Ergenekon Davalarının Üstü Örtülebilir mi?
1052 Okunma, 1 Yorum
Hüseyin Gülerce - Zaman
Zafer Kafkas

Bir süredir, devam etmekte olan Ergenekon davalarının, yani özü itibarıyla darbe teşebbüsü davalarının, üstünün örtüleceğine dair endişeler dile getiriliyor.

Hatta AK Parti iktidarının bu yönde bir çaba içerisine girdiği bile ileri sürülüyor. Endişelere katılırım ama AK Parti'nin, kendini bitirecek, yaptığı her şeyi berhava edecek bir gayretin sahibi olduğuna inanmam/inanamam...

Ergenekon davası, asrın davasıdır. Bu ülkede ilk defa, vesayet sistemi ile mücadele edilmekte, darbeci zihniyet sorgulanmakta, Silahlı Kuvvetler bünyesindeki cuntacı kadroları tasfiye iddiasıyla bir yargılama devam etmektedir. İttihat Terakki'den bu yana, devlet içindeki hukuk dışı yapı, peş peşe darbelerle kendini tahkim etmiş, anayasal kurumlar dâhil her tarafı tutmuştur. Karşımızda, tahmin edilenden daha organize, daha güçlü bir yapı var. Hatta devam eden davalarla, bugüne kadar gelinen noktada, bu yapının ancak yüzde 20'si tesirsiz kılınmış olabilir.

Karşı karşıya olduğumuz meseleyi iyi anlamalıyız. "Ergenekon" diye tabir edilen yapı, darbelere zemin hazırlama için organize olan, eylem yapan bölümdür. Yani hukuk dışı yapılanmanın beyni değildir. İtalya'da açığa çıkarılan ve bizdeki Ergenekon'un karşılığı olan Gladyo'nun beynini; P-2 Mason locası üyeleri, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlık yapan insanlar, milletvekilleri, yüksek yargıçlar, büyük işadamları, generaller ve medya mensuplarının oluşturduğu görülmüştür. Bu açıdan, devam eden Ergenekon davalarını küçümsemek, "bu kadar yeter, bir yerde durmak lazım" demek, vesayetin oyununa gelmektir.

Evet derin yapının gücü hatırlanarak, sonuna kadar direneceğini düşünerek, bu davalarda adaletin tecellisi adına endişeler olabilir. Ama AK Parti'nin bir gafletin içine düşeceğini, bugüne kadar sergilenen siyasi iradenin zaafa uğrayacağını, ben asla kabullenemem. Çünkü bu davaların içinde, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" adı altında, "AK Parti'yi ve Gülen'i Bitirme Planı" da var. Daha birkaç gün önce, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, parti avukatının talebi doğrultusunda, suçtan zarar görme ihtimali nedeniyle, AK Parti'nin davaya müdahil olmasını kabul etti.

Bir konuda herkesin çok dikkatli ve hassas olması gerekiyor. Vesayetin odakları, iç-dış birlikte, suni gündemlerle, darbe teşebbüsü davalarını, kamuoyunun dikkatinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Fransa ile ilişkilerde, son Ermeni tasarısına kilitlenmek bile, bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bunların arkası gelir. AK Parti'nin içiyle oynanır, iktidar içinde çatlak çıkarma senaryoları devreye girer. Seçimlerde, sırf istikrar ve Türkiye'nin geleceği için oy veren insanlarla hükümet arasına fitne sokmak için "sağdan yaklaşma" oyunları hazırlanır. Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın arasını açmak için kazanlar kaynatılır, o kazanların altına odun taşınır... Tekrar ediyorum, vesayet rejimi denilen yapı, yüzyıllık bir yapıdır. Oyun kurma tecrübesi siyasetçilerden katbekat üstündür. Statükocular, sanıldığından daha güçlüdür. Halen asıl güçleriyle ayaktadırlar, direnmektedirler/direneceklerdir...

Resmi belgelerle desteklenen çok ciddi iddiaların yer aldığı onlarca dava devam ediyor. Medya olarak, demokratikleşme iradesine sahip çıkan vatandaşlar olarak bu davaları unutturmamalıyız.

Susurluk kapatılmamalı. Faili meçhul cinayetlerin üzeri örtülmemeli. Sivas'taki, Başbağlar'daki, Kahramanmaraş'taki, Gazi Mahallesi'ndeki provokasyonları hazırlayanların, zamanaşımıyla kurtarılmalarına seyirci kalmamalıyız. "Hayata Dönüş" operasyonu deyip, daha önce hiç kullanılmayan bombalarla mahkûmları diri diri yakanların yakasına yapışmalıyız. Heron'ların görüntülerine rağmen, dağlarda, baraka gibi karakollarda, annelerinin kına yakıp askere gönderdiği evlatlarımızın şahadetlerindeki ihmallerin, varsa ihanetlerin hesabını sormalıyız.

Ergenekon davalarının üstünü kimse örtemez. Göreceksiniz, örtülemeyecek...

 

Yorum:

 

Sistemi Değiştirmek Gerek

 

Türkiye Cumhuriyeti kurulurken o dönemin  dünya siyasetini yönlendirenler inançları ve hedefleri doğrultusunda bize de bir rol biçmişlerdi. Bu rolün ifası için görevlendirdikleri kesimler zamanla  kendilerini bu ülkenin gerçek sahibi olarak görmeye başladılar ve ellerine verilen imkanlarla oluşan refahı , zenginliği ve imtiyazı  kaybetmemek için ülkenin dış güvenliğinden sorumlu olan ordu içerisinde de yapılanarak  kendileri gibi yaşamayanların , kendileri gibi düşünmeyenlerin , kendileri gibi inanmayanların seslerinin yükseldiği dönemlerde , göstermelik demokrasi içerisinde çoğunluğu sağladıkları zamanlarda  ordu içerisindeki bu yapıyı harekete geçirerek hakimiyetlerini korumayı başarmışlardır. Merkezi ve ekseriyete dayalı bir yönetim anlayışının ortaya çıkardığı çıkar çatışmasının sonucunda hakimiyetin korunabilmesi için kurulan bu illegal yapılanmalar son dönemlerde Ergenekon, Balyoz vs. gibi adlarla anılan davalarla ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.

 

Olumlu gibi gözüken bu ayrıştırma ve temizleme çalışmalarının başarıya ulaşabilmesi için aynı zamanda bu tip illegal yapılanmaların ortaya çıkış sebeplerinin belirlenmesi ve bu sebepleri ortadan kaldırmanın yolları araştırılıp tartışılmalıdır. Bu yapılmadan bir illegal güç ortadan kaldırılsa dahi yenileri oluşur ya da gücü korumanın farklı yolları uygulamaya alınarak zulüm düzeni devam ettirilmeye çalışılır ve olan halka olmaya devam eder.

 

Çoğunluğun güçlü kabul edilmesi olarak kabul edilen demokrasilerde yöneticilerin iktidara gelebilmeleri için çoğunluğa ihtiyaçları vardır. Bu da ister istemez ekonomik ve sosyal alanda güçlü olanlar ile işbirliği yapıp karşı tarafı baskı altına almak ve belirli çevrelere imkanlar tanımak ile mümkün olmaktadır. (Akp’nin cemaatlerin çalışmalarını kolaylaştırması ,bunlara  destek olması veya karışmaması,onların da hiçbir eleştiri de bulunamamaları örnek verilebilir.) Böyle olunca da gerçekler tartışılamamakta , insanlar özgürce düşüncelerini ortaya koyamamakta , ehil olanlar işlerin başına geçememekte ve doğal olarak gelişme ve ilerleme yavaşlamaktadır. Demokrasi adı altında farkında olmadan totaliter bir rejim uygulamaya alınmaktadır.

 

Güncel ve somut olarak okumaya çalışırsak durumu, dün gücünü kaybetmek istemeyenler birtakım silahlı illegal yapılarla insanları korkutarak ve öldürerek hakimiyetlerini korumaya çalışırken, bugün gücünü kaybetmek istemeyenler ise illegal bir düşünce yapısı ile inanç üzerinden vicdani istismar ve istimal ile hakimiyetlerini korumaya çalışmaktadırlar. İkisi de zulüm düzenini korumanın farklı boyutlarıdır.

 

Merkezi ve yerinden yönetimin dengelendiği , çoğunluğun güçlü kabul edilmediği Adil Düzen’in kurulması ile ancak insanlar korkularından emin olabilir, hiçbir aktif ve pasif baskıya dayanarak hareket etmez , özgür iradelerini kullanarak kendi belirledikleri düzen içerisinde hareket ederler. İllegal hiçbir yapılanmaya da gerek kalmaz böylece.   

 

 

 

 

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
25.12.2011
22:19

doğru...

SİSTEMİ/DÜZENİ DEĞİŞTİRMEK GEREK...

BÜTÜN MESELE BU...

öyleyse..

HAYDİ...





Sayı: 132 | Tarih: 25.12.2011
Ahmet Hakan
Bende gerginlik yaratan 10 soru
Mehdi bekleyenlerin hazin sonu
2141 Okunma
9 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Fransa’nın Tavrı
Soykırım meselesi
1755 Okunma
13 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Lahey'den başka çare yok
Devenin boynu
1223 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Özgür medyaya kimsenin tahammülü yok
Emrolunduğun gibi Dosdoğru ol!
1211 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Hâindir Merduttur
Bayat Ekmekli Köfte
1173 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruhat Mengi
Fransa’ya hakaretinin cevabı verilmeli!
Dayatma
1134 Okunma
Vahap Alma
Hüseyin Gülerce
Ergenekon Davalarının Üstü Örtülebilir mi?
Sistemi Değiştirmek Gerek
1052 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler