Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com
10.02.2012
Eski MİT’çi Cevat Öneş, MİT’çilerin ifadeye çağrılmasının “hayırlı olacağının” altını çizerek, şu yorumu yapıyor: Bir savcı böyle bir yaklaşım gösteremez. Hatta bir mahkeme, bir hakim bile böyle bir yaklaşıma giremez. Bu olayı ‘ikinci Uludere olayı’ diye adlandırıyorum. Hükümet diyalog yoluyla çözüme ağırlık verdiği konsepti bir kenara bırakıp yerine güvenlik tedbirleri ağırlıklı bir konsepte geçiş yapmıştı. Sonucu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Yapılanın yanlış olduğu görülmüştür ve yanlıştan dönülecektir
PKK ile mücadele süreci 2010’da başlamadı. Hakan Fidan bu bayrağı alıp, devam ettirdi. Temennimiz başarılı olmasıdır
Son krizi, Emre Taner ’in MİT Müsteşarı olduğu dönemde yardımcılığını yapan Cevat Öneş’le konuştuk. Türkiye’de Kürt sorununu en iyi bilen “akil” isimlerden olan Öneş, MİT’in eski ve yöneticilerinin ifadeye çağrılmasına şaşırmış, ama sonuçta bunun hayırlara vesile olacağına inanıyor.
Şu anda karşı karşıya olduğumuz durumu olağanüstü diye bile isimlendirmek güç. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özel Yetkili Savcılık tarafından MİT Müsteşarı hakkında celp çıkarılması, anlaşılması, hatta değerlendirme yapılması bile çok güç bir gelişme. Çünkü bu celp olayında başsavcı “haberdar değilim” diyor, başsavcı yardımcısı önce “haberdar değildim” sonra “haberdardım” diyor, Başbakan Yardımcısı “haberdar değilim” diyor ve kabine içerisindeki önemli isimler haberdar değildik diyerek, değerlendirmeler yapıyorlar. Böylesine bir olayda devlet adabı görülmediği gibi hukuki kurallar da dikkate alınmıyor ve özel yetkili savcı sanki bireysel bir değerlendirme çerçevesinde böyle önemli bir karara imza atıyor. Bunu izah etmek mümkün değil. MİT Yasası ancak Başbakan’ın izniyle MİT mensuplarının yaptıkları görevlerle ilgili yargılanabileceğini söylüyor. MİT Yasası özel bir kanundur ve genel kanun karşısında çıkartılmıştır. Bu MİT’in özelliği sebebiyle çıkartılmıştır. Bunu bir hukukçunun değerlendirmesi gerekirdi. MİT Müsteşarı’ndan alınması gereken bir bilgi varsa onu kendisiyle önceden iletişime geçerek alınması daha doğru olurdu veya bunun bir idari araştırma konusu yapılarak, ortaya çıkan sonuçlar çerçevesinde bir bulgu bulunuyorsa Başbakan’ın izniyle bir yargılama yapılması gibi normal bir prosedürün uygulanması gerekirdi.
Burada Hakan Fidan’ın adı tanık değil, şüpheli olarak geçiyor değil mi?
Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla şüpheli olarak çağrıldığını biliyoruz. KCK operasyonları sebebiyle çağrıldığını gördük. Bazı gazeteler ve televizyon programlarında MİT’in kullandığı elemanların KCK’nın çeşitli kademelerinde görevlendirildiği konuşuldu. Bir istihbarat teşkilatının görevi nedir? Şimdi KCK eğer PKK’nın bir şemsiye örgütüyse, yasa dışıysa bu örgüte içine sızmak MİT’in görevidir...
Ama haberlerde sadece oraya sızma değil eylemlere göz yumma, silahlı eylemleri teşvik etme gibi ciddi iddialar var.
Devamı için http://haber.gazetevatan.com/Haber/429992/1/Gundem
Yorum:
Paranoya Evresi
Bugün söyleyeceğiniz her şeyi yarın yalanlama, şiddetle savunduğunuz tüm fikirlerin karşısında olma, inandığınız değerlerin bir bir yıkılmasına şahit olma gibi endişeleriniz varsa, işte o zaman bu ülkede uzun ömürlü olma şansınız yok demektir. Çünkü siz azınlık olan, düşünebilen, uyanmış kesime mensupsunuzdur. Bir şeylerin farkında olmanın verdiği sorumluluk duygusu ve hiçbir şeyi düzeltememenin oluşturduğu eziklik ve can sıkıntısı sizi ya kısa ömürlü yapar ya da parmaklıklar ardından mücadele eden bir düşünce suçlusu. Her iki durumda da paranoya kaçınılmaz. Çünkü, tecrübeleriniz size güven duygusunu zor yoldan öğretmiştir.
Ancak halkın %90’ı gibi yetenek yarışmaları ve izdivaç programlarından ibaret dar bir vizyonunuz ve ödemeniz gereken faturalarınız varsa o zaman Türkiye uzun ömürlüler cennetidir sizin için. Bütün gün çalışır ve eve gelirsiniz, akşam beyninizi sanal sorunlarla yorup, size ait olmayan hüzünlere ağlayıp, yine size ait olmayan başarılara sevinerek günü bitirirsiniz. Bunu takip eden 29 gün de böyle geçer. Dünyayı geçtim, ülkenin akıbetinden bile bihabersizindir. Haliyle rahatsınızdır.
Gelgelelim bilanço bu kadar iyimser olmayacaktır. Ne yazık ki, deve kuşu felsefesi bu gibi durumlarda hiç işe yaramıyor. Sosyal ve ekonomik tufanlar herkesi vuruyor. Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeler kaçınılmaz sonun yaklaştığının habercisi. Gemi Yargı ve Güvenlik kanadından su alıyor. Batması uzun sürmeyecektir. Umarım elimizde can simidinden öte bir kurtuluş planımız olur.