11.02.2012
Bu zamana kadar iktidara tam destek veren gazetelerde dün şahane makaleler vardı.
Her cümlesi altın kıymetinde...
Her cümlesi ders niteliğinde...
“Mahrum kalınmasın” diye bazılarını alıntılıyorum:
- Yazılardan birinde yer alan cümle aynen şöyle: “Başbakan dahil herkesin çok kolay bir şekilde hesaba çekilebildiği, çok kolay bir şekilde suç isnat edilerek değersizleştirilebileceği bir ülkede yaşadığımızı fark ettik.”
- Bir başka yazıda ise, “özel yetkileri sorgulamanın zamanı geldi” diye haykırılıyor.
- Bir diğerinde özel yetkili mahkemelerin ipin ucunu kaçırdığı ifade ediliyor.
- Bir yazıda şu analiz yapılıyor: “Soruşturmalar, iddianameler, tutuklama süreleri ve halleri, hukuki gereklerden çok bir güvenlik ortamı ve stratejisinin sürdürülebilme araçlarını andırmaya başlamıştır.”
- Bir yazar, devlet içinde devlet oluştuğunu, bu devlet içindeki devletin Ergenekon’a benzediğini yazıyor.
- Bir başka yazar ise devletin bir kanadının, açılımı yargılamak istediğine dikkat çekiyor.
Kısacası...
- “Özel yetkiler sorgulansın” diyorlar.
- “Başbakan bile güvende değil” diyorlar.
- “İddianameler araç haline getirildi” diyorlar.
- “Devlet içinde devlet oluştu” diyorlar.
- “Devletin bir kanadı, bir başka kanadına savaş açtı” diyorlar.
Biz de akşam yemeğini çoktan yemiş olmamıza rağmen...
Hepsine canı gönülden “Günaydın” diyoruz.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19894023.asp
Yorum:
İnceden inceye oyunlar
Birisine siyasi oyun oynayacağınız zaman çok değişik taktikler kullanırsınız. Bunlardan en etkili olanı oyun oynayanın hep perde arkasından işi idare etmesi ve ortalıkta hiç görünmemesidir.
Günümüzde de böyle bir oyun oynanıyor. Birileri düğmeye basıyor ve birileri tutuklanıyor. Koskoca genelkurmay başkanı tutuklanıyor, generaller hapislerde, mahkeme koridorlarında, savcıların karşısında süründürülüyor. Bu işler yapılırken olay Ak Partiye mal ediliyor. Ak Parti bilinçaltı memnuniyeti ile “yargı bağımsızdır, herkes yargı karşısında eşit bir şekilde hesap vermelidir” diyor. Böylece Ak Partililer askerlerin yargılanmasından hoşlanmanın getirdiği gevşeklikle arkadan gelecek oyunu fark edemiyorlar.
Gün geliyor, başbakan bir MİT müsteşarı atıyor. Tarihte ilk defa yabancı bir ülke, İsrail Türkiye'nin MİT müsteşarından rahatsız olduğunu ve MİT'in bundan sonra güvenilir olmadığını beyan ediyor. Sonra düğmeye basılıyor. MİT-PKK görüşmesinin ses kayıtları ortaya dökülüyor. Bundan sonra Başbakandan MİT müsteşarını görevden alması bekleniyor. Başbakan Hakan Fidan'ın arkasında olduklarını söylüyor. Buradan bir sonuç elde edilemiyor. Sonra Uludere'de ölenler için yanlış istihbaratının MİT kaynaklı olduğu haberleri yayılıyor. MİT bunu yalanlıyor. Arkasından MİT müsteşarı hakan Fidan MİT'deki değişimi göstermek için önce gazetecileri, sonra devlet ricalini MİT'e davet edip değişimi gösteriyor. Buradan asıl sorunun MİT müsteşarı değil, MİT'deki planlanan değişim olduğu görülüyor. Hakan Fidan MİT'deki MOSSAD ve CIA etkisini azaltacak veya yok edecek girişimlerde bulunuyor diye şiddetli bir rahatsızlık başlıyor.
Uludere olayından da sonuç alınamayınca tekrar MİT-PKK görüşmesi gündeme getiriliyor. Ama bu sefer yargı devreye giriyor. Savcılar Hakan Fidan'ı sorgulamak istiyorlar. Ama Başbakan'ın izni olmadan yargılanamayacağı söylenince önceden yapılan uygulama önlerine seriliyor. Genelkurmay başkanını da yalnızca Anayasa Mahkemesi yargılıyor ama görev suçu kapsamında olmayan bir fiilden dolayı normal mahkemelerde yargıladık. Hakan Fidan'ın ki de görev suçu değil diyorlar. Bunun üzerine Ak Parti tutuşuyor ve acilen kanun değişikliğine gitmeyi planlıyor. Oysa bunu Genelkurmay başkanlarında yapması gerekiyordu. Öyle görülüyor ki bunun arkasından sırada bakanların ve başbakanın hatta cumhurbaşkanının yargılanması geliyor.
Daha da ilginci olayın Cemaat-Ak Parti çatışması şeklinde yansıtılması. Burada oynanan oyun o kadar kuvvetli ki birileri cemaatin çok güçlendiğini ve her yeri ele geçirdiğini söylentisini yayıyor ve Ak Partiyi rahatsız ediyor. Sonra cemaate gidiyorlar ve Ak Parti sizi elimine ediyor diyorlar. Ak Partide allerji oluşturuluyor, cemaatte allerji oluşturuluyor. Sonra cemaate mensup bazı üst düzey bürokratlar pasif görevlere çekilip yerlerine eski solcular getiriliyor. Cemaat bunu görünce basın yayın organları dahil Ak Parti aleyhine geçmeye başlıyor ve böylece çatışma başlatılıyor.
Neticede sermaye amacına doğru ilerliyor. Sistem değişmeden, Adil Düzen gelmeden kimseye huzur olmadığı artık açık ve seçik görülüyor.