması daha iyi değil mi?
* * *
Hem yakınılmıyor muydu, “Bunlar içten gelen bir saygıyla çıkmıyorlar Ata’nın huzuruna” diye...
“Ne yüzle çıkıyorlar Ata’nın huzuruna?” falan şeklinde Kemalist cümleler az mı kuruldu bu ülkede? O halde bu feryat neden?
Gitseler, “Ne yüzle çıkıyorsunuz Ata’nın huzuruna” tepkisi... Gitmeseler, “Ata’nın huzuruna çıkmak istemediler” tepkisi... Ne istendiğine bir karar verilmesinin vakti gelmedi mi?
Saygı, sevgi, ihtiram...
Bunlar zorla, zorlamayla olacak işler değil.
Bırakın, gitmesinler.
Ya da...
Bırakın, ne zaman içlerinden geliyorsa o zaman gitsinler.
Böylece...
İçten gelen hakiki saygı ve sevgi ile mecburiyetten kaynaklanan saygı ve sevgi arasındaki fark ortaya çıksın. Sırf bu gerekçe bile “Yeni Anıtkabir Adabı”nı saygı ve sevgiyle selamlamak için yeter de artar.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20595442.asp
Yorum:
Kabir tapınması
İnsanlar tapınmadan yapamazlar. Yaratılışlarında vardır, bu tapınma ihtiyacı. Çünkü kul olarak yaratılmışlardır. Bu ihtiyacı gidermek için ya Allah’a tapınılan mekanlara giderler ve buralarda Allah’a tapınırlar ya da başka mekanlarda başka varlıklara tapınırlar. Günümüzde bunun en tipik örneği kabirlerde yatanlara tapınmadır. Bu kabir ister “türbe” olsun, ister “anıt” olsun fark etmez. İçinde yatan da ister bir veli olsun, ister bir devlet büyüğü olsun, fark etmez. İlla da gidip tapınılacak birisi bulunacaktır. Kimisi devlet büyüğüne doğrudan tapınır, kimisi de Allah’ın veli kulunu Allah’a ulaşmanın aracı yapar.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan yıllar sonra bir resmi bayramda ilk defa kabre gitmediler. Yerlerine başkasını gönderdiler. Yıllar önce de kabir ziyareti yapmayan bazı siyasi liderler Başbakan olunca gitmekten çekinmemişti. İnanmadıkları halde, yaptıklarının yanlış olduğunu bildikleri halde sadece o makamda kalabilmek için ki aslında bir bağlantısı yoktur, kabirdeki ölü şahsiyete kendilerini duymadığını bile bile mesajlar yazdılar, iyi dilek ve temennilerde bulundular, saygı duruşlarında bulundular. Saygılarını göstermek için sırtlarını dönmeden geri adımlarla uzaklaştılar kabirden. Gün geldi, güçlendiler, artık korkuları kalmadı ve gitmediler kabre.
Bir de Peygamber’e bakalım. Bir kere olsun tapındı mı Kâbe’deki putlara? Bir kere olsun saygı duruşunda bulundu mu konumunu korumak için?
Bu tapınmayı ibadetleri haline getirenler ise zorda kaldıkları an giderler kabir ziyaretine ve şikayette bulunurlar atalarına. Medet umarlar mezardaki şahsiyetten. Ne yapalım, Allah’a tapmak istemeyen mutlaka bulacak tapınacak birisini.