Anlamak ve Yorumlamak
980 Okunma, 1 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

 

Bizim Kur'an ve Sünnet'e yaklaşımımız, onları, elimizden tutup bizi sahil-i selamete çıkaran birer "delil/rehber" kabul etmek şeklindedir. Bu cümleye itiraz eden çıkmaz da, buradaki "delalet" meselesinin mahiyeti söz konusu olduğunda anlayış ve yaklaşımların birbirinden ayrılmaya başladığını görürüz. Bir yaklaşım, "nötr bir zihne Kur'an ve Sünnet ne diyorsa, aslolan odur" derken, diğer bir yaklaşım, tarihselliği ve maksadını aşmış "makasıd" anlayışını öne çıkartır.

Söz gelimi, aile kurumunu oluşturan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, eş ve çocukların kimseye muhtaç olmadan geçinmelerini temin etmek babanın vazifesidir. Annenin bu noktada herhangi bir mükellefiyeti yoktur. Kur'an ve Sünnet, ailenin geçiminde anne ve babaya müşterek/eşit sorumluluk yüklememiştir.

Bu fotoğrafın yüzeysel okunması bize şu sonucu verir: Baba çalışacak, kazanacak; ailenin diğer bireyleri babanın eline bakacak, ona muhtaç olacak. Böyle olunca, yani parayı baba verince, tabii ki aile "ata erkil" bir karaktere bürünecek; ailede son sözü söyleme ve karar verme yetkisi babaya inhisar edecektir. Zira ailenin bütün yükü babanın omuzlarındadır.

Bu okuma, bize, böyle bir aile yapısında aynı zamanda potansiyel olarak birtakım problemlerin bulunduğunu/bulanacağını da ima eder. Tek sesli, baskıcı, otoriter bir sistem! Tabii ki böyle bir yapıda aile bireylerinin, özellikle de kadının "özgürlüğünden" bahsetmek mümkün olmayacaktır. Sonra gelsin koca dayağı, aile içi şiddet ve çatışmalar…

O halde Kur'an ve Sünnet'in böyle bir yapıya vücut vermiş olmasındaki hikmet nedir?

O hikmet –Allahu a'lem– ailede her bireyin yerine getirmesi gereken ayrı bir görevinin bulunmasıdır. Bu, aynı zamanda aile bireylerinin fıtratlarına uygun rolleri üstlenmelerini ifade eder. Baba evin maddî geçimini temin edecek; ayrıca başka toplumsal roller üstlenecek. Anne ise "ev içi" sistemin idarecisi olacak; ki bu işlerin başında, gelecek nesillerin inşası gelir. "Çocuk yetiştirmek" deyip geçemezsiniz. Çocuk bir toplumun geleceğidir. Aile içi ilişkiler sağlıklı yürümezse, özellikle de çocuklar, annelerinden almaları gereken şeyleri alamadan yetişirse bir yanı eksik/arızalı olarak yetişecek. Bunun arızalı toplum anlamına geleceğini ayrıca belirtmeye gerek yok.

Birey ve toplum hayatı bakımından aile kurumunun ve aile kurumunda kadının bu merkezî yerini ıskalayan bakış açısı kendisini iki şekilde dışa vuracak:

Ya "kadının özgürlüğü" söylemi üzerinden yürüyecek ve aileyi bu suretle parçalayacak. Kadının aile kurumunun yükünü erkekle birlikte paylaşması gerektiğini, dolayısıyla icap ederse erkek gibi çalışıp kazanmasının normal olduğunu, hakların da sorumlulukların da eşit olduğunu söyleyecek.

Yahut da –daha "muhafazakâr" bir bakışla– şöyle diyecek: Kadın, eşinin maddî yükünü paylaşmak zorunda değildir. Ama ailenin maddî yönden rahatlaması için kadın çalışmak suretiyle eşinin yükünü paylaşırsa iki sevap alır: Birincisi çalışıp kazanmanın, ikincisi de –mecbur olmadığı halde– kocasına yardımcı olmanın, bir anlamda kocasına tasaddukta bulunmanın sevabı.

Bu arada Kur'an ve Sünnet'in öngördüğü birey ve toplumun inşası için ikamesiz bir yeri bulunan "aile" kurumuna neler olacak; "kadının bireyselleşmesi/özgürleşmesi" gibi –aslında tamamen aldatıcı ve kurgusal olan– bir söylem üzerinden İslamî yapının yaslandığı en önemli temellerden birinin berhava olması durumunda ortaya ne türlü sonuçlar çıkacak; bu yaklaşım meselenin bu yönüyle pek alakadar değildir. O, fotoğrafın sadece bir karesine odaklanmıştır; tamamını görme yeteneği yoktur.

"Bu modeli uygulayan Batılı toplumlarda birey, aile ve toplum de durumda" diye baktığımızda gördüğümüz şudur: Artık kreşlerin ve klasik anlamda "bakıcı"ların çözüm olmadığını Batılı toplumlar fark etmeye başladı. Ama kadını evine döndürme ve yeniden "anne" olmasını sağlama imkânları da yok. Son olarak "bakıcı büyükbaba ve büyükanne" modelini devreye sokuyorlar.

"Geleneksel" denen toplum yapısında çocuklar sadece anne-babalarıyla değil, aynı zamanda "büyük aile"nin sağladığı imkânlar çerçevesinde büyükanne-anneanne, dede-büyükbaba ile de iletişim halindeydi. Bu kuşaktan kime sorarsanız sorun, "torun"un "evlat"tan daha sevgili olduğunu söylerler. Bu, dede-nine kuşağından çocuğun alabileceği çok şey olduğunu da anlatır.

Şimdi Batılı toplumlar, öz anne-babanın ve dede-ninenin veremediğini çocuklara "sentetik dede-nine"nin verebileceğini düşünerek olsa gerek böyle bir yola gidiyorlar. Bir zaman sonra bu zavallı arayış bizde de devreye girerse şaşırmam.

Bu, Kur'an ve Sünnet'i "anlamak" yerine "yorumlama"yı tercih edişin sonucu değilse nedir?..

 

 

 

Yorum:

 

Kadın-Erkek

 

Sermaye, bireyleri kendi istediği tarzda şekillendirebilmek için çeşitli vasıtalarla insanın fıtri ihtiyaçları doğrultusunda kurduğu müesseselerin yok edilmesi mücadelesi içerisindedir. Bu müesseselerin en önemlisi ailedir. Avrupa’da bu hususla ilgili olarak başarı sağlanmış ülkemizde de epey bir mesafe kat edilmiş durumdadır. Kadın ve erkeğin yaratılıştan gelen özellikleri göz ardı edilerek , red edilerek çeşitli süslü ve cezbedici ifadelerle-kadın hakları,ekonomik özgürlükler,ayaklarının üstünde durmak gibi- kadınları ve erkekleri birbirine karıştırarak , sanki birbirinin rakibiymiş gibi göstererek , çatıştırarak aile kurmaktan uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Ya da kurulan ailelerin de esas maksadından uzak hale gelmesini sağlamaktadırlar.

 

Her zaman itidali ve dengeyi ortaya koyan dinimizde kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısı , yardımcısı ve hayat arkadaşıdır. Kadın erkeğe eşit değildir. Zaten ilk bakışta bile birbirinden farklı meziyetlere sahip oldukları dış görünüşlerinden belli olur. Kadınlar zayıf ve narin yapılıdır , erkekler ise daha sert ve kuvvetlidir. Kadınlar çocuk doğurabilecek şekilde yaratılmıştır,erkelerde ise bu meziyet yoktur. Kadınlar çocuk yetiştirmeye , onların bakımı ile ilgilenmeye daha yeteneklidir , erkeklerin ise bu yetenekleri zayıftır. Erkeklerde ailenin nafakasını temin etmede ve güvenini sağlamada daha beceriklidir..

 

Kadın da erkek de tek başlarına yaşayabilir , zorluklarla tek başlarına mücadele edebilirler. Ama bu sıkıntıların ve zorlukların paylaşarak aşılması ve nesil üretme- devam ettirme görevleri insanları bir araya gelmeye götürmekte ve aile müessesesinin kurulması ihtiyaç durumuna gelmektedir.

 

Ne kadının sahip olduğu veya olamadığı özellikler ne de erkeğinkiler ikisinden birinin üstünlüğüne sebeptir. Tüm özellikler birbirini tamamlamaya , sıkıntıları aşmaya ve sağlıklı nesillerin üremesi ve yetiştirilmesi için dengeli olarak dağıtılmıştır.

 

Kadın ile erkeği eşitlemeye çalışarak aile müessesesini yok etmeye çalışan müfsitlere karşı özellikle hanım kardeşlerimiz daha bilinçli olmalı ve süslü,parıltılı,feminist yaklaşımlara karşı kendilerini yetiştirmelidirler. Özellikle muhafazakar kesimde kendini bu safsatalara kaptırmış ve çevresine de bu zehirleri aktaran bayan gazeteci ve yazarların da bu zihni bulanıklıktan kurtarılması bilinçli hanımların en önemli görevlerinden biridir.

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Mete Firidin
10.10.2011
13:52

Nisa 32:Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.





Sayı: 121 | Tarih: 9.10.2011
Mahir Kaynak
Ekonomi ve siyaset
Adil Düzen ekonomisi
1241 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruhat Mengi
G.Doğu’ya gitmek istemeyen öğretmenler haksız mı?
Ne Demeli?
1211 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Pembe haber
Üniversite eğitimi
1075 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
meğer halk sağlığı ticari sır olabilirmiş
vahşi kapitalizm ve AKP ve ADP
1022 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Telefonlarını değil, biraz da Kürtlerin kalbini d
Tekelleşen Cennet Anlayışı
1003 Okunma
4 Yorum
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Anlamak ve Yorumlamak
Kadın-Erkek
980 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Gündüzleri TC, Geceleri PKK
İstenirse Çözülür
909 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler