Bu Fransa denen ülkenin Türkiye’ye karşı ezeli düşmanlığı, AB konusunda devamlı karşı çıkması dahil olumsuz bakışı zaten biliniyor. Ama aynı Fransa birçok Avrupa ülkesi tarafından da sevilmeyen, dış politikada son derece kaba bir ülke... Fransızların günlük hayatta birbirlerine karşı bile sevgisiz, tahammülsüz oldukları da malum... Ama bunları bilmek, son günlerde “Ermeni soykırım iddiası” ile ilgili olarak Türkiye’ye karşı bir kez daha takındıkları tavrı ve yaptıkları hakareti anlayışla karşılamaya yetmez.
Perşembe günü Fransız Meclisi’nde “soykırımı inkara ceza getirecek yasa”nın görüşülecek olması nedeniyle önce Başbakan Erdoğan Sarkozy’ye mektup yazmış, arkasından TBMM Başkanı Cemil Çiçek “Fransa Meclis Başkanı”na mektup yazmış. Bunlara cevap verilmediği belli ki Cumhurbaşkanı Gül de bir girişimde bulunarak “Sarkozy’yi telefonla aramış”. Ama Sarkozy Gül’ün telefonlarına çıkmamış.
BİZDE DE HATA VAR
Öte yanda Perşembe gününden önce gerekli kulis çalışmalarını yapmak için Fransa’ya giden önemli sivil toplum kuruluşlarına toplantı için yer istedikleri otel de yardımcı olmamış, reddedilmişler. Tabii burada bizim oturup oturup tam bu ülkelerde konu meclise geleceği sırada atak yaparak olayı çözebileceğimize inanmamız, arada geçen zamanda ise müthiş bir tembellik sergilememiz gibi ciddi bir hata var.
Ermeni lobileri tüm zamanlarını aralıksız olarak bu konuya verir, dünyanın her köşesinde bir grup Türk akademisyen ve yazarına bile “soykırım yapıldığı” şeklinde konferanslar verdirir, önemli ABD ve Avrupa gazetelerinde makaleler yazdırırken... Yüzlerce kişiyle Türkiye aleyhinde sokak gösterileri yaparken biz kendi içimizdeki bitmeyen kavgalarla veya başka toplumların sorunlarını çözmek üzere zaman harcamakla meşgulüz. Son dakikada aklımıza gelince olmuyor işte...
Hele Fransa, ABD gibi kalabalık Ermeni nüfusuna sahip ülkelerde daha da zor oluyor, tehditlerle, kabadayılıkla her yıl olayı kotarmaya çalışıyoruz!
SAYGI KARŞILIKLI OLUR!
Bununla birlikte Fransa’nın bu kez yaptığı hakaret, hele “Cumhurbaşkanı Gül’ün telefonuna çıkmama” saygısızlığı yenir yutulur gibi değil. Bu durumda onlara gereken cevabın hemen verilmesi çok daha etkili olurdu.
Fransa Dışişleri Bakanı “Ermeni soykırım iddiasının reddini suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesi halinde Türkiye’nin yaptırıma gideceği konusunda endişesi olup olmadığı” sorusuna “Ticari açıdan Türkiye’nin uluslar arası taahhütlerine saygı göstermesi gerektiğini” söylemiş ve “ekonomik yaptırıma gitmemesi için” uyarmış. Peki Türkiye uluslar arası taahhütlere saygılı olmalı da Fransa asgari “uluslar arası saygı gösterme” konusunda neden sınırsız saygısızlığı yapmalı?
Saygı dediğin karşılıklı olur, sen “siyasi saygıyı” göstermezsen karşındaki de kendisini “ticari taahhüde saygı” zorunluluğunda hissetmemekte serbesttir. Hakaretler yapıldığı anda Fransa’ya “Bugüne kadar arşivleri, tarihi birlikte ve bilimsel şekilde inceleyerek karar vermek için sizin ve Ermenistan’ın tarihçilerini defalarca davet ettik gelmediniz. Bugüne kadar zaten ülkenizde ‘soykırım yoktur’ demeyi yasakladınız, tarih konusunda kafadan karar verecek olursanız o dakika ekonomik ilişkimizi keseriz” dememiz gerekirdi. Her akıllarına estiğinde bize bunu yaşatmalarını istemiyorsak yapmalıydık bunu!
Yorum:
Dayatma
Büyük balık küçük balığı yutar. Amerika karşılıksız dolar basar, idam cezası uygular, ülkelere savaş açar, olmayan demokrasisini götürdüğünü iddia eder, nükleer silahlar üretir ve kullanır… Ama bunları sen yapma. Bunlar kaka şeyler!
İtalya Libya’yı, Fransa Cezayir’i sömürür ve kıyımlar yapılır ama bişeycik olmaz. Onlar geçmişte kaldı çünkü. Onlar zayıf çünkü.
Irak’a olmayan demokrasi geldi, İran’da nükleersiz yaşam derken, Türkiye tarihini temizleme girişimleri… Çok ilginç…